Harry, sabah erkenden Baykuşhane'ye gidip mektubu aldı. Annesinin ve kardeşinin durumu hakkında babası ona yazacağını belirtmişti. Gryffindor Kulesi'ne geri dönüp odasına geçmeden ortak salondaki yanmayan şöminenin önüne oturdu. Havalar yeni ısınmaya başlamıştı ama etraf soğuk olmuyordu.
Rulo halindeki parşömeni düzeltip arkasına yaslandı.
Sevgili oğlum Harry,
Annen ve minik Theodore Marvolo gayet iyiler. Odasını dizayn etmeye şimdiden başladık. Bazen annen benim varlığımı tamamen unutup karnıyla konuşabiliyor.
Ayrıca bir sonraki Hogsmeade gezisinde senden kardeşin için küçük de olsa bir hediye almanı istiyoruz. Hepimiz, Sirius ve Remus dahil onun küçüklüğünden bir hatıra kalması için herkesten birer eşyası olsun dedik.
Şimdi annenin yazmamı istediği şeyleri bitirdiğime göre kendi yazacaklarıma geçebilirim. Quidditch nasıl gidiyor? Slytherin'e karşı ilk maçını kazanmışsın. Harika bir arayıcı olacağın küçüklüğünden belliydi. Seninle gurur duyuyorum! Bana detayları yazmayı unutma sakın.
Seni seviyoruz.
Sevgiler, baban.
Harry, babasının son yazdığı paragrafa gülerek parşömeni katladı. Kardeşi için alacağı hediyeyi düşünmesi gerekiyordu. Theodore gibi Harry için de yapmışlardı. Annesinin, babasının, Sirius ve Remus'un aldığı şirin hediyeler odasında bir köşede duruyorlardı.
Minerva'nın ondan önce kahvaltıya gittiğini bildiğinden oradan ayrılıp Büyük Salona gitti. Hafta sonu olduğundan içerisi normal günlerden daha az kalabalıktı. En dolu masa olan Gryffindorların yanına gidip Minerva'nın yanına oturdu.
"Günaydın."
"Sana da."
"Mektubun geldi mi?"
Harry başını sallayıp cebine koyduğu parşömeni çıkarttı ve Minerva'ya uzattı. Kız, kendisinden daha heyecanlı bir şekilde okuyordu. Hepsinin okuduktan sonra, "Annen ve babanla tanışmak o kadar çok istiyorum ki." dedi kağıdı Harry'e uzatarak.
"Yaz tatili bunun için çok uygun bence."
"Oh Harry beni evine mi davet ediyorsun? Bu çok güzel."
Harry gülüp yemeğine geri döndü. Ağzına bir kaç lokma atabilmişti ki Tom ışınlanır gibi yanında belirdi. Ne için geldiğini çok iyi biliyordu. Tom'a dönmeden, "Buyur?" dedi.
"Kalkacak mısın?"
"Kahvaltı yapıy--"
Tom, onun kalkmaya niyeti olmadığını anladığında kolundan tutup havaya kaldırdı. Harry bu sefer zorluk çıkarmadan oturduğu yerden ayaklandı. Tom çoğu Gryffindor'un bakışlarını üzerinde hissettiğinde onlara dönüp, "Önünüze dönün." dediğinde başlarını eğmişlerdi. Harry hafiften sırıtıp çantasını omzuna taktı ve Tom'un önünden çıkışa ilerlemeye başladı.
Arkasından ona yetişen Tom'un, "Günlük yanında değil mi?" dediğini duyduğunda başını salladı.
"İçine hiç...baktın mı?"
Harry'nin kendi adını hortkulukların arasında görmesini istemiyordu.
"Hayır. İçinde yazanları biliyorum zaten."
Büyük Salondan çıkana kadar aralarında başka bir konuşma geçmedi. Büyük, kahverengi kapıyı geçtiklerinde Tom bir yöne, Harry başka bir yöne ilerlemeye başladığında Harry geri dönmek zorunda kalmıştı. Bir kere olsun neden takip edilen o olmuyordu ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
new kid ;; tomarry
Fanficharry potter hiçbir zaman görev için geçmişe gitmiyor. 1943 yılında yaşayan ve ilvermorny'den transfer gelmiş sıradan birisi. abraxas malfoy'un dikkatini çektikten sonra tom riddle'ın da hayatında kolaylıkla yer ediniyor.