Bu hayat denilen kavram aslın da insanların düşündükleri kadar kolay olmayan bir kelimedir çünkü biz bu hayatta her daim mutlu olmayız.
Belki bu hayatın kısa zamanlarında bizi güldüren insanlar olabiliyordu ama bu hayatın acı olan kısmı hiç bir zaman peşimizi bırakmıyordu. Hani hayatın belirli bir zamanın da güleriz dedim ya işte bu zamanlar da senin gülmeni kursağında bırakacak ve senin yakanı hiç bırakmayacak olan ölüm aslında bize nefesimiz kadar yakın.
Ölüm insanlara hiç bir zaman cezbedici gelmez çünkü ölüm her şeyin sonudur gerçeklerin yakandan tutup artık sen yaşamıyorsun bir ölüsün demesidir. zaten hiç bir insan da doğru dürüst ölümü düşünmez çünkü düşününce ölüm den fazlasıyla korkarlar bu yüzden ölümü düşünmemek insanlar için büyük bir kaçışıdır ama bu kaçışta çok uzun süren bir kaçış değildir çünkü enin de sonunda ölüm herkesi bulacak ve gerçeklerle karşılaştıracaktır. Aynı benim şu an yaşadığım gibi belki şu an hayatta olabilirdim ama Songül ablamı kaybetmem bana ölümün bize ne kadar yakın olduğunu düşündürmüştü. Ben ise şu an morg da Songül ablamın o soğuk elini tutmuş gözüm den gelen yaşlara aldırmadan songül ablamla konuşmaya çalışıyordum.
Eskiden olsa Songül ablam bana'ağlama kuzum bak ben yanındayım bu hayat bu kadar güzel ve kısayken ağlamana hiç gerek yok'
derdi ama şu an bunu diyebilecek bir Songül ablam yoktu. Belki şu an elimi tutuyor olabilirdi ama o hiç nefes almıyordu, hiç bir yaşam belirtisi vermiyordu yani Songül ablamın elini ne kadar tutarsam tutayım yada burda ne kadar ağlayıp kendisiyle dertleşeyim o hiç cevap vermezdi çünkü o artık bir ölüydü.
*******
Morg dan çıkalı yaklaşık yarım saat olmuştu. Aslında bana kalsa ben Songül ablamın yanında kalıp kendisiyle biraz daha dertleşmek isterdim ama morga giren kadın görevliler artık çıkmamı söylediğin de Songül ablama son kez veda edip morg dan çıkmıştım.
Morgdan çıktığımda ise Bora bana hastane'nin kafeteryasında olacağını söylemişti ben de yönümü hastane'nin kafeteryasına doğru çevirdim ve tam içeri girecekken Bora ile Badeyi aynı masa da oturduklarını görünce Bora'nın yanına gitmekten vaz geçtim ve yönümü kafeterya dan çevirip hastane'nin bahçesine doğru ilerledim
Zaten bu kafa ile kafeteryada otursaydım pek kendime gelebileceğimi zannetmiyordum.
Hastane'nin bahçesinde biraz dolandıktan sonra bir ağacın altında gözüme çarpan boş bankı görüp oturmaya karar verdim. Banka oturup etraftaki insanların dertli hallerini gözlemlemeye başladım. Kimisinin vücudunda bazı bölgelerine kaynar sıcak su dökülüp yanmıştı, kimisinin ayağı alçıda elindeki iki tane değnek ile yürümeye çalışıyordu, kimisi ise yaşlılığın vermiş olduğu bir rahatsızlıkla baş etmeye çalışıyordu. Ben ise kendime baktığım da gayet sağlıklı olduğumu düşünerek bir kez daha Allaha şükrettim ama şu an morg da bir yakınımın ölü bir şekilde yatıyor olması pek de iç açıcı değildi. Ben düşüncelere dalmış Songül ablamı düşünürken bir den bire omzuma dokunan elle irkildim. Arkamı dönüp baktığım da ise bir gün önce tanıştığım Ayazı görmem ile yüzümde ufak bir tebessüm oluştu."Merhaba Açelya hanım eğer izin verirseniz yanınıza oturabilir miyim?"
"Tabi ki de otura bilirsiniz Ayaz bey."
Dediğim de Ayaz daha çok beklemeden yanıma oturdu ve tekrar dan konuşmaya başladı.
"Açelya hanım bir sıkıntınız mı var?
Pek de iyi görünmüyorsunuz.""Evet Ayaz bey çok sevdiğim bir ablamı bu gün kaybettik bir iki saat sonra da cenazesi var."
"Başınız sağ olsun Açelya hanım Allah kolaylık versin."
"Sağolun Ayaz bey.
Peki sizin ne işiniz var burada?""Benim de bir yakın arkadaşım trafik kazası geçirdi bu yüzden kendisini ziyarete geldim ama arkadaşım sayesinde sizi de görmüş oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS(SIZIM)
ActionGenç bir kız ve karşısına sürekli çıkmaya başlayan bir sadist kahraman. Sadist kahraman; fiziksel acı çektirmesini çok seven ve pisikolojik sorunları olan bir insandır. Aslında kimseye güvenmemesi gereken genç kız sadiste kurban olur ve çok büyük bi...