Yeni bir bölümle merhabalar! Bu sadece 9.bölümün 1.kısmıdır.Sonradan birkaç düzenleme olabilir.İyi okumalar!
Bir nefes kadar yakınlardı.Kışın ortasında kalmış gibi bir soğukluk hissediyordu Hazan.Aklı gözünün önündeki gerçeği yeni farkediyor gibiydi.Adamın dudaklarından gözlerini çekti ve hafif çıkmış olan sakallarına baktı.Eliyle yüzünü hafifçe okşadığında kaşları hafif çatıldı.
Gözlerine tekrar bakma gereksinimi duymadan neler olduğunu anlamıştı.Bu kesinlikle o'ydu.
Peki ya burada ne işi vardı?
Onda da ne yaptığını bilmez bir ifade vardı.Sadece bakıyordu.Kontrolü Hazan'ın elindeymiş gibi.Her şeyin farkındaymış gibi.Sarhoş muydu? Yoksa aklının ona oynadığı bir oyun muydu? Ayırt edemiyordu.
Anında kulaklarında, sanki içinde saklı bir kutunun kilitleri tekrar açılıyormuşçasına bir ses yankılandı."Yağız'ı Ada'nın elinden mi alacaksın!? O zaman mı rahatlayacaksın?"
Elektrik çarpmış gibi bir anda ellerini ondan çekti ve geri adımladı.Üzerinde tuhaf bir his vardı, bedenine yayılan soğuklukla daha da artmıştı.Kaşları alnı kırışıcak derecede çatıldı.Parmakları bir anlık dudağına gitse de ne yaptığının farkına vararak çabucak geri çekti.Onun nefesinin dudağına vururkenki hissetiği sıcaklığını, mavilerine yakından bakmanın zevkini, o olduğunu anladıktan sonra kalbindeki sızıyı hala hissedebiliyordu.Her şey hala aklında canlıydı, karışık zihnine rağmen.Sanki takılmış plak gibi zihninde tekrar canlanıyordu.
Nefesindeki ritim, burnuna gelen hoş koku ve birbirine yaslı bedenler...her şeyden önce, gururuna dokunmuştu.Sarhoşluğun verdiği aptallıkla kuralları ezip geçmişti.Bunca zamandır içinde yaşadığını bir anda dışa vurmak istemişti.Düşünmeden, dert etmeden.Ama Hazan bu değildi.Nasıl olmuştu da başka birisi sanıp ona bu denli yaklaşabilmişti? Peki ya o kendinde miydi? Farkında değil miydi, neden kendini geri çekmemişti?
Yerdeki saray halısına benzeyen kırmızı döşemeli halıdan gözlerini çekip suratına bakmadan odasını bulmak için hareketlendi.Onu arkasında bırakarak, tek bir kez bile bakmadan 404 sayısını aramaya çalıştı.Ne diyecekti ki? Bunca zamandır aradığı ten...birkaç bardak içkinin ona tüm zincirlerini kırdırmasıyla dokunabilmişti.
Bir daha nasıl yüzüne bakacaktı? Ne diyecekti? 'Sarhoştum, hatırlamıyorum!' mu diyecekti? Belki hatırlamazdı, belki o da hatırlamazdı.Hazan şansının yaver gideceğin isanmıyordu ve bu...bu yaptığının hiçbir açıklaması yoktu.İşin içinden bir şekilde sıyrılması gerekiyordu.
Bu... belkide aralarındaki tüm dengeyi değiştirecekti.Onun bir sevgilisi vardı ve Hazan neredeyse dudak dudağa gelmelerini sağlamıştı.Yağız onunla bir daha konuşmasa anlardı.Tabiki bir şey de diyemezdi.Olmayan iletişimleri, artık tamamen kopmuş olabilirdi.Ve bunun için bir bahanesi yoktu.Bu Hazan'ın istediği şey değil miydi? Ondan uzak, olabildiğince uzak olmak.
Tüm bunların yanında bedeni hala alev altındaymış gibi hissediyordu.Nefesini bile titrek titrek alabiliyordu.Mantıklı olanın ne olacağını kestiremiyordu ve bu Hazan'ı daha fazla yoruyordu.Sürekli doğru olanı yapmaya çalışmaktan bıkmıştı.Sarhoşlukta bıkkınlığını daha kolay dışa vurmasını sağlıyordu.
Ardında bıraktığı iki kapıdan sonra odasını gördüğünde hızla ilerlemek istedi fakat boğazından ağzına kadar yükselen bir şey onu durdurdu.Başı da dönmeye başlamıştı.Odanın yanındaki duvara sıkıca tutunup diğer elini de ağzına götürdü.
"İyi misin?"Belini saran sıcaklığa karşın kafasını kaldırdı.Soğuk bir yazın ortasında kalmış gibi titreyen bedenine bir ilaç gibi gelmişti o dokunuş.Elleriyle duvara daha sıkı tutunsa da uykusuz kaldığı zamanlar şimdi ona bir hançer saplıyormuş gibi hissediyordu.Yorgun düşmüştü ve itiraz edecek gücü kendinde bulamıyordu.