Yazar
İki gün sonra hastaneden çıktılar. Draco dışarı adım attığında derin bir nefes çekti içine. İki gündür dışarı adım atmamıştı. Arabaya binip eve giderken Draco arkaya, Hermione'nin yanına oturdu. Elini yavaşça kızın koltukta duran elinin üzerine koyup elini tuttu. Neye yarar, kız hızla elini çekti. Draco şaşkın gözlerle ona bakarken kız bakışlarını dışarıdan ayırmıyordu. Sorun neydi? Eve gidince bunu öğrenmek zorundaydı.
Araba eve varınca durdu. Herkes inince Bay Granger izin alamadığı için işin yolunu tuttu. Gitmeden önce başını camdan çıkardı ve son kez bakışlarını Hermione ve Draco'ya çevirdi.
"Sağ ol genç adam. Sen olmasan ne yapardık bilmiyorum. Ama üzerine bir çeki düzen verirsen iyi olur. Perişan olmuş görünüyorsun." dedi alaycı bir tonla ve hızla oradan uzaklaştı. Draco ise sadece gülümsemekle yetindi. Bayan Granger onlara içeri girmelerini söylediğinde yavaş adımlarla ilerledi Draco. Gücü artık son damlalarındaydı. Bir de eve gidince çıkacak fırtınayı düşündü. Onu zorlu bir gün daha bekliyordu. Olsun. Mione'si uyanmıştı ya, bu her şeyden önemliydi.
Hermione'nin peşinden odasına çıktı. Şimdi konuşma zamanıydı. Yavaşça yatağa, Hermione'nin yanına oturdu. Elini omuzuna koyup yavaşça kendine çevirmeye kalkınca beklemediği bir tepkiyle karşılaştı.
"Neden kurtardın beni?"
"Mione!"
"Bana Mione demeyi kes! Sana bir soru sordum. Neden kurtardın beni?!? Ben bunu yeterince düşünmedim mi sanıyorsun? Neler yaşadığımı biliyor musun? Sen malikanende rahatça yaşarken ben neler yaşadım biliyor musun?" O bağırırken Draco sadece bakıyordu. Ayağa kalktı.
"Cevap ver Draco Malfoy! NEDEN KURTARDIN BENİ!" Eline geçen her şeyi Draco'ya atıyordu ama hepsi ıskalayıp duvara çarpıyordu. Draco çevik bir hareketle ayağa kalkıp sarıldı ona. Kız güçle onu itip karşısında durdu. Nefret ve öfkeyle bakıyordu.
"DOKUNMA BANA!" Daha bir sürü şey bağırdı kız yumruklarını Draco'nun omuzlarına yönlendirirken. Bağırıyordu ama Draco hiç birini duymuyordu. Kendini öyle ruhsuz hissediyordu ki. Hermione bir yandan bağırıp bir yandan ağlamaya başlamıştı şimdi. Bir yandan da vurmaya devam ediyordu. O sırada kapı açılıp içeri Bayan Granger girdi.
"Herm! Sakin ol. Dur." Araya girip Hermione'yi Draco'dan ayırdı. Hermione birden annesine sarılıp ağlamaya başladı. Draco ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
"Ben... Ben en iyisi gidiyim." dedi ve kapıya yöneldi.
"Aşağıda bekle."
----------------------------
Draco Malfoy
Bayan Granger'ın dediği gibi uzun zamandır koltukta oturmuş bekliyordum. Ne yapacaktım? Az önce yaşanılan şey neydi öyle? Acaba beklemeyi bırakıp gitmeli miydim? Evet. Galiba en doğrusu bu olacaktı. Asamı alıp dış kapıya yöneldim. Tam kapıyı alacakken onun sesini duydum.
"Gitme... Konuşalım.". Öylece bakıyordum ona. O merdivenlerden çıkarken öylece bakıyordum.
"Hadi!.." Yavaş adımlarla merdivenleri çıkmaya başladım. O çoktan çıkmış odanın kapısında bekliyordu. İçeri girdiğimde kapıyı kapattı ve yatağa oturdu. Bana oturmamı işaret edince çekingen hareketlerle yanına oturdum. Konuşmadım bir süre. Vereceği tepkiyi tahmin edemiyordum.
"Ben az öncesi için özür dilerim. Öyle olsun istememiştim. Yani... Draco ben gerçekten özür dilerim."
"Asıl ben özür dilerim Hermione. Ben sana gerçekleri anlatmalıydım. Bilmediğin şeyler var. Benden nefret etmekte de haklısın ama..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Need You MUDBLOOD/Dramione
Fiksi Penggemar"Biz imkansızız. Bu aşk bizimle beraber çürüyecek." "Seni seviyorum Bulanık." "Ben de seni Malfoy." Son kez içime çektim kokusunu. Son kez kollarında yaşadığımı hissettim bu gece. Tanrım! ne zaman kokusu beni bu kadar büyülemeye başladı? Ne zamanda...