9

3.1K 296 200
                                    


Sherlock bekledi, John'un bir şeyler söylemesini. Sonuçta yanına gelen oydu.

"Demek bir ilişkin var?" diye sordu. Sesindeki hüznü anlamamak için aptal olmak gerekirdi.

"Sanırım var" dedi Sherlock. Gözlerini hala açmamıştı.

"İyi birine benziyor," sesli şekilde iç geçirdi "umarım çok mutlu olursunuz, bunu hakediyorsun."

Sherlock gözlerini açıp aşık olduğu adama baktı. Bakışları; cesurdu, bir şeyler anlatmaya çalışır gibiydi. Anla John,  diyordu; ya da demeye çalışıyordu. Sherlock elinden geleni yapıyordu.

"Teşekkür ederim John," dilinden dökülen kelimeler yalnızca bunlar oldu. Faydası olur muydu, aşkı dile getirilseydi? Büyük ihtimalle olmazdı. Sherlock'un tüm benliğini bir umutsuzluk kapladı. Ki bu daha önce nerdeyse hiç yaşamadığı bir şeydi. Asla insanlara değer vermezdi. Daima mesafesini korurdu. Ama John. John, özel bir çaba bile göstermeden Sherlock için vazgeçilmez biri olmuştu.

"Sanırım biraz dışarı çıkacağım," diyerek düşüncelerini böldü John.
"Bence içmeliyiz." Sherlock kabanını giyindi. "İsmimizi bile hatırlayamayana kadar hemde."

John cevap vermedi, kapıyı açtı ve yoldan geçen taksilerden birini durdurdu.
İçmek için rasgele bir yere gittiler. Sherlock John'un konuşmasını istedi. Konunun ne olduğu önemli değildi, sadece sesini duymak ve onu hissedebilmek istiyordu. Ama ne o konuştu, ne de danışman dedektif. Sadece içtiler. Saatlerce.

Ertesi sabah (daha doğrusu öğleden sonra)

Sherlock yine o bilindik baş ağrısıyla uyandı. İçeri dolan güneş ışığı gözleri kapalı olmasına rağmen fazlaca rahatsız ediciydi. Ve sanki oda aylardır havalandırılmamış gibiydi. Yataktan çıkıp bu sorunları halletmesi gerekiyordu, ama bir sorun vardı. Belinden sıkıca tutan kimdi?
Sherlock'un gözleri sonuna kadar açıldı çünkü barda tanıştığı biriyle eve gelip aynı yatağa girdiyse, John bunu ciddiye alıp kendisinden tamamen vazgeçebilirdi. Korkuyla, ve biraz da merakla, başını hafifçe çevirdi ve yanında uyuyan kişiyi gördü.Ki o kişi, John'dan başkası değildi.
Sherlock çığlık atmak istedi, rasgele bir müzikte dans etmek ve tüm Londra halkına aşkını itiraf etmek istedi. Ama hiçbirini yapamazdı. Birkaç dakika boyunca sessizce John'u izledi ve anın tadını çıkardı.

Tam emin olamayarak, "John" diye seslendi. Kısık sesle. Birkaç tekrardan sonra mırıldanmalar başladı. Sonunda uyanabildiğinde, elbette, Sherlock ile göz göze geldi.

"Nerdeyim?" diye sordu, sesi fazla sakin geliyordu. "Benim yatağımda." diye cevapladı dedektif. Sanırım dün fazladan da fazla kaçırmışız, büyük ihtimalle kendi yatağın sanıp buraya yattın."

"Ve sana sıkıca sarılmamın sebebi de?" diye sordu John. Kendine sinirlenmiş gibiydi. Ve sesi hala pürüzsüz; yalındı.

"Bende tam onun üzerinde çalışmaya başlıyordu--"

"Özür dilerim" diyerek sözünü kesti John. "Gerçekten farkında değildim, üzgünüm."

"Sorun değil." dedi Sherlock. Yine aşırı tepki gösteriyordu.

John yataktan kalkarak ellerini yüzüne kapadı. Sherlock tam onu yalnız bırakmak için gidecekken, bir ayrıntı dikkatini çekti. Gözünün ucuna takılan o detay, John'un omzundaki küçük bir hareket belirtisiydi.

Arkasını döndü ve daha iyi bir görüş açısına sahip olabilmek için yatağın karşısına geçti. Ve tahmininde haklı olduğunu gördü. Ama hayatı boyunca ilk kez haklı olduğu için sevinmek yerine, parçalara ayrılıyor gibi hissetti.

Çünkü John, ağlıyordu.

johnlocked ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin