Mucizeler... Arkamda duyduğum ses bu hayatta mucizelerin olduğuna inanmama yetti. '' Ben alt katı bitirdim. Yani sorun yok değil mi?'' bu ses oldukça tanıdıktı. Arkamı döndüm ve karşımda Arda'yı gördüm.''Yok... Şey... Ben...'' Arda yarım yamalak konuşmama karşı oldukça sakin bir tavır sergileyerek yanıma geldi. ''Eğer sorun olmazsa üst katı da beraber süsleriz sonra afişleri de hazırlayıp bitiririz.'' şok geçiriyordum. Bu gerçek Arda değildi. Ruhu bir başkasıyla yer değiştirmiş olmalıydı.
''Olur... Eee...'' bana bakarak kafasını salladı ve yanımda duran süsleri alarak ilerlemeye başladı. Bense o merdivenlere ulaşana kadar arkasında öylece bakmaya devam ettim. Sonra saçmaladığımı fark ederek diğer süsleri alarak peşinden koşmaya başladım.
Galiba bu aralar insanlar mevsim değişiklerinden etkileniyordu herhalde... oksa Arda'nın bu hali kesinlikle tartışmaya açık bir konuydu. Manyak işte!
Üst kata çıktığımızda elimizdeki süsleri yere bırakıp etrafı incelemeye başladık. Okul iki katlı olmasına rağmen oldukça genişti. Bu öğrenciler için oldukça iyi bir özellikti elbette ama şu an benim için şartları zorlamaktan başka bir işe yaramıyordu. Arda'yla baş başa kalma düşüncesi bile en kötü kabuslardan birisiydi benim için. Şimdi böyle bir şeyin gerçeğe dönüşmesi...
''Ee, daha ne kadar bakacağız. Bir yerden başlayalım, yukarıya süsü asmak için merdiven gerekli ben onu alırken sen de aşağıyı süslemeye başla. Yani başlar mısın?'' şaşkındım çünkü bu bir emir değildi! Gözlerimi art arda üç beş kez kırpıştırdım.
''Ne oluyor? Daha geçen gün kolum senin yüzünden mosmordu. Bana yaklaşma diyordun ve aşırı derece kabaydın. Hayır bu halin gayet iyi de mutlaka bir sebebi vardır diye düşünmeden edemiyorum. Seni bu hale getiren şey ne Arda?'' söylediğim şeyler durumumuzu umarım açıklamaya yetiyordur. Arda hafif adımlarla bana yaklaşarak,
''Aynı şeyleri tekrar etmekten hoşlanmadığımı söylemiştim. Süslemeye başla, çünkü bunu sen istedin. Eğer başından kabul etmeseydin yapmazdın. Ben merdiveni alıp geliyorum.'' ses tonunu yükseltmeden söylediği şeyler bugün onun kesinlikle ters tarafından kalktığını açıklıyordu. Yanımdan hızlı adımlarla ayrıldı, koridorda tamamen kaybolana kadar onu izledim. Sonra süsler ve ben baş başaydık zaten.
Aradan yaklaşık bir saat geçtikten sonra boyumun yettiği yerleri süslemeyi başarmıştım. Arda'nın hala gelmediğini görünce dinlenmek için ileride bulunan koltuklara ilerledim. Çok yorulmuştum. Arda Bey hala ortalıklarda yoktu. Cebimde titreşen telefonumu elime aldım ve açtım. Bu oynadığım oyunun yeni bölümüydü. Demek yüklenmişti! İçimde büyük bir heyecanla birlikte bir oynama isteği oluştu. Bir bölümcükten bir şey olmazdı. Hem zaten boyumun yetmediği yerleri süsleyemiyordum.
Uzun bir süre oyalandıktan sonra etrafıma bakındım. Koridorda duyduğum ayak sesleriyle oturduğum koltuktan kalktım ve seslerin geldiği yöne doğru ilerledim.Görüş açıma elinde merdivenle küçük adımla atan Arda girdi. Onu dikkatlice incelerken, bunca zaman nerelerde kaldığını merak ediyordum. Bu sebeple ondan büyük bir açıklama bekliyordum. Tam bir buçuk saattir ortalıkta yoktu. Onu beklerken ağaç olmuştum. Yanıma gelerek merdivenleri yere bıraktı. Gözlerini gözlerime sabitledi, konuşmaya başladı.
''Düşündüğümden fazla iş yapmış olmalısın sanki. Böyle avare avare ortalıklarda dolaşmanın tek açıklaması bu olmalı harhalde.'' gözlerim iri iri açıldı. Küstah! Hem suçlu hem güçlü!
