İyi okumalar.
Tabaktan hıncını çıkarırcasına bir kaşık daha ağzına götürdü.Kaşlarını çatmış, magazin programını seyrederken, meyveli karışımlardan yiyordu.Oğuz haline şaşırmadan edemedi.Daha sert bir tepki bekliyordu.Öfkeleneceğini düşünmüştü.Ve yanılmadığınıda biliyordu.Ne kadar sakin gözükse de içten içe kendini yediğini biliyordu.
Ona nasıl yaklaşacağını düşündü.Her ne kadar verebileceği tepkileri kafasında tartsa da ne olacağını tam olarak kestiremiyordu.Endişeliydi...ama bir gün babası gittiğinde onu nasıl teselli ettiyse, şimdi de edecekti.Aralarındaki bağı güçlendirende buydu.Hazan'ın yaralarını sarması için ona elinden geldiğince yardım etmişti.
Televizyonu aniden kapattı.Hazan 'ne oldu?' dercesine tek kaşını kaldırdı.Oğuz eminsizce koltuğa doğru ilerledi ve yanına oturdu.Nasıl dese, nasıl başlasa bilemiyordu."Hazan...şimdi ne olacak?"
Hazan elindeki kaseyi masaya bıraktı.Şimdi asıl haline dönmeye başlamıştı.Dudakları tek çizgi halini aldı.Elindeki sargıda kısa, ama Oğuz'a uzun bir süre gibi gelecek sürede baktıktan sonra tekrar ona döndü.Dudakları kurumuştu.
Hazan düz ve hissiz bir ifadeyle "Böyle olacak." derken elindeki sargıyı çözdü ve masaya bıraktı.Kesiklerin çoğu iyileşmişti.Ufak tefek izler kalmıştı.Ama Oğuz neyi kastettiğini anlayamamıştı.
"Anlayamıyorum."
Hazan duruşunu daha dik bir hale getirdi."Sahra haklıydı...eğer kendime daha fazla engel olamazsam, sonu istemeden de olsa onun dediği gibi olacak.Ve ben bunu kendime yediremem...gururumu hiçe sayamam.Olması gereken olacak." dedikten sonra ayaklandı ve arkasına bakmadan odasına girdi.Oğuz neyi kastettiğini hala anlayamamıştı.Ve korkuyordu.Ne yapacaktı?
Hazan üzerini değiştirdikten sonra derin bir nefes alarak yatağına oturdu.
Sindiremiyordu...Bir gün evleneceklerini biliyordu fakat bu kadar az bir sürede olacağını tahmin edememişti.Bir gün bu haberi alacağını bile bile burada yaşamaya devam etmişti.Ama artık çok yorulmuştu onları izlemekten.Daha fazlasının sabrının son damlası olmasından korkuyordu.
Yağız'ın elini Ada'nın belinde gezerken gördüğünde bile çıldırmak geliyordu artık içinden.Onları dans ederken, birbirlerine öpücükler kondururken, nasıl aşık olduklarını anlatırken, bir bir görmüştü ve dinlemişti.Lisedede bir benzerini yaşamasına rağmen kendini ondan alamamıştı.Yaklaştığında geri çekilmemişti.Ve kendi aptallığı yüzünden düştüğü kuyuyu daha fazla büyütmüştü.Artık nefes alamaz hale gelmişti.Aldıģı her bir nefes boğazında düğümlenip, sırtına saplanıyormuş gibi hissediyordu.
"Ah aptal kafam!" derken yanağından boynuna doğru süzülen tek damla yaşı sildi.Bu onun için son kez kendisini yıpratmasıydı.Yapması gerekeni yapacaktı ve kendini bir an önce kurtaracaktı bu durumdan.
Masasındaki çerçeveli fotoğrafa bir kez daha baktıktan sonra ayağa kalktı.Herkesin mutlu olduğu bir aile fotoğrafıydı.Kim bilebilirdi ki bu kadar paramparça olacaklarını...Çerçeveyi yerine koydu ve odanın kapısını hızla açarak dışarı çıktı.Oğuz'un gözlerinin üzerinde olduğunu hissedebiliyordu.Hızla dolaptaki asılı çantasını aldı."Nereye?
Cevap vermeden kendini evden dışarı attı.Bir an önce plaza binasından uzaklaşırken uzaktaki çalılıkların arasından birini fark etti.Şimdi farkediyordu...o ara sıra karşısına çıkan siluet hayal değildi.Gerçekti.Ve artık kendisini gözetlediğinden emindi."Kimsin sen?" diye mırıldanarak hızla yanına ilerledi.Her şeyi siyah giyinmişti ve kafası eğik olduğu için kim olduğuna dair hiçbir şey anlaşılmıyordu.