Saf ve güzelliği arkasında büyük bir sır saklayan Mihri aslında gizli bir ajandır. Yıllar sonra ülkesine geldiğinde ona bir görev verilir ama hiç bir görev bu kadar tutsak etmemişti onu. Hiç bir görev böyle can yakmamıştı.
Yanan ve tehlikeli kalple...
Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın! Sizden rica ediyorum.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bu güzel resmî yapan, tasarım uzmanı ve herkesten önce bölümleri okuyup bana onay veren dostum Bataklikyakamozu teşekkür ederim 💜
Her bölümü birine ithaf edeceğim ve bu kişi en çok yorum yapan kişi olacak. Bu bölüm AdilaMaarif
Keyifli okumalar
41 Gün
Ben geceleri, sabah uyandığımda ferah bir nefes almak için dua ederek uyurum ve yine aynı gecenin sabahına uyandığımda diğer günlerden farksız uyanmamıştım. Değil rahat bir nefes almak, yarım yarım aldığım nefesler bile artık canımı yakıyordu. Omuzumda öyle bir ağırlık vardı ki ben ölünce ancak gideceğini biliyordum.
En güzel yaşlarımı yaşadığım bu evde geç saate uyumama rağmen, sabahın erken saatlerinde uyanmıştım ve cama yaklaşıp evimin karşısında duran eve baktım. Poyraz'ın eviydi ve tam o eve baktığımda kalbim sızladı. Her ne kadar Poyraz'a karşı yıkık dökük olsam da, yine de ona her baktığımda çocukluğumu, gençliğimi görüyordum.
Bir insan, bir insana baktığında nasıl olurda bir çok duyguyu hisseder. Ben her Poyraz'a baktığımda öfke, kırgınlık, hayal kırıklığı, nefret, yalnızlık hissederken bazen de mutluluk, heyecan, sevgi ve kalabalık hissediyordum. Yine nefes almadığımı hissettiğimde odamdan çıkıp dün gece yere attığım deri ceketimi ve postallarımı ayağıma giyerek evden çıktım.
Sabahın çok erkek saatleriydi ve evde kalmayacağım için alışveriş yapmayı düşünmüyorum. Bu yüzden bu sabahı geçiştirmek için kendime simit ve kahve, birazda yürüyüş yapmak istedim.
Güvenlikli site semtinden çıktığımda yokuş aşağıya yürüdüm. Hava çok sertti ama etkilemiyordu beni ve hızlı adımlarla yürüdükçe havanın sert rüzgarı yüzüme vurdukça kendime daha çok geliyordum.
Eskiden ezbere bildiğim ve her sabah simit aldığım o pastanenin önüne geldiğimde açık olmasına sevindim. Sabahın etken saatlerinde açılır simit, poğaça ve börek sıcacık olurdu. Soğuktan dolayı kapısı kapalı olan pastanenin, kapısını açtığımda kapının üzerine asılı olan kapı zili çaldığında tezgahın arkasında ve sırtı dönük olan yaşlı kadın sesi duyunca bana döndü.
İçeriye ilk adım attığımda sıcaklık yüzüme, kokular burnuma geldiğinde üşüdüğümü ve acıkmış olduğumu anladım.
"Hoş geldiniz" dediğinde yaşlı kadın tebessüm ettim. Onu tanıyordum o Gülay ablaydı ama o belli ki beni tanımamıştı. Bende bu durumu bozuntuya vermeyerek "Ben simit alacaktım varsa birde çay." Dediğimde bana içten tebessüm etti. Kahve içmek için evden çıkmıştım ama buraya gelince eskisi gibi çay ve simit yemek istemiştim.