"Her şey güzel olacak Mione. Seni üzmelerine izin vermeyeceğim."
Gülümsedim ve kendimi bir tık geri çekip karşımdaki muazzam mimari esere göz gezdirdim. Her bir ayrıntısı mükemmeldi ama bir o kadar korkutucu ve soğuktu. Benimse ya geleceğim ya da kabusum olacaktı. İşte oradaydı. Tam karşımda. Muhteşem Malfoy Malikanesinin gölgesi yüzüme düşüyordu.
Yazar
Ve de ilk adım atılmıştı kapıdan içeri. Birazdan ortaya çıkacak olan fırtına ya yakıp yıkacaktı ya da... Sanırım ya dası yoktu. Birazdan fırtına tanımının yanında nokta misali kaldığı şeyler yaşanacaktı ve bu iki aşık bunu kaldırabilecek kadar güçlü değildiler. Peki aşkları güçlü müydü? O konu hala belirsiz. Lafta güçlü ama peki ya iş icraata gelince sonuç ne olacak? İşte yaşanacak bir kaç saat içinde göreceklerdi.
Genç adam onun geleceği umurlarında bile olmayan ailesine geldiğini belli etmek için seslendi.
"Ben geldim!". Annesi sevinçle ona doğru gelirken gözleri arkasındaki genç ve güzel kıza takıldı. Bu kızı tanıyordu ve bu manzara onu pek memnun etmemişti. Eşini de memnun etmeyecekti.
"Hoş geldin tatlım. Keşke yanında bir misafir getireceğini bize haber verseydin. Lucius! Bir misafirimiz var!"
Sesi ne kadar sakin ve sevecen çıksa da genç kızın beklemediği bir şekilde genç kadın oğlunun kolunu sıkıca kavrayıp kulağına eğildi.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen! Babanın bu bulanığı eve alacağını mı düşünüyorsun? Sen babanı delirtmek mi istiyorsun!"
Ne kadar fısıldasa da sert ve sinirli çıkmıştı genç kadının sesi. Davetsiz misafir ise bu cümleleri ömrü boyunca bilmeyecekti. Zaten tahmin edebiliyordu.
Ne kadar sert bir tepki alsa da sevdiği kızın elini bırakmadı genç adam. İlk defa gösterdiği cesaret ailesini şaşırtmaya yetmişti. Sadece annesinin duyabileceği bir tonda fısıldadı.
"Aşktan utanma demiştin anne. Ben de utanmıyorum." Genç kadının gözleri öfkeyle kısıldı.
O sırada bu yeterince muhteşem olan kareye giren Lucius Malfoy, bu kareyi iyice mükemmel yapmıştı. Davetsiz misafirin üzerinde dolaşan bakışları gittikçe daha da öfke ve nefretle doluyordu ve bu öfke ve nefret oğlunun yüzüne gelince maksimum seviyedeydi.
"Şaşkınlığımı mazur görün Bayan Granger. Görmeyi beklediğim manzara sadece oğlumun olduğu bir manzaraydı."
Sesi bakışlarına oranla çok daha sakin çıkıyordu ve bu gayet ürkütücüydü. Sesinin titremeyeceğinden emin olduktan sona konuşmaya başladı Hermione.
"Bundan şüphem yok Bay Malfoy. Eminin kapınızın önünde bir bulanık görmek sizin bütün huzurunuzu kaçırmıştır. Lütfen özürlerimi kabul edin."
Cümlesinin sonuna eklediği yapmacık gülümsemeyle savaşa hazır olduğunu çok net belli ediyordu. Üzerini basa basa söylediği bulanık kelimesi ise onun zırhlarını temsil ediyordu. O ne kadar gözlerini en büyük düşmanı Lucius'dan ayırmasa da sevgilisi şu an ona hayran ve bir o kadar şaşkın bakıyordu. Narcissa Malfoy ise öfke ve şaşkınlık arasında bir yerde kalmış, hatta şu an misafirini nasıl daha iyi ağırlayacağını düşünmeye başlamıştı bile.
"Bayan Granger!". Dikkatini birden üzerine toplamakta üstüne olmayan Bayan Malfoy, genç kızın bakışlarını da rahatça kendine odaklamıştı.
"Hizmetkarlarımız sizi misafir odasına yönlendirsinler. Noel yemeğinden önce üzerinizi değiştirmek isteyeceğinizi tahmin ediyorum.".
Hermione başını onaylarcasına salladı ve tam merdivenlere yönelecekti ki elini tutan sevgilisi onu çekip gitmesini engelledi. Dik duruşunu hala bozmamış olan Draco Malfoy'a bir kez daha aşık olmuştu Hermione Granger.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Need You MUDBLOOD/Dramione
Hayran Kurgu"Biz imkansızız. Bu aşk bizimle beraber çürüyecek." "Seni seviyorum Bulanık." "Ben de seni Malfoy." Son kez içime çektim kokusunu. Son kez kollarında yaşadığımı hissettim bu gece. Tanrım! ne zaman kokusu beni bu kadar büyülemeye başladı? Ne zamanda...