İki hafta çabucak geçmiş, hatta o kadar stres yapıp depresyonlara girmemin sebebi olan sınav bile geçmişti. Ben ise ikinci günün akşamında, yatağımda oturmuş odama bakıyordum. Gözüm odanın köşesindeki kapağı açık olan kutuya takıldı. İki kırık topuk ve topuğu kırık bir çift ayakkabı... Yanlarında da tutkal. Bu tutkal buraya nereden geldi be?
Bu aralar hep eskiyi hatırlıyordum, geçen seneyi özlüyordum. Birden duyduğum çığlık yüzünden oturduğum yerden sıçradım. Oğuz'un sesiydi! Oğuz? Parlayan telefon ekranına baktığımda gözlerimi devirdim. KİM ARKADAŞININ TELEFONUNU GİZLİCE ALIP ZİL SESİNE KENDİ ÇIĞLIĞINI KOYAR? DOĞRU TAHMİN : MESELERİN MESESİ OĞUZ ÜNAL! Arayanın da o olduğunu bilerek ekrana bile bakmadan sinirle açtım:
-Ne var?!?!!?
-Amazon kızı?
-SIRIK?!?!?!?!? Sen miydin? Oğuz sandım da ben. O yüzden öyle açtım, kusura bakma. Bizim Oğuz yine saçma pisliklerinden birini yapmış, zil sesime kendi çığlığını koymuş deli çocuk, ben de bilmiyordum tabii seslide kalmış telefon, seslide kullanmaya da pek alışık değilim zate-
-Nefes al istersen bir Yaprak?
Ben nefes almadan açıklama cümlelerimi sıralarken epeydir duymadığım o kahkaha ile bölündüm. İçim bir garip oldu, neyse.
Barış'tan
Kahkahalarımın arasında zar zor nefes almasını söyledikten sonra derin bir nefes sesi duydum, tekrar kahkaha attım. Ne kadar özlediğimin bir kere daha farkına vardım.
-Şans dilememin faydası oldu mu diye sormak için aramıştım.
-Haa! Oldu, olduu! Yani aslında senin şansının mı yoksa okunmuş pirinçlerin faydası mı bilemem ama iyi geçti sınav.
-Sevindim. Aslında arayıp aramamak konusunda kararsız kaldım, bir sürü akraba arar şimdi seni, ben de bunaltmak isteme-
-Saçmalama Barış! Ne bunaltması? Epeydir konuşmuyoruz. Gerçi ben sana yazacaktım önceden, aklımdaydın yani, vefasız unutkan biri sanma beni sakın. Ama sen yazmayınca belki benimle konuşmak istemiyorsundur diye düşünüp vazgeçtim.
-Ciddi misin? Ben de belki Ali kızar, aranız bozulur diye çekinip mesaj atmamıştım.
-Aramız bal kaymak değil zaten, çok da bozulamaz yani. Bozulacak bir ara yok bu aralar.
-Bu aralar?
-Bayadır yani, yaz sonundan beri neredeyse.
-Hadi ya, üzüldüm senin adına.
-Ben de zaten sınav sonrasını bekliyorum Ali'yle konuşmak için. Sınavdan önce konuşup da kafamızı karıştırmak istemedim.
-Diğerleri?
-Onlar da yaz başından beri biliyorlar. Gökhan biraz tatsız bir şekilde öğrendi. Aramız biraz bozuldu ama hemen düzelttik. Eskisi gibiyiz şimdi hatta o kadar eskisi gibiyiz ki Ali'yle ilişkimiz bile geriye döndü. Seninle tanışmamızdan daha geriye.
-Nasıl yani? Arkadaşlığa mı?
-Bıraksak kardeşliğe dönecek bir arkadaşlık.
-Anladım. Peki üniversite için nereyi düşünüyorsun?
Yaprak'tan
Hafifçe tebessüm edip tepkisini merak ederek:
-Radyo Sinema Televizyon istiyorum, Bilgi'de.
-Yok artık? Ben de Bilgi'deyim!
-Biliyorum.
-Ne?
- Bilgi yorum diyorum, nasıl bir üniversite yorumla yani. Güzel mi? Geleyim mi?
Küçük bir duraksamadan sonra "gel tabii ki gel" diyerekten kampüsü anlatmaya başladı. Ben de bir yandan boş boğazlılığıma kızıp bir yandan da kıvrak zekamı tebrik ediyordum. Ehliyet kursuna yazılsam U dönüşlerinde diğer kursiyerlere tur bindireceğimi düşünüp güldüm.
-Kampüs çok komik geldi sanırım?
Birden silkinip kendime geldim:
-Yok yahu, aklıma bir şey geldi, ona güldüm. Bu arada sen aramadan önce tam da gönderdiğin topuklu ayakkabılara bakıyordum.
-Kırılan hani?
-Hı-hı.
-Ayakların büyümüştür. Yenisini yollamamı ister misin?
-Nereden bildin ayaklarımın büyüdüğünü? Dün denedim sıktı biraz ayağımı.
-Denedin?
-Öylesine yani, sığıyor mu diye. Sığmıyormuş.
-Anladım ben mesajı Amazon.
-Sırıık! Eski haline dönüyorsun konuştukça.
Barış'tan
Otuz iki diş sırıtırken bir yandan da Yaprak'a laf yetiştiriyordum.
-Ben de sende eski Amazon ruhunu hissettim niyeyse.
-Eskimediği içindir belki de?
O an resmen deyimi canlı canlı yaşıyordum. Biraz daha gülsem yırtılacak kadar ağzım kulaklarıma varıyordu.
-Imm, şey, Sırık benim kapatmam lazım şimdi. Ana kraliçe çağırıyor beni. Selamını söylerim, muhtemelen onun da sana selamı vardır. Epeydir yemeğe çağırmak istiyordu seni ama sen İstanbul'dasın tabii. Neyse, sağ ol aradığın için, konuşuruz tekrar, görüşürüz.
Benim bir şey dememe fırsat vermeden kapattı telefonu. Ben de birkaç dakika kahkaha attım kendi kendime. Son dediklerini daha sindirememiştim. Eskimediği içindir dedikten sonra yüzünün kıpkırmızı olduğuna hatta kendini cimciklediğine emindim. Balkonda kahkaha attığım için yan binadaki teyzeden garip bir bakış yedim.
-Hiç mi aşık sırık görmedin teyze? Diye bağırdım. Sonra yine gülerek odama girdim. Tam yatağa oturacağım sırada kafamdaki Zeus uyandı ve şimşekler çaktı. YEMEĞE ÇAĞIRMAK MI? Doğru duyduğuma emindim. Annesi beni yemeğe çağırmıştı ve Yaprak bana bunu –bazı nedenlerden dolayı- şimdi söylüyordu. Ama ne demişler? Geç olsun, güç olmasın.
Anneme seslendim:
-ANNEEE! Ben yarın İzmir'e gidiyorum, istediğin bir şey var mı?