New York

258 11 6
                                    

Bana katil demişti. Katil ha. Olaydan iki gün geçmişti. Ne okula gittiğim vardı ne de dışarı çıktığım. O berbat olaydan sonra Amelia'yı görmemiştim. O kadar aramama rağmen sürekli meşgule atıyordu. Yüzündeki o kırgınlık, sinir  bu şehri terk etmeme yeterde artar. Bu şehri , okulumu hemen terk etmem lazım. Eşyalarımı bavuluma doldurmaya başladım.

Lanet yastığım bir türlü sığmıyordu. Başka yastıkla yatabilsem bunu hemen yakar kül ederdim.

"Abi gitmekte emin misin?" diye sordu Pitt. Ne kadar zamandır beni izliyordu ve ne ara gelmişti.

"Kesinlikle. Burayı bir daha görmek istemiyorum" dedim. Bütün dostlarım ölmüştü. 1-2 haftalık olan grubumu öldürmüşlerdi. Hepsi benim suçum. Ben ve aptal intikam sevdam. Martin , Jimmy , Amy göz açıp kapayıncaya kadar ölmüşlerdi. Bende ölmek istiyorum. Ama imkansız. Çünkü ben sikik bir ölümsüzüm.

"Senin bir suçun yok" dedi Claire. O da Martin'e olanlardan sonra çok üzülmüştü ve iki gündür bizde kalıyordu.

"Nasıl yok Claire! Söylesene nasıl yok! Aptal bir ölümsüz olduğumu öğrendiğim gün benim götüm tavan yaptı. Kimse beni yenemez, kimse beni yıkamaz zannediyordum. İntikam sevdam beni yıktı ve yendi." dedim bağırarak. Susmuştu. Boğazımda bir düğüm oluşmuştu. Nefesimi kesiyordu. Bavulumu alıp çıktım odadan. Evden dışarı çıktığımda Pitt elinde kendi bavulu akamda dikiliyordu.

"Seninle geliyorum bro." dedi. Hasiktir. Bi bu eksikti. Gideceğim yerde en son isteyeceğim şey bir arkadaş. Gerçi nereye gidecektim ki?

"Hayır Pitt gelmiyorsun" dedim.

"Evet geliyorum"

"Hayır gelmiyon"

"Geliyorum"

"Gelmiyon amk gel-mi-yor-sun!" dedim bağırarak.

"Beni kim durduracak!" dedi bağırarak. Yanına gidip onu bayıltacak güçte bir yumruk attım.

"Üzgünüm bro. Ama yalnız olmak istiyorum." dedim. Yerde yatıyordu ve Claire bizi izliyordu.

"Claire lütfen onu içeri götürür müsün?" dedim. Başını tamam anlamında salladı ve gitti. Yaklaşık 30 saniye sonra geri geldi ve bana sıkıca sarıldı.

"Kendine dikkat et köken çocuk." dedi. Hemen bir taksi çağırdım.

"Havaalanına sür" dedim soğukça. Havaalanına geldigimizde aval aval ekrana bakıyordum. Acaba nereye gitsem. Nereye gitsem. Ah evet New York. Orası yılın bu zamanı çok güzel olur. Biletimi aldığım sırada aklıma annem geldi. Uzun zamandır konuşmuyordum annemle. Hemen telefonu kapıp numarayı tuşladım. Üçüncü calışta telefon açıldı.

"Leo. Canım nasılsın." dedi. Annemin en çok bu neşeli halini seviyordum.

"İyiyim anneciğim. Anne ben New York'a taşınıyorum." dedim.

"Neden ne oldu bir sorun mu var?" dedi.

"Okulumu beğenmedim de." dedim.

"Para yollayalım ister misin?" evet bu aralar paraya ihtiyacım vardı.

"Biraz yollasan fena olmaz annem" dedim.

"Peki, iyi yolculuklar hayatım" dedi.

