Sherlock'un bu acı gerçeği kabullenebilmesi için birkaç dakikanın geçmesi gerekti. John, askeri doktor ve tanıdığı insanlar arasında en sertlerden biri olan John; ağlıyordu?Sessiz adımlarla ilerleyip arkadaşının yanına oturdu. "John, sorun ne?" diye sordu. Cevap alabileceğini pek düşünmese de. Öyle de oldu zaten. Yaklaşık 5 dakika kadar kimseden ses çıkmadı. Sonunda John derin bir nefes alıp başını kaldırdı ve gözlerini sildi, ardından "hiçbir şey," dedi. "Sorun yok."
Sherlock normalde sinirlenen biri değildi, ama konu sevdiği adam olduğunda bu değişiyordu. Yükselen öfkesini hissetmiş ve uzaklaşması gerektiğini biliyor olmasına rağmen, gitmedi ve sesini hafif yükselterek "Yalan söyleme John, geçiştirmek için bile olsa. Diğer herkes yapabilir, ama sen değil. Bana değil."
"Neden?"
"Nasıl neden?" diye tekrarladı Sherlock, şaşırarak. "Neden sana özel davranayım?" diyerek açıkladı John. "Bunu benden niye ve nasıl istersin?"Sherlock bir anlığına afalladı. "Çünkü..." diye başladı. "Çünkü sen en iyi arkadaşımsın."
"Evet, öyleyim." dedi John, mırıldanarak. Sonra başını dedektife çevirdi ve devam etti. "Ama görünüşe göre ilk sevgilini anlatacak kadar güvenmiyorsun bana. Ya da önemsemiyorsun, gerek duymuyorsun."
Sherlock yine kan akışının hızlandığını hissetti. Hayatında neredeyse ilk defa bu kadar çabuk duygu değişimleri yaşıyordu. "Önemsemiyor muyum? Ben mi? Hayatımdaki en lanet ve gereksiz şeyleri bile paylaştığım tek kişi sensin. Diğer herkes sıradan gelirken sohbet etmek için can attığım tek kişi de sensin. Daima yanında olmak istediğim, kendimden çok düşündüğüm; saygı duyduğum, mutlu olmasını istediğim! Lanet olsun ki hepsi sensin ama gelmiş bana seni önemsememekten mi bahsediyorsun?"
Sherlock cümlesi biter bitmez kapıya yöneldi. Sakinleşmesi gerekiyordu çünkü şu an yaşadıkları ona fazla gelmeye başlamıştı. Ama birkaç adım attıktan sonra arkadaşının sesini duydu. "Sherlock..." Bir fısıltı gibiydi, ama sanki yardım isteyen bir çığlıkmışcasına dedektifin durmasına sebep olmuştu. Arkasını dönmedi, ama gitmedi de. Sadece bekledi.
"Sherlock, söylediklerinin hepsi doğru. Ama gözden kaçırdığın nokta, tam tersinin de doğru olması. Üstelik ben sensiz yapayalnızım, ne bir abim ne de Greg gibi beni canından çok seven bir arkadaşım yok. Ne de benim için her şeyi yapabilecek, gizlice bana aşık bir Molly. Anne babam bile yok, biliyorsun. Sen benim arkadaşım olmaktan çok ötedesin Sherlock. Ve, her ne kadar bunu henüz kendime bile itiraf edemeyecek olsam da, anlaman için dile getirmeliyim. Korkuyorum. Seni kaybetmekten ölesiye korkuyorum Sherlock. Daima yalnızdım, ve asla kalabalıklar içinde olmak istemedim. Yalnızlığımda bana eşlik edecek birisini istedim. Ve o, sendin. Hayatım boyunca aradığım kişi sendin Sherlock ve son zamanlardaki farklı davranışların, erkek arkadaşının olması. Beni terkedecek olmandan korkuyorum. Bunun bencilce olduğunun da farkındayım, ve senden hiçbir şey talep etmiyorum. Özür dilerim. Ve teşekkür ederim, beni kurtardığın için, defalarca."
Sherlock, tabiki, donup kalmıştı. Ama arkadaşı (ve sevdiği adam) için bir tepki göstermesi gerekiyordu. O yüzden döndü, hızlı adımlarla arkadaşına ulaştı ve ona sıkıca sarıldı. Sanki hayatı buna bağlıymışçasına. Ve sevdiği adamın kulağına fısıldadı:
"Kimse senin kadar önemli değil, asla da olmayacak. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
johnlocked ✔️
FanfictionSherlock, sabırlı biriydi. Sevdiği adamı yıllarca bekleyecek kadar. Yaptığı tüm yanlışları, hataları göz ardı edecek kadar. (Burda John'un onlarca kızla randevulaşmasından bahsediyordu, elbette) Ama sabrının da bir sınırı vardı. Neyse ki o sınıra ge...