10.BÖLÜM-34 GÜN

4.6K 290 42
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu?
Uzun ve yoğun bir bölüm oldu satır arası yorum yapmayı unutmayın...

Bölüm şarkıları.
Cihan mürtezaoğlu- Bir beyaz orkide
Melike Şahin- Geri ver
Keyifli okumalar...

                                41 GÜN
                    10.BÖLÜM-34 Gün

İki kişinin bildiği sır sır değildir derler. Sırlarımızın saklandığını sanırken bile kader belki de sırlarımızı en beklemediğimiz kişiye fısıldamış olabilir ve o sırlarımızı boynumuza bir urgan gibi dolanırken, sıkana kadar dolandığını bile fark edemeyiz. Tıpkı bir yılan gibi sessizce sokulur ve bizi en zayıf yanımızdan zehirler. Sırlar insanların zayıf yanıdır, herkesten gizledikleri gerçek kimliğidir. Kim olduğunu aslında sırların belirler ve biri sırını öğrendiğinde seni oradan vurur çünkü zayıf yanın olduğunu bilir. Şimdi ben o urganın boynuma dolandığını, o yılanın zehrini ensemde hissedebiliyorum çünkü karşımda duran adamı bu saate kapıma getiren sırımı öğrenmiş olmasından başka bir sebep olamaz.

Kitlendim gözlerine ve yine de anlamak istedim çözmüş müydü beni? Peki nasıl çözdü? Kaçarken mi fark etti beni? Hiç bir şey söylemezken gözleri, çattı kaşlarını bana ve o sanki gözlerimde bir cevap arar gibi baktı.

Derin bir nefes verdim ve her şeye rağmen sakin olmaya ve bir şey belli etmemeye çalışacağım ama yine de her şeye rağmen yanılmayı diledim şu an.

"Ne işiniz var burada, bu saate?" İlk konuşan ben olurken elimde düşürdüğüm anahtarımı da yerden aldım. Onu gördüğümde şaşkınlıktan elimden düşmüştü.

"Sen nerden geliyorsun bu saate?" Beklemediğim bir soru olduğunda bir anda bir yalan bulamazken alt dudağımı ısırdım. Acaba beni mi sorguluyordu yoksa gerçekten meraktan mı soruyordu asla emin olamazken, birde ilk kez onu bana hesap sorarken görüyorum ve bu daha fazla gerilememe neden olurken bakışlarım arada bir omuzuna kayıyor.

Vurulduğuna emindim ama karşımda öyle bir duruyordu ki sanki saatler önce vurulan o değilmiş gibi dimdik duruyordu. Üzerinde vurulurken ki takım elbisesi yoktu, spor bir şeyler giymiş ve rahat görünüyordu ama gözleri tam tersi yorgun ve kötü görünüyorken hiç uyumamış ve dinlenmemiş olduğunu bağırıyor.

"Uyku tutmadı ve bende biraz yürüyüş yaptım." Derken elimle de üzerimi gösterdim. Şanslıyım ki havaalanında üzerimi değiştirmiştim ve diğer kıyafetlerimi de arabada olan sırt çantama koymuştum. Gerginliğimi belli etmemeye çalışırken kıyafetimin yakasını düzelttim ama aklım Işıl'daydı çünkü aklıma gelen ilk yalanı söylemiştim ve birazdan Işıl geldiğinde bu yalanı, başka bir yalanla nasıl kapatırım bilmiyorum.

Baştan ayağı beni süzdüğünde Kaan, o kaşları halen düzelmezken daha çok çatıldı ve bana bir adım attı. "Bir şey mi oldu?" diye sordu. Neyi sorduğunu anlamadığım için benimde kaşlarım çatılırken bakışlarım arakasında kalan Kenan'a kısa bir an uğrayıp yeniden ona döndü.

"Ne gibi?"

Yutkundu, bana bir adım daha attı ve o yaklaştıkça nefesim boğazıma takılacak diye korkuyorum. Neden böyle olmuştu bilmiyorum ama nefes alışım hızlanmaya başlamıştı.

Daha dikkatli baktı gözlerime. "Bir şey canını mı sıktı?" Nefes verirken gergindi. "Yani seni uyutmayıp, dışarıya çıkartacak bir sıkıntın mı var?" İlgili bir şekilde sorarken bile kaşları çatıktı ve beni dikkatle izlemeye devam ediyordu.

Bu saate dışarda olmamın altında bir derdim olduğunu düşünmüş ve benim için endişelenmiş gibi duruyor ama  benden şüphelendiği için de böyle sorup, böyle davranıyor da olabilir. Emin olmadığım için halen rahat davranmaya çalıştım. En ufak korku belirtisi beni ele verebilir.

41 GÜN (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin