Jaemin'in sınavı oldukça zor geçmişti. Ama ortalamanın üstünde biri olmanın getirdiği özelliklerden biri olarak, o gayet iyi bir sonuç bekliyordu.
Jeno ise yarışı kazanmıştı. Kazanması sadece kendini egosunu tatmin eden bir şeydi. Ama sonuçta kazanmıştı, önemli olan tek şeyde buydu.
Ve ikisinin de akşam randevuları vardı. Bir karara varmışlardı sonuçta, yalnızlık hakkında konuşacaklardı.
Jaemin her ne kadar motordan nefret etse de Jeno'ya sarılıyor olma fikri onu mutlu ettiği için kendisini evden almasına izin vermişti. Bu sefer, randevu yerleri farklıydı. Bir sahile gidiyorlardı.
Kumlara uzandıklarında ilk konuşan Jeno olmuştu.
"Cidden yalnız olduğunu nasıl anladın?"
Kısa bir sessizlik yaşandı. Jaemin'in anılarının aklına doluştuğu saniyler ve net bir tanesinin hepsinin arasından sıyrıldığı saniyelerdi bunlar.
"Uzun bir süre ağladıktan sonra kendi kendime gülümsedim, çünkü benim için gülümseyecek kimse yoktu."
Jeno, bazen durduk yere Jaemin'e sarılmak istiyordu. Mark'a yaptığı gibi onu da çekmek istiyordu kendi yanına. Onlara daha huzurlu bir hayat verebilmek istiyordu. Sadece sarılmak ve her şeyin iyi olacağını anlatmak istiyordu Jeno. Aslında, Jaemin'in ihtiyacı olan da tam buydu.
Onun için konuşan, onu mutlu etmek için gülümseyecek birine ihtiyacı vardı. Onu mutlu görmek isteyen birine, düşmeden önce tutunacağı birine.
"Sen ne zaman anladın?"
"Benden süslü cümleler bekleme. Sadece oturuyordum ve... Bilirsin işte, ağlamak üzereydim."
Jaemin'in kalbi yumuşacıktı o an.
"Ve yanımda kimse yoktu. Ve kimi ararsam arayayım, hep öyle olacaktı."
"Sanki yalnızlık kanına işlemiş gibi..."
Jeno kafasını yana çevirip onunla göz göze gelmeye çalıştı.
"Sanki öyle..."
"Ama arkadaşların var, öyle söylemiştin."
Karşı taraftan edindiği küçük kıkırtı Jaemin'in de gülmesine neden olmuştu.
"Senin de var. O gün Jisung diye biri aramıştı seni..."
Jaemin aklına gelen iki arkadaşıyla daha geniş bir şekilde güldü. Bu, kaybeden birinin yapacağı bir gülüştü.
"Sahip olduğum o ve Haechan var sadece."
Yalnızlık nasıl bir şeydi ki? Ruhsal bir acıdan sonra fiziksel olarak size zarar verebilecek duyguların başında geliyordu. İki yalnız, yalnızlıklarını birbirleriyle paylaşmak isterse, bu ikisini de daha mutlu kılabilir miydi ki?
Belki, sadece birbirlerinin elinden tutabilir ve mutlu bir sona ulaşabilirlerdi. Ya da ikisi de sonda çökerlerdi. Arkalarından da sadece onları yalnız bırakanlar kalırdı. O zaman mutlu değilse bile, en azından birlikte olurlardı. Zaten bir yerde, kendilerine bakıyorlarmış gibi hissediyorlardı konuşurken.
-
Yalnız'ın odasında
İkinci bir yalnızlıktır
Ayna.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
opposite | nomin
Fanfiction"zıt ama aynı zamanda bu kadar yakın iki ruha inanamıyorum"