#15 KOLYE

154 18 60
                                    

Multimedia: Nevfel 

# Kat Dahlia - I Think I'm In Love 

15. BÖLÜM: KOLYE 

''Ne yapacağımı sana soracak değilim Bulut! En başından beri neyin ne olduğunu bilmiyorduk. Bu saatten sonra öğrensek bile vazgeçecek değilim! Kararlarımı sorgulayıp durma.!'' Der demez bir şey söylemesine izin vermeyerek mutfağa doğru adımladım.

''Sonradan pişman olacağın şeyler yapmanı istemiyorum hepsi bu. Neden anlamak istemiyorsun bir türlü anlamıyorum.'' Elindeki bardağı gelişi güzel tezgahın üzerine yerleştirmişti.

''Daha kaç kere anlaman için sana anlatmam gerekir? Yapacak bir şey yok o adamdan alacak olduğum bir intikam var. Hem bu kadar üzülmeye değmez kızın öz babası bile değil.'' Bulut'un gözlerine kararlı olduğuma emin olmuş bir bakış atarak, elimdeki sigaradan son bir nefes alarak musluğun altına tutarak sönmesini sağladım.

Derin bir of çektiğini işittim. Buna rağmen ona dönmedim. Bu konuşmanın üzerine soğuk su içerek geride bırakmayı düşünürken söylediği şeylerden dolayı yerimde donakaldım.

''Sen kızın babasına üzüldüğümü falan mı düşünüyorsun? Kendinde söyledin kızın üvey babası! Hazel'i ilgilendirecek bir durum yok. Çok üzülecek o üzüldükçe sende üzüleceksin. Bulut demedi deme.'' Son söylediği cümleyi o kadar kısık söylemişti ki bu benim yine de duymama engel olmamıştı.

Rahat bir şekilde, hiçbir şey olmamış gibi bardaktaki suyu içtim. Yavaş sakin adımlarla ona doğru döndüm. Ne demişti o. Ha! 'üzülecek, üzüleceksin' ben üzüleceğim öyle mi?

Elimdeki bardağı sıkı bir şekilde tutup Bulut'un ayaklarının dibine fırlatıp buzla tuz olmasını sağlamıştım. Bu yaptığıma karşılık anlık bir korku yaşasa da, tedirginliği gözünün önünden gitmiyordu.

Birkaç adımla ona biraz daha yaklaştım.

''Ne dedin sen? Üzüleceğim. Üzüleceğim öyle mi?'' sessiz bir şekilde kafasını olumlu anlamda sallayarak dediklerimi doğruladı.

''Benim üzüldüğüm o kadar çok şey var ki bir de buna üzüleceğim öyle mi? Ablama, Erdem'e, anneme üzülmek varken o orospu çocuğunun kızına neden üzüleyim?! ''

''Biliyor musun Bulut? Yüzünü hatırlamadığım babama bile üzülürüm. Geçireceğimiz ama geçirmediğimiz o günlere bile üzülürüm, üzülüyorum da. Ama o kıza üzüleceğimi sana düşündüren nedir? Bunu merak ettim doğrusu.''

Karşısındaki adamın bir ton koyulaşmış gözlerine çekine çekine bakmıştı Bulut. Hafifçe öksürerek boğazını temizledi. ''Sen veya o her ne kadar inkar etseniz de aranızda bir çekim var. Ne kadar kızarsan kız, istersen döv ama bu dediklerim doğru abi! Yade bile bunun farkında bunu da inkar edemezsin.'' 

Sakinleşmek adına derin derin nefesler alıp verirken '' Yade daha çocuk. Her şeye açık, açlık duyan yaşlarda. Özellikle bu duruma maruz kalmış bir çocuk. Hazel' yakın olması normal değil mi? Üstelik o kız onun öğretmeni.''

''Hande'ye neden öyle değil o zaman? Bu kız senin kuzenin. Birinci derece akraban. Bu dediklerine anca sen inanırsın o da rüyanda.'' Der demez içeriye fırlamıştı genç adam.

Bulut'un dediklerini idrak ettiği anda ''Buluuuuuut! Seni elimden alanın ağzına sıçsınlar. Buraya gel lan! Pezevenk herif seni!''

Bulut başına gelecekleri biliyormuşcasına, iki elini saçına dokundurarak bozulmasını sağladı. Üzerindeki tişörtü hırpalayarak aşağıya doğru çekiştirmeye başladı. Sesini inceltmeden edemedi.

MASUMLUĞA ÇOCUK KALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin