Selamlar? Zorlamak gibi olmasın ama, yorum yapsanız çok mütüşlü olur. Çünkü siz nasıl johnlock okumayı seviyorsanız, bende yorum okumayı seviyorum. Yorum yapın yani. LÜTFEN.
YORUM YAPIN BAK KESERİM LAN KENDİMİ. Asla zorlamıyorum ama. İyi okumalar ^^Sherlock sabırlı biriydi. Her şeyin mükemmel olması için 2 hafta kadar beklemiş, John'ın zihnine gerekli şüphelerin ekilmesine yetecek kadar sık telefonuyla ilgilenmiş ve iki günde bir güzelce giyinip evden çıkmış, bazı özel işlerinin olduğunu söylemişti. Ve tam 14 gün sonunda, numarasını ilk tanıştıkları gün aldığı ve sonradan isminin Sam olduğunu öğrendiği kişiye mesaj atmıştı.
Zamanı geldi.
Ve işte John'la karşılıklı çay içerlerken, Sherlock'un içindeki tarifsiz heyecanla beklemesinin hikayesi buydu. Mesaj atmasının ardından tam tamına 42 dakika geçmişti ki, Sam kapıda göründü. Bayan Hudson onun bir müşteri olduğunu düşünerek sorgulamadan içeri almış olmalıydı.
Sam içeri girince bir hata yaparak ilk John'a baktı. Danışman dedektifin aklını başından alan adamı merak etmiş olmalıydı. Sherlock oturduğu yerden hızla kalkarak, "Sam?" dedi. "Burda ne işin var?"
John önce sırayla ikisini de süzdü. Ardından soru sorar bakışlarla Sherlock'ta takılı kaldı gözleri.
"Sam," dedi Sherlock, rolünü fazla iyi oynayarak. "Bu arkadaşım John, ve John; bu Sam. Bir tanıdık."
Sam yaptığı işten oldukça keyif alır gibi anında lafa girdi: "Erkek arkadaşı, aslına bakarsan."
"Ne?!"
Sherlock kahkaha atmamak için kendini zor tutarken, neyse ki John ona bakmıyordu; Sam yaklaştı ve Sherlock'un dudağına küçük bir buse kondurup elini sahiplenir şekilde dedektefin beline sardı.
"Ona hala söylemedin mi?" diye sorduktan sonra John'a dönüp açıkladı: "1,5 haftadır birlikteyiz ama benden kimseye bahsetmiyor, bende duruma el atayım dedim."
Sherlock durumdan daha memnun olamazdı, gerçekten. John hala olayı çözümlemeye çalışırmış gibi ikisini incelerken; öfke yüzünden okunur derecedeydi.
Sherlock sessizliği uzatmamak adına "Sam," dedi. "İşte olman gerekmiyor muydu?"
"İzin aldım," dedi Sam. Yüzünde belirgin bir sırıtış vardı. "Seni görebilmek için."
Evet, üçü arasında en çok eğlenen şüphesiz ki Sam'di.
"Ne kadar düşüncelisin.." Sherlock artık kendinden pek emin değildi, en azından ne yapması ya da söylemesi gerektiğinden.
Neyseki Sam kurtarıcı rolünü de üstlenerek, geri çekildi ve elini uzatarak John'a hitap etti."Sizinle tanışmak bir onurdu, Doktor Watson ama gerçekten işe dönmeliyim. Son zamanlarda aldığım izinler dikkat çekmeye başlıyor."
John uzatılan eli biraz fazla güç kullanarak sıkarken, "Hoşçakalın," dedi sadece. Sam tekrar 'sevgilisine' dönüp "Beni kapıya kadar geçirmeyecek misin?" diye sordu. Birkaç saniye sonra ise, hınzırca ekledi: "hayatım."
Tepkilerini görmesi için John'a bakmasına gerek yoktu. Doktorun küçük çaplı bir şok yaşadığı şüphesizdi. Sherlock bunun yerine sevgilisine öncelik vererek kapıya yöneldi ve merdivenlerden inene kadar konuşmadı.
"Hayatım kısmından emin değilim, inandırıcılığı düşürmüş olabilir," diye fısıldadı Sherlock.
Sam ise -sırıtışı daha da büyümüştü- kendinden emin bir tavırla, "Bir dahi olabilirsin ama aşk sevgi konularında tam bir acemisin." dedi. "Her şeyi bana bırak, sen şirketteki hırsız ve köstebek olanı bulmaya odaklan. Herkes görevini yerine getirmeli değil mi?"
"Pekala" diyerek kabullendi Sherlock. Haklıydı. Sam gittikten sonra sırtını duvara yasladı ve gözlerini kapadı. Nasıl bir işin içine girmişti böyle? Mycroft duysa ömrünün geri kalanı boyunca, belki cehennemde bile, onunla alay ederdi.
Ama bunu yapmalıydı. John'u severken ona böylesine uzak olmak çok zordu ve dayanılmaz bir hale gelmeye başlamıştı.
Gelen adım seslerine rağmen gözlerini açmadı Sherlock. Acaba John ne düşünüyordu? Planı işe yarayacak mıydı, yoksa hayatında en çok korktuğu şey başına gelecek ve arkadaşı ondan vaz mı geçecekti?
Bu, kumar oynamak gibiydi. Sherlock'un oynamak istemeyeceği türden bir kumar; ama mecburdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
johnlocked ✔️
FanfictionSherlock, sabırlı biriydi. Sevdiği adamı yıllarca bekleyecek kadar. Yaptığı tüm yanlışları, hataları göz ardı edecek kadar. (Burda John'un onlarca kızla randevulaşmasından bahsediyordu, elbette) Ama sabrının da bir sınırı vardı. Neyse ki o sınıra ge...