Taehyung
Hastanenin kapısını açıp içeriye girdim. Görevli birisinden onun odasını öğrendim. Hızlı adımlarla odasına ilerledim. Odayı bulup kapıyı açtığımda onu kitap okurken buldum. Okurken o yüz hatlarını, gülümseyişi ve somurtuşu. Üzülüşü, ağlayışı, herşeyiyle muazzamdı o.
" Hyung! " dedim. İlk başlarda ona normal ismiyle seslenmiştim. Onunla oyun oynuyordum ama artık değil. Onun saygı gerektiğini düşündüm. Çünkü ona fazla yaklaştığımı düşünüyordum. Bu yüzden dolayı ona hyung diyordum.
Seslendiğimde kitabı bırakıp bana bakmıştı. Beni görür görmez gülümsemişti. Gülümseyişi o kadar güzeldi ki sonsuza dek o gülüşünü izleyebilirdim.
Bende ona gülümseyip yanına gittim. Sandalyeye oturdum ve hiçbir şey yapmadan bir süre onu izledim. Sürekli gülümsüyordu ama soğuk bir gülümsemeydi. Çünkü hastaydı ve kim bilir nelere katlanıyordu. Kırmızı saçlarına baktım. Kuru ve solgundu. Dip boyası gelmiş ama umursamıyordu. Solgun bırakmak istiyor gibiydi. Ama önemli olan tarafı ise böyle bile çok harika görünmesiydi.
" Nasılsın hyung? İyi misin? " dedim. O ise ses çıkarmadan omuz silkti. Bu ' fena değil ' demekti. Yorgun olduğu fazlasıyla belliydi. Ama dikkat ettiğim nokta içeri girdiğimden beri hiç ses çıkarmamasıydı. Bunu anladığımda merakla sordum " neden konuşmuyorsun hyung? Çok mu yorgunsun? " dedim. Bana şaşkın suratla baktı ilk önce, sonra tekrar gülümsedi. Ağzını araladı ve " ben iyiyim Taehyung. Merak etme " dedi. Sesin bile boğuk çıkarken nasıl merak etmeyim aptal.
" Sesin bile doğru düzgün çıkmazken nasıl endişelenmememi bekliyebiliyorsun "
" ne? "
" hadi ama hyung. Farketmiş olman gerekirdi. Sana diğerlerinden daha çok önem veriyorum. Sürekli seni ziyarete geliyorum ama her gelişimde aynı şeyi tekrarlıyorsun. Oysa iyi olmadığını hepimiz biliyoruz " dedim. Duraksadım ve nefes almaya çalıştım. O bana hala meraklı gözlerle bakıyordu. Ne dediğimi hazmetmeye çalışıyordu.
" Taehyung ben- "
" Seni seviyorum "
Sonunda söylemiştim. O içimde tuttuğum şeyi sonunda söyleyip kurtulmuştum. O ise söylediğim şeyle afallamıştı. Bana bakıyordu ama ben ona bakmıyordum. Kesinlikle yanlış bir zamanda söylemiştim ama söylemezsem o ölünce ben yaşayamazdım.
Bir göz ucuyla ona baktım. Ona başını eğmişti ve düşünüyor gibiydi. İşte tam o anda fırsat bilip yaklaştım ona. Ona yaklaştığımı farkettiğinde yüzünü kaldırmıştı. Bu benim işime daha çok yarardı.
Sonunda dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım. Gözlerimi kapatım onun güzel dudaklarını tattım. O kadar güzel hissetriyordu ki. Daha çok bastırdım, tepki vermemesi ilgilendirmiyordu. Sadece gitmeden önce onu tatmak istemiştim. Onu öpmek onu koklamak ona sarılmak istemiştim. Ama o beni şaşırtmış dudaklarını aralamıştı. Ben ne olduğunu anlamadığım şekilde öpüşmemiz daha da derinleşmişti. İkimizde birbirimizi arzulamaya başladık. O benim alt dudağımı emerken bende onun üst dudağını ısırmıştım. İkimizde küçük hafif inlemeler eşliğinde uzun süre öpüştük.
Asıl eğlenceli kısım ise dillerimiz içine girince başlamıştı. Dillerimizle oynaşıp duruyor aynı zamanda dudaklarımızı emiyorduk. O kadar nefes kesici bir şeydiki artık sesler duymaz hissetmez olmuştuk.
Ama eğlence kapının aralanma sesini duyduğumuzda kesildi. Kapı tam aralandığında ikimizde çoktan birbirimizden ayrılmış oturur pozisyonu almıştık. Neyseki çok hızlı tepki vermiştik. Hemşire içeriye hiçbir şey yokmuş ki girip bir kaç ilaç getirdi. Az önceki fanteziyi görseydi büyük ihtimal çığlık atardı. Bundan yüzde yüz emindim.
Gittiğinde yine bir sessizlik hakimdi ortalığı. Ama bu sessizliği bozan Hoseok hyungtu.
" beni vampir yapar mısın? "
Bu sözcüklerin ondan çıktığına inanamamıştım. Aslında aklımda bu fikir vardı ama Hoseok hyung bunu onaylamaz insanların kanunlarından falan bahseder diye bu konuya deyinmemiştim. Ama o bu düşüncelerimin hepsine uygun harekette davranmamıştı.
Hiçbir şey demedim. Sonra dudağımı ısırıp kanımı akıttım. Yine dudaklarımı onunkiyle birleştirip içmesini sağladım. Benim zehirli kanım onun boğazından geçerken ben düşüncelere daldım. Büyük ihtimal patron beni öldürecek. Ama umursamadım.
Yavaşça dudaklarından ayrıldığımda bana baktığını farkettim. Gözlerini hep çekici bulmuşumdur. O kahve gözlerinde bazen kaybolur giderdim. Ama şimdi aç gibi bakıyordu. Herşeyi silip süpürecek kadar aç görünüyordu. Kırmızı gözleri en koyu kırmızıyı almış bana yalvarıyordu ' beni doyur ' diye. Hemen doğrulup " hazırlan gidiyoruz " dedim. Oda sadece kafa sallayıp hazırlanmaya başladı.
Onu kurtarmıştım ve benimle olucağı için mutluydum. Tabii Yoongi hyung kabul ederse...
Çok kısa yazdım. Ama dediğim gibi bir kitap daha yazıcağımdan dolayı olayları hızlı geçiyorum. Bu kitap nedense beni tatmin etmedi...
Neyse BYE...