Elinde ki sigarayı küllüğe bastırmış ve bana dönmüştü. Tüm güzellikleriyle.
"3 aydan fazlası bize zarar demiştin, 3 yıl gelmedin. Tedavi olmak için gittiğini biliyorum, iyileşmek ve bizi unutmak istemediğini de. Ama seni çok özledim Hwa Young.."
Bir süre gözlerine bakınca, kendimi görmüştüm.
Yoongi'nin gözlerinde ben vardım. Gerçekten beni özlediğini hissedebiliyordum.
Bir cevap ister gibi bana bakmaya devam ettiğinde, yutkunmuş ve ona hep sormak istediğim soruyu sormuştum.
"Bu kadar özlediysen, araman ya da mektubuma bir cevap vermen gerekmez miydi?"
"Haklısın. Ama Hwa Young, hani sen vedaları sevmiyorsun ya, eğer seni görmeye gelseydim tekrar kore'ye dönmek zorundaydım ve bana veda edemezdin. Aynı şekilde bende sana. Seni görseydim, sesini duysaydım senden bir kez bile olsa ayrılamazdım. Sen beni görseydin mutlu olurdun, bende ama ayrılırken üzülürdün ve bu tedavin için hiç iyi sonuçlara yol açmazdı. Unutma, hipertansiyonu olan birisinin, kendini üzüntüden, kalbini çarpıtacak şeylerden uzak tutması gerekiyordu. Seninde öyle yapman gerekti."
"Sanırım seni görmediğim zaman mutlu olduğumu düşünüyorsun."
"Hayır ama düşün, seni görmek için geldikten sonra ayrılmak zorunda kaldığımızı. Kalbinin bunu kaldırabileceğini düşünüyor musun?"Olumsuz anlamda başımı salladım.
Haklıydı. Düşünemiyordum.
Elimi tuttu, tüm samimiyetini bana vermek istercesine aldı ellerimi avuçlarının arasına.
"Ama bak şimdi buradasın, yanımdasın. İyi ki seninleyim Hwa Young. İyi ki karşıma çıkmışsın."
Yüzümü sevdi parmak uçlarıyla. Ben uzun zamandır ilk defa var olduğumu hissediyordum.
Bir çok çocuktan daha çocuktu yanımda. İçinde bir türlü öldüremediği çocukla geliyordu bana. Bir kez olsun bırakmadığı.
Seviyordum onu, bu hali içimi ısıtıyordu. Yoongi'nin kendisinden çok içinde ki çocuğu seviyordum. Çünkü tamamlıyordu beni, hiç bir zaman yaşayamadığım çocukluğumu hatırlatıyordu bana. İçimde öldüremediğim çocuğu.
Yoongi bana çok şeydi öğretmişti. Beni ben olduğum için sevmişti bir kere. Aradığım ilhamımı bulmuştum. Oydu. Beni bırakmayacaktı, bunu da biliyordum. Hem o bana kıyamazdı ki.
"Hadi."
Dedi ayağa kalkarken.
"Nereye?"
"Lunaparka."Gözlerinde ki sevinci görebiliyordum. Yoongi'ydi bu. Bildiğimiz Yoongi.
Lunaparka gitmek istemişti. Ama belli ki bunu isteyen o değildi, içindeykiydi.
Tuttum elini, durdurdum.
Baktı, baktım.
Bir kez daha öptüm onu. Kalbinden.
"Bu.."
Dedi derin bir nefes alıp, konuşmasına devam etti.
"Bu iyi hissettirdi."
"Sadece bir öpücük değil, ben sana kalbimi veriyorum Yoongi. Ona iyi bakabilirsin, değil mi?"Tuttu elimi, parmaklarını parmaklarıma kenetledi.
Kalplerimizin arasına aldı ellerimizi.
"Sana söz veriyorum, Hwa Young. Kendime bile bakmadığım kadar senin kalbine bakacağım. Sen benim geleceğimsin. Ne ona kötü davranacağım, ne de bir başkasına vereceğim. Sen benimsin, ben seninim. İyi ki girdin hayatıma, lavanta kokulu bahçem."
Gülümsedim. Zaten şu durumda bir tek bunu yapabilirdim. Kalpten gitmemek için.
Yoongi'yi seviyordum, o da beni seviyordu. Bundan, kendimden emin olmadığım kadar emindim.
Duraksadım. Kafamı kaldırdım, gözlerine baktım.
"Beni sevdiğin için teşekkür ederim. Sana sahip olmamı sağladığın için teşekkür ederim."
***"Yoongi birşey olmayacak gerçekten. Hem buraya gelmek isteyen sendin, korkma."
"İyi de Hwa Young.."
