Bölü 9: Sıcak ve Soğuk

319 22 2
                                    

Yazar

     Gece uyumamıştı genç adam. Kızında ondan eksik kalır yanı yoktu. Ortada doğru düzgün bir sebep yokken ikisi de acı çekiyordu şimdi. Biri dinlememekten kaybetmişti, diğeri ise anlatamamaktan. Oysaki bir zamanlar her şey ne güzeldi. Daha bir gün geçse bile o günler çok uzak geliyordu. Ne yaşamışlardı ve şimdi ne için ağlıyorlardı birbirlerinden uzakta. En çok o acıtıyordu. Beraber ağlasalar her şey daha kolaydı. Birbirlerinin yaralarını en iyi onlar sarıyorlardı. Şimdi biri koca bir yangının içinde, diğeri ise dondurucu soğukta ölüme mahkum etmişlerdi birbirlerini.Aşk ne lanet olası bir oyundu. İnsanı en yükseklere çıkarır, sonra o yüksekten aşağı atar. Peki insan bilmez mi düşeceğini... Bilir. Ama o kadar büyüleyicidir ki aşkın tadı, bir kere tadınca değil vazgeçmek, uzak kalmak bile yakar canını...

Hermione Granger  

     Bu gün ilk görev vardı. Ama ben bütün gece ağlamaktan uyuyamamıştım. Değil uyumak, nefes bile alamamıştım. Harry'i iyi olduğuma inandırdıktan sonra yatmaya gitmişti. Uyuması lazımdı. Biz de Ron'la oturmuştuk. Biraz daha ağlamıştım. Sonra o da yatmıştı. Bense oturduğum yerde ağlamaya devam etmiştim. Hayatımda yaşadığım en güzel şey ellerimden kayıp gitmişti. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Saate baktım. Yarış saati gelmişti. Yatakhaneye çıkıp aynaya baktım. Bir kaç kere asamı sallayınca görünüşümü insana benzetebilmiştim. Üzerime bir şeyler geçirip aşağı indiğimde Ron beni bekliyordu. Harry çoktan gitmişti. "Dün gece uzundu değil mi? Özellikle senin için." Evet anlamında başımı salladım ve yürümeye devam ettim. 

    Yarış alanına yaklaşırken Draco görüş açıma girdi. Gözlerim yine dolmuştu. Kendimi bin parçaya ayrılmış hissediyordum. Ellerimden kayıp giden aşkıma sadece uzaktan bakabiliyordum şimdi. O kadar uzaktı ki... Aşk, mutluluk... O kadar ulaşılmazlardı ki şimdi. Bir daha o duyguları asla hissedemeyecek gibiydim. Göz göze geldik sonra. İçimde sanki daha fazla kırılabilecekmiş gibi yine kırıldığını hissettiğim kalbim atmayı kesmişti. Bacaklarım beni taşıyamıyordu artık. O ise öylece duruyordu. Buz gibi... Duygusuzdu bakışları. Ben ise her an düşüp bayılacakmış gibiydim. Son kez iğrenircesine bir bakış attıktan sonra bana, oradan uzaklaştı.


     Yarışlar başlamıştı. Draco'yu görebiliyordum. Cedric Diggory'nin tarafındaydı. Cedric yumurtasını alırken çok mutlu görünüyordu. O eğleniyordu. Ben ise... Bu konudan bahsetmek istemiyorum. O sırada Krum yarışmaya başladığında Draco'nun bakışlarını görebiliyordum. O kadar nefret dolu bakıyordu ki. Sanki bakışlarıyla onu öldürmeye çalışıyordu. Bir süre sonra Krum yumurtasını almayı başardı ve seyircilerin arasındaki bana döndü. Parmağını uzatıp bu senin için dercesine parmağını uzattığında tüm seyirciler bana bakıyordu, ben ise o hareketi gördükten sonra bir süre Draco'yla göz göze geldim. Kaşlarını havaya kaldırıp demek öyle bakışı attığında yerin dibine girmiştim bile. Tekrar Krum'a döndüğümde iki parmağını dudaklarına bastırdıktan sonra o öpücüğü de bana gönderdi. Gözlerim kocaman bir şekilde Draco'ya döndüğümde yüzündeki buruk gülümsemesiyle gitti. Ama giderken ruhumu da yanında götürmüştü. 