''Sen beni eleştirmeyi bırak da, bir merdiven almak bu kadar mı uzun sürer ya! Hem ben boyumun yetmediği yere nasıl yetişeyim?'' ukalaca kaşlarını kaldırdı,
''Hayatımın merkezinde bu süsleme işi yok maalesef. Uzun bir zaman diliminden sonra elimdeki süslerin bittiğini fark ettim. Süs almak için koridorun ortasına doğru ilerledim. Süslerin bulunduğu yer bom boştu. Büyük ihtimalle Arda kalan süslemeleri yapmıştı. Benim de süslemem gereken alan az kalmıştı. Koridorda biraz bekledim. Amacım Arda'yı bulmaktı bulursam hemen idareye gidip süs alacaktım çünkü yarım saat sonra okul kapanıyordu. Biraz ileride elinde boş süs sepetiyle bana doğru ilerleyen Arda'yı gördüm aramızda bir adım mesafe kalana kadar birbirimize yaklaştık,
''Ben benim tarafı bitirdim. Peki sen senin tarafı bitirdin mi?'' Boş sepeti yanına koyarak benimle göz teması kurmaya devam etti.
''Benim çok az yerim kaldı. Elimdeki süsleri bitirince seni aramaya başladım.'' Söylediklerimi dikkatle dinledi sonra kafasını yavaşça salladı. Bana biraz daha baktıktan(göz teması kurduktan) sonra hiçbir şey söylemeden arkasını döndü ve gitti . Bense arkasından koşmaya ve sesimin çıktığı kadar bağırmaya başladım.
''Arda! Nereye? İnsan bir şey söyler!'' Merdivenlerden koşturarak iniyorduk o kadar hızlıydı ki... Beni duymazdan geldiği her halinden belliydi. En sonunda ayaklarımın titrediğini hissetim. Hem bu insan kalabalığı hem de bu koşturmaca beni çok yormuştu. Ayakta duramayacağımı anlayınca merdiven basamağına doğru çömeldim. Soluk soluğa kalmıştım. Arda Bey ise çoktan gitmişti. Anormal midir nedir ya! Omzumda bir el hissetmemle arkamı döndüm. Kulaklarımı dolduran bu ses ve gördüğüm bu sima beni oldukça şaşırtmıştı.
''Ee, Prenses yorulmuş gibisin? Bu karşılaşmalar sence de fazla olmadı mı?'' Bu çocuğun burada ne işi vardı ki?
''O- Olcay senin burada ne işin var ?'' Bana tek kaşını kaldırarak devam etti.
''Burada adil olmayan bir şey var sen benim adımı biliyorsun ama ben senin adını bilmiyorum ve ben sana artık prenses demek istemiyorum. ''Yani tek sorun bu muydu gerçekten? Tanrım!''
''Adımı çok merak ediyorsan söyleyeyim ama senin burada ne işin var ?'' ağzından bir of nidası çıktı. ''Müdürle küçük bir işim vardı. Seninle aynı yaşta değilim, bu okulda okuyamam boşuna heveslenme .'' Gözlerimi devirerek,
''Ha ha ha ha! Hiç gülmem yoktu. Senin bu okulda olmanı ölsem istemem merak etme .! Elini öne doğru uzattı. Yüzünde kocaman bir sırıtış belirdi.
''Seni Lavanta Kafaye küçük bir tanışma fazlı için götüreceğim prenses .'' söylediklerine karşı kaşlarımı yukarı kaldırdım. ''Hani bir daha prenses demek yoktu?'' dudakları kıvrıldı. Kolunu omzuma atarak konuşmaya devam etti. ''Sen önce bana adını söyle, kim olduğunu bilmediğim birine ne diye hitap edebilirim?'' kolunu omzumdan çektim ve bağırarak,
''Artık gerçekten peşimi bırak. Adım Derin! Derin Mertöz, istersen bütün bilgilerime ulaş! Ama ne olur beni yalnız bırak!'' işte o an Olcay'a sanki bir şey oldu. Kaşları daha önce görmediğim bir şekilde çatıldı. Dudakları fısıldadı, ama o kadar sessizdi ki fısıldamak denemezdi buna...
''Derin, MERTÖZ'' sonra ona bakmama dahi izin vermeden koşturarak okuldan çıktı. Bense onun arkasından bakakalmışım. Şimdi ise aklıma gitmem gereken antikacı gelmişti. Otobüs durağına doğru yol aldım. Umarım Tanrım, umarım o kutunun içindekini öğrenirim ve... Buralardan giderim!!! UMARIM...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞEKA
Teen FictionBir aşeka sardı bedenimi, Düşüncelerimi, umutlarımı, hislerimi... Bir aşeka aldı beni; Ruhumu, bedenimi, her şeyimi... Sonra bulamadım benden geriye kalanını Şimdi ancak ölüm koşar yardımıma Örter mi tüm geçmişimi, bedenimi aşekanın toprağına Kavuş...