"Ne? Yükseklik korkun mu var yoksa?"
"Yani şey.."
"Hahahaha! Sen ciddi misin?"
"Ya gülme, bir travma diyelim biz ona."
"Pekala. O zaman dönme dolap harici başka birşey yapalım. Mesela, gondol?"
"Yükseklik korkum var diyorum bilerek mi yapıyorsun?"
"Tamam tamam şaka yaptım, ciddi değildim."
"Hwa Young."
"Hm?"
"Pamuk şeker ister misin?"
"Sen ciddi misin?"
"Pamuk şekeri gibi bir kıza burada sadece sanırım pamuk şekeri alabilirim."Küçük bir çocuk gibiydim, gibiydi, gibiydik.
"İsterim."
Dedim başımı sallayıp aynı zamanda gülerken.
"Hemde çok isterim."
Diye devam ettim.
"Kalbimi çarptırıyorsun."
"Sanırım sende böyle giderse benim kalbimi durduracaksın Bay Min."
"Üzgünüm, ama çok güzel gülüyorsun."
"Hey!"
"Tamam,pekala sustum."
***"Benimle kalmanı istiyorum."
dedi elimi tutarken. Hayır demezdim, diyemezdim ki zaten.
Kim diyebilirdi karşısında ki sanat eserine hayır diye? Ben diyemezdim.
Başımı salladım olumlu bir şekilde.
"Kalırım tabiî."
dedim gülümserken.
İçeriye girdiğinizde burayı son terk edişim gelmişti aklıma.
O iğrenç oyunu oynarken basıp gitmiştim.
Duygularımla oynanmıştı, ya da zorunda bırakılmıştı.
Aklımda ki tüm soru işaretleriyle Yoongi'ye döndüm.
"Neden öyle dedin?"
"Nasıl?"
"Bu evden son gittiğim günü hatırlıyorsun öyle değil mi? Neden beni kullandığını söyledin?"
"Üzgünüm Hwa Young, bunu sana söyleyemem."Elini tuttum, bana her şeyi tüm gerceklikleriyle anlatması için yalvaran gözlerle baktım gözlerine.
"Lütfen."
Dedim buğulu gözlerle içinde yaşam olan gözlerine bakarken.
"Lütfen bana söyle."
Diye yineledim.
"Ben seni kullanmadım Hwa Young, bunu unutma sakın tamam mı? Sadece.. Ben sadece zorunda bırakıldım. Ne kadar iğrenç bir insan olduğumu biliyorum, özür dilerim."
"Sorun değil. Ben seni seviyorum, sende beni seviyorsun. Şimdi kim, neden seni böyle birşeyin zorunda bıraktı?"Son kez sormuştum. Cevap vermezse ya da istemezse ne zorlayacaktım ne de başka birşey.
Ama inanıyordum, bana her şeyi tüm gerçekliğiyle anlatacağına inanıyordum. Bana yalan söyleyemeyeceğine inaniyordum.
***"Kaçtığın adamlar, babanın adamları mıydı yani?"
"Evet."
"Peki bana neden zarar vermek istediler, onlara hiçbir şey yapmamışken?"
"Bana zarar vermek için. Bana zarar vermenin en kolay yöntemi, sevdiklerime zarar vermektir."
"Ama Yoongi.. Sen aileni ortaokulda bırakmamış mıydın?"
"Evet. Bu yüzden babam peşime düştü. Bir takım karanlık işleri vardı ve beni yıllar sonra bunun için bulup alet etmek istiyordu. Ben kabul etmeyince sana zarar vermek istedi. Bende seni kendimden en iyi böyle uzak tutabilirdim."Yoongi'nin dediklerini pür dikkat dinlerken çalan kapıyla ikimizde birbirimize bakmıştık.
Kimdi gecenin bu saatinde buraya gelen?
"Ben gidip bir bakayım."
Sadece hafifce kafamı salladım ve Yoongi'nin gelmesini bekledim.
Fakat yalnızca beklemiştim.
Kapıya doğru gittiğimde gördüğüm manzaranın şokuna girmistim.
Yoongi yerde, ve baygındı.
Ben ise işte tam şuan da bayıltılmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefarious;; MYG ✔
Non-Fiction"Bazen ne kadar kötü olabilir diye düşündüğümüz zamanlar da, karşımıza en kötüsünü getirip koyardı hayat. Ve ben o gün her şeyin iyisini dilerken, sen girdin hayatıma, Min Yoon Gi. Her şeyin iyisi misin, kötüsü müsün bilmiyordum ama, hayatım şimdide...