>>>Bir Hafta Sonra<<<

(Yeni karakterler Natalie & Ava)

***Natalie***

Ah lanet olası matematik. Şu ders günlük hayatta ne işe yarıyor ki. Tabi ki bir boka yaramıyor. O kadar sıkıldım ki sırayı kemirecektim biraz sonra. Bana eğlenecek bir şey lazım. Derken kapı çaldı.

"Girin" diyen bay Ogles'dan sonra içeriye uzun boylu atletik yapılı siyah saçlı mavi gözlü bir çocuk girdi. Sol kulağında bir kulaklık takilıydı. Ava'yı dürterek

"Aman Tanrım taş gibi" dedim. Oda etkilenmiş gözüküyordu.

"Ahh sen yeni öğrenci olmalısın. İsmin yanlış hatırlamıyorsam Leo Markhovic'ti." dedi Bay moron Ogles.

"Her neyse" dedi Yeni çocuk yani Leo. Aman Allah'ım bu ses ondan mı çıkmıştı.

"Abi bu ne ses ya" dedi Ava.

"Kızım bu çocuk değil melek lan melek." dedim.  Moron Ogles orta sıralarda bir yer gösterdi. Benim çaprazıma düşüyordu ve Lanet olsun ki Eric'in tam önüne. Eric kendini kabadayı zanneden bir zavallıydı. Eric'e baktığımda sinirden deliye dönmüştü. Çünkü sınıfın bütün kızları ona bakarken Leo gelmişti. Eric bir pipete ağzından çıkardığı iğrenç salyalı kağıdı Leo'ya fırlattı. Leo'nun tam ensesine yapışmıştı. Birinin ensesi bu kadar mı seksi olurdu.

Hemen ayağa kalktı. Ensesindeki salyalı kağıdı tutup fırlattı ve dersin ortasında Eric'i kaldırıp itti. Zaten arkaya yakın olduklarından Eric duvara yapıştı.

"Benimle uğraşamassın kaltak" diye bağırdı Leo. Belirginleşmiş olan kol ve karın kaslarını görebiliyordum. Tanrım, bir insanın kol kasları bu kadar şişkin olabilir miydi? Ve bayağı bir asabiydi. Gereğinden fazla, asabi.

"Hey! Bay Markhovic! İlk günden olay çıkarmaya utanmıyor musunuz? Doğru Bay Flich'in ofisine!" diye bağırdı Ogles. Bu çocuğa nasıl bağırabiliyordu ki? Leo hiçbir şey demeden müdürün ofisine gitti. Eric duvarın dibinde diz çökmüş vaziyetteydi.

"Az önce noldu abi ya" dedi Ava.

"Az önce Eric'in tavan yapan götü indi" dedim. Diğer kızlara baktığımda fısıldaşıyorlardı. Leo hakkında konuşmuyorlarsa gelin kafamı uçurun. Hey! O benim! Benim dışımda kimse onun hakkında konuşamaz! Ne diyom lan ben? Aşık mı oluyom lan? Hayır Natalie Aşık falan olmuyorsun.

Evet oluyorsun.

Sen kes sesini kalp. Eric olayından sonra Leo'yu bir daha görmedim. Okul bitmişti. Eve doğru yürürken Eric ve aptal grubunu gördüm. Sanırım Leo'nun evini araştırıyorlardı. Ahh lanet olsun. Eğer bulurlarsa bu şapşal grup karşısında en ufak şansı yoktu çünkü 10 şapşal vardı.

"Hey Natalie! Şu yeni gelen piçin evini biliyor musun?" dedi Eric.

"Salak salak konuşma Eric! Ben nereden bileyim. Hem neden ki?" diye sordum.

"O aptal kıçını tekmeleyeceğiz de. Beni küçük düşürmek neymiş öğrensin" dedi. Lanet olsun o taş yüzüne zarar vereceklerdi.

Elimden bir şey gelmezdi. Eve geçtim. Yemeği yedikten sonra hemen yatağa attım kendimi.

Uykuya dalarken tek düşünebildiğim şey Leo ve kaslarıydı.

Evvet bu bölümünde sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Yorum ve vote ihmal etmeyin. Özellikle de yorum. Neyse iyi geceler :-)  :-)

İçimdeki Canavar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin