Draco Malfoy
Trende ne kadar arasam da onu bulamadım. Hogwarts'a vardığımızda da ziyafet sırasında gözlerim Gryffindor masasına kaydı. Gelmemişti. Geleceğine tüm benliğime inanmıştım oysaki. Onu kolundan tutup getirmeliydim. Kahretsin. Bir şey yemeden büyük salondan ayrıldım. Aç hissetmiyordum. Onu yaza kadar göremeyecektim. Bunu da geçtim, ya tekrar kendine zarar vermeye kalkarsa? Bunları düşünürken bahçeye çıkmış bir yere oturmuştum.
Bir süredir öylece oturup düşünürken önümde sallanan bir piknik sepeti gördüm. "Sana bir piknik borcum vardı." Kollarından yukarı tırmanarak bu huzur dolu sesin sahibinin gözlerine değdi gözlerim ve hızlı bir hareketle onu belinden kavrayıp etrafımda bir tur döndürdüm. Onun kahkahaları arasında kendimi hiç olmadığım kadar mutlu hissediyordum. "Ama nasıl? Sen trende yoktun."
"Harry sağ olsun." Bir kahkaha patlattı.
"Sen küçük bir şeytansın!". Bana hadi diyen bir bakış attıktan sonra elimden tutup çekiştirmeye başladı. Gölün kenarına geldiğimizde elini bana doğru uzattı. "Asanı ver. Büyü yok." Tamam anlamında başımı sallayıp asamı ona verdim. O da asasını çıkardı ve elindeki sepete koydu. Sepetten çıkardığı piknik örtüsünü yere serdi ve ziyafetten çaldıklarını yemeye başladık.
"Yeni gelen Profesör Umbridge hakkında ne düşünüyorsun?"
"Düşünüyorum ki Mione, bu gece böyle can sıkıcı şeyleri kafaya takmayalım." Gülümsedi ve yemeye devam ettik. Gerçekten bu gece can sıkıcı şeyler düşünmek istemiyordum. Umbridge sorun olacaktı ama çözümüm çoktan hazırdı. Yemeğimizi bitirdiğimizde bir ağaca yaslanıp oturduk. Ben ağaca, o ise bana yaslanıyordu ve yine yıldızları izliyorduk.
"Mione! Muggle dünyasında eylülde deniz nasıl olur?"
"Aslında yazdan daha güzel olur bence ama niye sordun ki?". Bu cevap üzerine bakışlarım göle kaydı. O da niyetimi anlamış olacak ki hayır demeye başlamıştı bile. Bir elimi beline koyup öbürünü dizlerinin altına yerleştirince havaya kaldırdım onu. O hala hayır diye bağırıyordu. Koşarak suyun içine girdiğimde kahkahalarımız geceyi yarıyordu.
Su belime kadar gelince Mione'yi öylece suya bıraktım. "Aaaa?!? Elimden kaydı!". Mione sudan çıkmayı başardığında bir kahkaha patlattım. Ceketimi dışarı bırakmıştım. Üzerimdeki tişörtü de yukarı doğru sıyırdım ve kıyıya fırlattım. Su derindi ve kıyıya yakın olsak bile su belimize gelmeyi başarmıştı. Suya daldım ve suyun altından yüzerek ilerlemeye başladım. Çıktığımda ayağım yere değiyordu. Ancak onun değmeyeceğine emindim. Mione'nin de yüzerek yanıma geldiğini görünce daha ileri gitmedim. Yanıma gelince ellerini boynuma doladı. Karanlıkta, romantikliğin dibine vurmuş şekildeydik ve benim kalbim neredeyse yerinden çıkacaktı.
Hermione Granger
Ay ışığın saçlarına vurup yüzünü aydınlatınca içimde uçuşan kelebekler daha fazla yerimde durmama izin vermedi. Boynunda olan ellerimi iyice doladım ve hızla onu kendime çektim. Dudakları çekişimin etkisiyle dudaklarıma yapışmıştı. Onun dudaklarını esir alırken hayatımın en güzel saniyelerini yaşıyordum. Onun kolları benim belime dolanırken benimse bacaklarım onun beline dolanmıştı. Boynunu o kadar sıkı tutuyordum ki hayatta benden ayrılamazdı. Zaten niyetim buydu. Bu sıkılığı bacaklarımla sağlayınca elim saçlarına gitti. Ara sıra etimi sıkıştırarak canımı yaksa da bu benim daha çok tahrik olmama sebep oluyordu. Bende yavaş yavaş saçlarını çekmeye başlamıştım. Dudaklarımız büyük bir tutkuyla birbirini sömürüyordu. Elleri yavaşça kalçalarıma kayınca bunu engellemek için hiç bir çaba sergilemedim. Bu hoşuna gitmiş olacak ki dudağıma bıraktığı öpücükleri hızlandı. Artık tamamen onun olmuş gibi hissediyordum.
Biz tutkulu bir şekilde öpüşürken kıyıdan bir öksürük sesi geldi kulaklarımıza. İkimiz de aynı anda o yana dönünce kıyıda Harry ve Ron'u gördüm. Hey! Galiba Ginny de oradaydı. Ben utançtan kıpkırmızı olmuşken Draco'nun belinden bacaklarımı çektim. Ondan uzaklaşmama izin vermeden ellerini kalçalarımın altında birleştirip beni kucağına aldı. Ben ise utançla omuzuna başımı gömdüm. Kıyıya geldiğimizde beni yere indirdi, ben hala utançtan bizimkilerin gözlerine bakamıyordum. "Bunu ortak salonda konuşacağız."dedi Harry. Bense yardım etmesi için yalvaran gözlerimi Ginny'e yönlendirdim. "Neyse Harry. Hadi aşıkları yalnız bırakalım." dedi ve çocukları alıp uzaklaştı. Ona minnet dolu bakışlar gönderirken gözden kayboldular. Yine baş başa kalmıştık.
"Çok sorun çıkaracaklar." dedim Draco'ya dönüp.
"Alışacaklar." dedi,tişörtünü üzerine giyerken. Ve kuru kalan ceketini benim omuzlarıma attı. Aynen suya girmeden önceki pozisyonu aldığımızda konuşmaya başladı.
"Noel'e kadar aşkımızı gizli yaşamamız gerekecek. Umbridge bakanlıkta çalışıyor ve ailemi tanıyor. Aileme söyleyebilir."
"Noel'den sonra ne değişecek?"
"Noel'de benimle geleceksin, malikaneye. Ve ailem her şeyi öğrenecek." İtiraz etmeye kalkmadım. Düşünmüş olmalıydı. Ayağa kalkıp ortak salona gitmek için yola koyuldum. Draco'da yanıma geldi ve elimi tuttu. Beraber yürümeye başladık Hogwarts'ın koridorlarında. Onunla burası çok daha güzeldi.
-------------
Ortak salonun kapısına geldiğimizde yanaklarımı avuçların arasına aldı ve o güzel gözleriyle gözlerime güven verici bakışlar gönderdi. "Unutma Mione, biz de mutlu olmayı hak ediyoruz." dedi ve gitti. Ben de parolayı söyleyip içeri girdim. Harry, Ron ve Ginny oturmuş beni bekliyorlardı. "Selam çocuklar!". Bana nefretle bakan bir Harry, iğrenerek bakan bir Ron ve hayranlıkla bakan bir Ginny'le karşılaştım. Alışmamışlardı. Alışamayacaklardı. Fırtına başlayacaktı ve ben çok yorgundum. Bu fırtınada yıkılacağım kesindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Need You MUDBLOOD/Dramione
Fanfiction"Biz imkansızız. Bu aşk bizimle beraber çürüyecek." "Seni seviyorum Bulanık." "Ben de seni Malfoy." Son kez içime çektim kokusunu. Son kez kollarında yaşadığımı hissettim bu gece. Tanrım! ne zaman kokusu beni bu kadar büyülemeye başladı? Ne zamanda...