JİN
Jin sorduğu soruya cevap vermeyen babasının sinirle yumruklarını sıkıp Kral Kim e baktığını görünce içini bir his kaplamıştı. Organlarını kapkara ve yapış yapış olduğunu hissettiren bu his iyi şeylerin habericisi olmaktan oldukça uzaktı.
Annesi ortamın gerilimini anlayıp gülümseyerek kocasının elini tutmuş ve biricik oğluna ithafen konuşarak ordan uzaklaşmalarını sağlamıştı.
"Nişanınızla ilgili konuşuyorduk hayatım. Baban hala küçük olduğunu düşünüyor. Hadi gel odamıza gidelim. Orda karar veririz nişanın ne zaman olacağına."
"Peki anne gidelim ama ondan önce bir dakikalığına bekler misiniz?"
Jin sözlerini bitirip Tae nin yanına gitmiş ve yanağına öpücük kondururken sakin olmasını fısıldamıştı.
TAE
Ortamdan ayrılan Lord Kim ve ailesi ile Tae babasına dönüp adeta ateş fışkıran gözleri ile keskin kelimelerini sarf etmişti. Muhafızlar bile bu duruma şaşırırken Jimin ve Jungkook oradan ayrılmaları gerektiğini farkedip saygıyla Kral ın önünde eğilip harekete geçmişlerdi.
"Sen... Sen nasıl bir insansın ha! Senin Kralı olduğun halkı koruman gerekirken mazlumlara sahip çıkman gerekirken onları ezmen ne kadar doğru! Söyle bana baba!"
"Sözlerine dikkat et Tae!"
"Dikkat etmezsem ne olur ha! Beni de o insanlar gibi ezer misin! Yoksa bu zamana kadar öldürdüğün masum insanlar gibi öldürür müsün! Sen Kral olmayı hak etmeyen şeytanın tekisin Kral Kim. Artık sana baba demek bile gelmiyor içimden! Sende karında iğrençsiniz."
"Haddini bil!"
Aniden bağıran Kral Kim ile Tae dizlerinin üstüne düşerken içindeki organlarını sıkan parmakları hissetmişti. Ağzından çıkan kanlar üstüne akarken canı yanıyordu. İçindeki baskı artarken bir şeylerin zarar gördüğünün farkındaydı. Gözleri ona zarar verirken zevk alan adama kaymıştı. Gözlerini kaplayan simsiyah hareler ile onun kendisini öldürmek istediğini anlamıştı.
Aniden kaburgalarından biri kırılırken nefesi kesilmişti. Babası olduğunu söyleyen adam ona neler yapıyordu. Kendi kanından oğluna bile bunları yapan adamdan insanlara merhamet etmesini bekliyordu.
Kaybettiği kanlar nedeni ile başı dönerken bir kaburgasının daha kırıldığını hissetmişti. Acı tarif edilemeyecek şekilde her yerdeydi. Kırılan kemiklerinden başlayarak tüm vücuduna yayılan acı onu kor gibi yakarken gözlerinden istemsiz yaşlar döküyordu.
Başında artan baskı ile babasının onun itaat etmesini istediğini anlıyordu fakat bunu sonuna kadar reddediyordu. Sonunda ne olacaksa olsun bir daha asla babasına itaat etmeyecekti. Onun gibi bir şeytan itaat edilmeyi hak etmiyordu.
Öldüğünü hissediyordu. Kendini yere bırakırken düşündüğü tek şey ölümü ve Jindi. Ölmek o kadar kötü değildi belki ama onu bir daha göremeyecek olmak dokunamayacak olmak düşüncesi bile çok kötüydü. O an sanki Tanrı onun bu hislerini anlamış gibi son duyduğu sesin o olmasını sağlamıştı.
"TAE!"
Kulaklarında onun sesinin melodisi ile kendini karanlığa bırakırken içindeki baskının yok olduğunu hissetmişti.
JİN
Jin babası ve annesi birlikte ordan ayrıldığında onlar için ayrılan odaya gelmişlerdi. İçindeki kötü his ve merakla babasına ithafen konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİNGULARİTY /TAEJİN
FantasyYer yarılıyor gök renk değiştiriyordu...Ay ve güneş birbirine kardeş olurken son bin yılın en büyük felaketleri baş gösteriyordu. Eğer iki dünya birbirine bağlanmazsa bu ikisinin de sonu olacaktı. Tek bir çaresi vardı... Sonuçlarını bildiği halde y...