    Harry yumurtasını almayı başardığında yalancı bir mutlulukla kutlamalara katıldım. Akşam ise ortak salondaki kutlama mı? Ortak salonun yanına bile yaklaşmadım o gece. Gölün kıyısındaydım o sürede. Ayakta durup yorgunluğuma inat ettim. Bacaklarım beni taşımayı reddediyordu yine, umurumda değildi. Soğuk mu? Dün geceki ateş tenimi o kadar çok yakmıştı ki üşümek yerine hala yanıyordum. Birden bir ses duydum yan taraflarda. Uzaktaydı. O tarafa kafamı çevirdiğimde onu gördüm. Benim gibi duruyordu orada öylece. Perişan haldeydi. Saçları dağılmış, üzerindeki ceketin bir omuzu düşmüştü. Oda benim tarafa başını çevirdiğinde gözlerimiz büyük bir özlemle buluştu. Neden diye soran bakışlarına hiç bir şey yapmadığımı anlatmaya çalışıyordum. Bir tek onu sevdiğimi. Anlamıyordu. Önüne döndü tekrar. Bende döndüm. Bu gece yıldızları izlemek gelmiyordu içimden. Karanlığı izliyordum öylece.


      Birkaç gün sonra Harry yıkılışımı fark etmişti. "Kendini toplamalısın Herm. Sen ona ihanet etmedin. Ama eğer o bunu anlamak istemiyorsa senin yapabileceğin hiç bir şey yok."

"Harry... Ben... ONU ÇOK SEVİYORUM." Hıçkırıklarım yine bir yolunu bulup dışarı çıktılar. Gözyaşlarım da öyle.

"Herm, yeter artık! İki günde gözümüzün önünde çöktün. Ben seni hiç böyle görmemiştim. Boş ver. Biraz mutlu olmaya çalış."

"Olamıyorum Ron. Onsuz yapamıyorum anlayın artık." Sinirle yatakhaneye çıktım. Gözyaşlarım yine beni öldürmek ister gibi akıyorlardı. 

Draco Malfoy

"Hey Pansy!"

"Efendim Draco?"

"Baloyu duydun mu? Eşli gidilecekmiş. Sen kiminle gideceksin?"

"Gitmeyi düşünmüyorum Draco. Ama sen istersen... O bulanığı davet et. Belki düzelirsiniz."

"Onunla gitmek istemiyorum ama eğer gitmeyi düşünürsen, beraber gidebiliriz."

Hata yaptığımı biliyordum ama umurumda değildi. Onu unutmak için eskisi gibi olmaya karar verdim.

"Draco... Bundan onur duyarım!" Çok güzel!

Hermione Granger

"Granger!"

"Efendim Krum? Gerçekten konuşacak durumda değilim."

"Ben diyecektim ki... Eğer istersen... Baloya beraber gidebiliriz?"

"Krum..."

"Eğer Malfoy'u düşünüyorsan. O çoktan Pansy denen kıza teklif etmiş. Kızda kabul etmiş. Yani bence artık onu düşünmemelisin."

"Peki Krum. Düşüneceğim. Haber veririm, karar verince."

"Harika! Teşekkür ederim."


      Krum gittikten sonra orada öylece kaldım. Yüzümdeki yalan gülümseme de soldu. O beni bu kadar kolay mı unutmuştu? O kızı bana tercih mi etmişti. İşte şimdi Kalbimi delip geçmeyi başarmıştı. Kahretsin! Lanet olsun! İşte şimdi ölmek için tam zamanıydı. Tanrım eğer canımı alacaksan şimdi alman en iyisi. Çünkü o andan itibaren yaşadığımı hissetmiyordum.

Draco Malfoy

       Onu orada öylece dururken görünce yanına gitmeden durmak benim için imkansızdı. Gözleri doluydu. Yavaş yavaş akıyorlardı. "Nasılsın?"

"Çok iyiyim. Baloya gidecek misin?"

"Sen, gidecek misin?"

"Bilmiyorum."

"Ben... Pansy'le gidiyorum."

"Ne güzel!" Ne! Sadece bunu mu söyleyeceksin. Lütfen bir şey söyle de o kız yerine seni götüreyim. Bırak da düzelelim. Lütfen Mione! Sana inanmam için bana bir şey söyle. Ne olursun. Lütfen bir şey söyle de mutluluk bize geri gelsin. Ne olur!

I Need You MUDBLOOD/DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin