John uzun süre odasında durdu, ne yapmalıydı? Sherlock'a her şeyi açıklayabilirdi; nasıl korktuğunu. Onun tarafından terk edilmemek, yalnız kalmamak için bunu kendi seçimi olarak göstermeye çalıştığını. Acınasıydı, zavallıydı. Ve büyük bir gerçek vardı ki; Sherlock her zamanki gibi haklıydı. Veda etmeliydi, ama yine korkmuştu. İyi bir şeyler duyup vazgeçmekten. O adamla birlikte mutlu oluşunu izlemeye mecbur kalmaktan.Tam bu düşünceler içinde kaybolmuşken; zilin çaldığını duydu. Bayan Hudson muhtemelen açacaktı ama kafasını dağıtmak amaçlı o da aşağı indi. Geçerken salona korkuyla bakındıysa da Sherlock'u göremedi. Aşağı indiğinde Bayan Hudson'u Sam'e hayran hayran bakarken ve onu dinlerken buldu. Ne kadar muhteşem bir gündü bugün böyle!
Son birkaç merdiveni de indiğinde Sam onu farketti ve sanki gülümsemesi daha da genişledi."Selam John."
"Selam Sam, Sherlock odasında." dedi konuyu kısa tutmak istercesine. Tam dönüp geri çıkacakken Sam seslendi: "Aslında ona değil, sana geldim. Konuşmak istiyorum."
John anlıyordu. Sonuçta kimse sevgilisinin başka bir erkekle ev arkadaşı olmasını istemezdi. Sadece bu kadar çabuk olacağını düşünmemişti. Gitmek için doğru zamandı demekki; erken değildi.
"Mutfağa geçelim," dedi yolu gösterirken. "Eminim Bayan Hudson'ın hazır çayı vardır."
Bayan Hudson "elbette," dedikten sonra öne geçti ve onlar için masaya iki fincan çay, biraz da bisküvi koyup kayboldu. Bayan Hudson zeki bir kadındı ve muhtemelen konunun hassas olduğunu tahmin etmişti.
Çaylarından birkaç yudum aldıktan sonra John söze girdi, belli ki Sam bu konu da pek istekli değildi. "Zaten toplanmaya başlamıştım, birkaç gün içinde tüm eşyalarımı toplar giderim. Sherlock'a bunun benim kararım olduğunu söylersin; sabahki konuşmadan sonra benimle bir süre muhatap olacağını sanmıyorum."
Sam fincanını bıraktı ve şaşkınca John'a baktı bir süre. Ardından gülmeye başladı; kahkahalarla. Zaten gergin olan John; artık sınırda olduğunu hissederken Sam açıklamaya başladı:
"Ne kadar da aptal aşıklarsınız! İkinizde. En kötü aşık benim sanırdım birde."
John anlamayarak sordu: "Ne demek istiyorsun?" Gerçekten, neler oluyordu?
"Sherlock tüm oyunu bitirmek istediğine dair mesaj yazınca aranızda ciddi manada kötü birşeyler olduğunu anladım.Ve durumu kurtarmaya geldim."
"Ne oyunu? Kurtarmak mı? " John artık etrafa boş boş baktığından emindi. Rüyada falan mıydı, yoksa bu Sam denen adam kendisini delirtmeye mi çalışıyordu?
Bu düşünceleri Sam her şeyi tastamam anlatana kadar sürdü. Hatta biraz sonrasında bile.Sam konuşmayı bitirmiş cevap bekler gözlerle kendisine bakarken hala durumu algılamaya çalışıyordu çünkü saçmaydı. Sherlock ona aşık değildi. Sherlock gibi muhteşem biri, John gibi kırık, yorgun birini nasıl severdi? Mümkün değildi.
"İnanmıyorsan bile, ihtimal dahi vermesen bile; git ve onunla konuş. Eminim bir yerde; istemsizce olsa bile buluşacaksınız ve o zaman; inanacaksın." diyerek tavsiye verdi Sam ve ayaklandı. Elini uzattı, "Sizinle tanışmak bir onurdu Doktor Watson," dedi ve el sıkıştıktan sonra kapıya yöneldi. John'un konuşamayacak vaziyette olduğunu anlamış olmalıydı.
John, bir süre duvarı izledikten sonra yapılabilecek tek şeyi yaptı ve ünlü danışman dedektifin odasına gitmek üzere ayağa kalktı. Ne olacaksa olacaktı, zamanı gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
johnlocked ✔️
FanfictionSherlock, sabırlı biriydi. Sevdiği adamı yıllarca bekleyecek kadar. Yaptığı tüm yanlışları, hataları göz ardı edecek kadar. (Burda John'un onlarca kızla randevulaşmasından bahsediyordu, elbette) Ama sabrının da bir sınırı vardı. Neyse ki o sınıra ge...