Hermione Granger, sadece mumların aydınlattığı loş Hogwarts koridorlarında yavaş adımlar eşliğinde hastane kanadına doğru ilerliyordu, başkanlar odasından revirin bulunduğu kata ulaşmak için sadece 256 adım atmanız yeterliydi - tabii merdivenler yer değiştirirse bu sayı iki katına çıkabilirdi, biliyordu çünkü iki saat gibi bir süre önce erkek öğrenci başkanı Draco Malfoy'u ziyaret etmiş, biraz konuşmuşlardı. Genç adam sürekli gözünün ağırmasından dolayı kitap okuyamamasına yakınıp durmuştu, yetenekli cadı da sadece gülmüştü daha sonra da iki saat sonra tekrar görüşmek üzere anlaşmışlardı, Hermione odasına giderken de kafası o saldırıya gitmesin diye teker teker merdivenleri saymıştı. Şimdide sözleştikleri gibi yanına gidiyordu, hastane kanadına.
Eğer uyuyorsa diye yavaşca revirin kapısını araladı, sağ ayağını attı içeri ilk, sedyesi odanın sol tarafında olduğu için içeri girdiğinde hemen farketemedi onu, kafasını sola çevirdi ve hafifçe gülümseyerekten ilerledi, yastığından ipek gibi yumuşacık sarı saçları dökülüyordu, dizlerini hafifçe büküp kendine çekmiş, yan yatmış bir şekilde kitap okuyordu, boşta olan elinde birazı ısırılmış yeşil bir elma vardı, ritmik haraketlerle döndürüyordu.
Hermione, varlığını belli ettirmek için hafiçe 'hey'ledi, genç adam 'birazcık bekle' demek istermişçesine okuduğu sayfaya parmağını koydu, Hermione bu tepkiyi iyi bilirdi. Ortak salonda kitabını okurken Harry ve Ron -
Harry ve Ron!
Aptallar.
Onlar yanına geldiği zaman sık sık kullanırdı bu, 'birkaç saniye bekleyin sayfayı bitirince dönerim' deme şekliydi. İki genç birbirlerine benziyorlardı aslında.
Egoları dışında.
Draco'nun boyundan uzun bir egosu - ki Mcgonagall'dan uzun bir boyu var!, olduğunu bütün Hogwarts bilir, oysa ki Hermione'de 'ego' kelimesindeki e bile yok, - bilmişliğinin vermiş olduğu özgüveni saymazsak tabii.
Draco sonunda kafasını kaldırıp gülümsedi, "Geldin demek," yanı başındaki komidinin hemen yanında bulunan mor koltuğu gösterdi, "ben sen kütüphaneye kaçarsın sanmıştım." ağzı kulaklarında sırıttı,
Hermione kendisine gösterilen koltuğa kendini atıp, "Kapa çeneni!" diye yapmacık bir şekilde azarladı onu, durum o kadar gülünçtü ki iki saniye sonra ağzından bir kahkaha çıktı, sarışın olanın ağzı da kızınkini takip etti. Şimdi de revirin duvarlarında iki gencin kahkahaları yankılanıyordu, oda da onlardan başka kimsenin olmaması iyi şanstı, Madam Pomfrey'nin gelip ikisinede avazı çıktığı kadar bağırmamasıda.
Draco'da, Hermione'de birbirlerinin düşüncelerini okumuş gibi kahkahalarını daha da genişletti.
Revirin içindeki küçük oda da olan Poppy ise anı hiç bozmak istememişti, çünkü iki gencin de buna ihtiyacı olduğuna inanıyordu.
*
Kahvaltı saatinden bir saat önce uyanıp, birikmiş ödevlerini - evet birikmiş ödevlerini, yapmak için kütüphaneye gitmiş olan orada olmasına pek şaşırmayacağınız kişi önündeki sayısız kitaplara gömülmüş, önündeki parşömen için gerekli olan bilgileri ararken yalnız değildi.
Draco Malfoy'da oradaydı.
Madam Pomfrey tarafından bol bol dinlenmesi şartıyla taburcu edilmiş olan sarışın erkek öğrencilerin temsilcisi - dinlenmesi gerekirken 'birsürü ödevin var olmaz' diyen kız öğrencilerin başkanı tarafından zorla kütüphaneye sürüklenen erkek öğrenci başkanı, ellerini birbirine kenetlemiş kıza bakıyordu.
Yanındaki şahıs masalarına dizilmiş olan onlarca kitabı aynı anda - hiç sormayın o bir Hermione Granger!, gözden geçiriyor ve yine aynı anda not alıyordu.