"Diyorum ya Haechan, kardeşi hastaymış. Çok da sevimli bir çocuktu..."
"Aman tanrım, üzüldün mü?"
"Evet. Jeno'nun üzülmesine de üzüldüm zaten."
Haechan elindeki kumandayı bir kenara atıp kucağındaki patlamış mısırdan koca bir avuç alıp ağzına attı.
"Duygusal pezevenk."
Her ne kadar küfür de etse, yüzü bu haldeyken onun hiç de kaba durmadığına karar verdi Jaemin. Arkadaşı geçen aylarda çok kilo vermişti ve şimdilerde onun tekrar kilo aldığını görmek onu mutlu ediyordu.
"Duygusal mı? Sadece onun için bu!"
Karşısındakinin alaylı bakışları karşısında ezilince çalan telefona sığınmak zorunda kaldı küçük olan. Ekrandaki ismi görünce bilmiş bir ifade takınıp telefonu ona da gösterdi.
"Bitti, bensiz yaşayamıyor artık!"
Gülerek mutfağa giderken telefonu açmıştı bile. Haechan da onun yokluğundan yararlanarak kendi telefonun eline aldı. Tahmin ettiği gibi, Jisung'dan bir mesaj vardı ve eve beş dakikasının kaldığını söylüyordu. Neyse ki mesaj atılalı on beş dakika olmuştu ve hala velet ortalıkta yoktu. Jaemin ve Haechan ona zamanı doğru kullanmayı hiç öğretememişlerdi.
Telefonu da kumandanın olduğu yere atıp bir avuç daha patlamış mısır aldı. Kaç kilo alacağı umrunda değildi çünkü yeterince vermişti. Birazını geri almasında bir sakınca olmazdı herhalde.
Birkaç dakikanın ardından Jaemin suratındaki aynı geniş gülümsemeyle geri geldi. Telefonunu koltuğa bırakıp kollarını havaya kaldırarak birkaç esneme hareketi yapmaya başladı. Gülüyor olması elbette güzeldi ama Haechan'a anlatmadığı sürece bu onu sinirlendirirdi.
"Ne gülüp duruyorsun sen?"
Derin bir nefes sesi duyuldu odada. Ve ardından küçüğün neşeli sesi.
"Jeno beni çağırıyor. Arkadaşıyla tanıştıracakmış."
"Yakışıklı mıymış?"
Jaemin'in gülen yüzü birden bıkkın bir ifadeye dönüştü. Yakın arkadaşların birbirlerine benzemeleri neden doğru olmak zorundaydı ki?
"Gelince bakarsın, seni de getireceğimi söyledim."
Başka bir şey demeden odasına yönelirken hem zil sesinini hem de arkadaşının sesini işitti.
"Benim köpek olduğumu sandığı için mi böyle bir şey söyledin acaba?"
"Sus ve kapıya bak Haechan. Ama lütfen sus!"
- - -
"Sanırım biraz etkilendim."
"Biraz mı Jeno? Cidden mi?"
"Birazdan biraz fazla olabilir..."
Mark kahvesinden bir yudum daha alıp inanmadığını belli eden bakışlarını atmaya devam etti. Bu saçmaydı çünkü biraz etkilenmekten daha fazlası olduğunu biliyordu ama Jeno'nun bunu saklamaya çalışması onu germişti.
"Ona tam olarak açıl ve yakışıklıyı kap, neden bu kadar zor?"
"Onu üzmek istemiyorum!"
Jeno dışarıdan o kadar komik görünüyordu ki etraftaki birkaç kişi bakıp gülmüştü bile. Neyse ki bu ikisinin de umrunda değildi.
"Ona güvenmek konusunda emin değilsin değil mi?"
Agresifleşmiş olan genç sessizleşip doğrulduğu sandalyede sönünce doğru yere geldiğini anlamıştı Mark. Onun insanlara güvenememe sorununu nasıl atlatacaklarını bilmiyordu. Aslında, bunu kötü bir şey olduğundan da emin değildi. Ama Jaemin'in onu mutlu ettiğini ve gülümsettiğini biliyordu. Ona bir şansa vermesi gerekiyordu.
"Onu Chenle'ya götürdün. Güvenmek istiyorsun ama emin değilsin. Bu da en büyük kanıtı."
Jeno bir yandan onu dinliyor, bir yandan da önündeki pipetle oynuyordu. Ne demesi gerektiğinden tam da emin değildi.
"Chenle onu sevdi sanırım..."
Mark derin bir nefes alıp etrafta gözlerini gezdirdi kısaca. Sonra, aklında toparladığı cümleleri söyledi.
"Jaemin'i buraya çağır. Ben de tanışayım ve sana fikrimi söyleyeyim. Böylece ona şans vermek konusunda daha net bir fikrin olur. Ne dersin?"
Jeno dudaklarını büzüp kısa bir süreliğine bu öneriyi düşündü. Gayet mantıklıydı. Kardeşi onu sevmişti ve eğer Mark da onu severse bu kendisinin de ona güvenmesinde bir sıkıntı olmadığı anlamına gelmez miydi?
"Tamam!"
Telefonunu alıp kapının önüne çıktı. Mark, onun konuşma sırasında hep güldüğünü gördü. Ve ister istemez onun ne kadar salak olduğunu düşündü. Doğru bir şeyler olmazsa kendi mutluluk fırsatını kaçıracaktı Jeno.
Birkaç dakika içinde kısık gözleriyle geri döndü genç olan. Jaemin ile konuşmak, onun neşeli sesi Jeno'yu da mutlu etmişti.
"Haechan ile geleceğini söyledi. Birkaç dakikaya burada olacaklar."
Mark anlamadığı belli edercesine hafifçe kaşlarını çattı.
"Haechan?"
Jeno birkaç saniye daha düşündükten sonra emin olmayarak tuhaf bir ses tonuyla cevapladı onu.
"Köpeği?"
-
witness ve the system adlı hikayelerimi okumaya ne dersiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
opposite | nomin
Fanfiction"zıt ama aynı zamanda bu kadar yakın iki ruha inanamıyorum"