Hikaye, sana ithafen bebeğim; EceeC_BDL
Arkadaşlar, lütfen iki dakikanızı ayırıp oy vermediğiniz bölümlere de oy verebilir misiniz? Çünkü 2ci bölüm üvey evlat gibi kalmış durumda.. Zaten toplam 6 tane, fazla değil :') Teşekkürler şimdiden! Bu bölüme de şimdiden oy verin lütfen, bölüm sonunda beğenmediğiniz takdirde geri çekersiniz.
🥀
İyi olduğum bir konu yoktu.
Bunca yılı bu bedende devirdiğim halde hakkımda edinebildiğim tek bilgi; hiçbir şeyi beceremiyor oluşumdu ama işin garip tarafı bu durumu şimdiye kadar problem etmemiş olmamdı. Bir şeyleri kıskanmak, sevmek ya da herhangi bir duygu beslemek yapamadıklarımın listesinin hep başında yer almış ve hayatımın geri kalanını bu durumun oluşturduğu zorluklarla uğraşarak geçirmemi sağlamıştı.
Pişman mıydım?
İyi ya da kötü olmak gibi bir seçenek sunulmamıştı bana. Sadece böyleydim.
İnsanlara gerekenden fazla değer veremiyordum. Hatta bazen hak ettikleri değeri bile hor görüyor, karşılıksız biçimde etrafımda olmalarını bekliyordum ama zamanla bu duygum da körelmiş ve hiçbir şey beklememeye başlamıştım. Olaylar baş verir, sonuçların ve öylesine ilerlerdi. Bir kavanozun içinden olan biteni izlemeyi, düşünce ve duygularımın sadece kendime ait oluşunu severdim.
Kimseye iyiliğim dokunmazdı ama durduk yere birinin canını da yakmazdım. Başkası için kavga etmezdim ama haksızlığa karşı tepkimi gösterirdim. Yakın çevremde kimse olmazdı ama herkesle iletişim kurabilirdim.
Kısaca; varlığımın pek bir amaca dayalı olduğu söylenemezdi.
Yine de tüm bunlara rağmen, hayatıma izin istemeden giren ve kayıtsızlığımı umursamadan onsuz geçen 4 yılda yanımda olan tek kişiyi önemsemeye başlamış olmam ihanetten sayılmazdı, değil mi?
İlk başda aşina olduğum çalışma masasını gördüğümde sabırla kamerayı yüzüne çevirmesini bekliyordum ama hışırtılardan anladığım kadarıyla böyle bir düşüncesi yoktu. Gözlerimi devirerek "Çalı kaşlarından mı utanıyorsun anlamıyorum ki," diye söylendiğimde damarına bastığımdan dolayı aniden sinirli yüzü ekranda belirmişti.
"Kaşlarım beni ben yapan şeyler, tamam mı?" Sitemli sesi kulaklarıma dolduğunda kahkaha atmadan duramadım. "Kes şunu, E. Sinirlerimi bozuyorsun."
Dudaklarıma hayali fermuar çektiğimde bilgisayarı yatağıma bırakmış, önünde bağdaş kurmuştum. Sanki birkaç ayda bir şeyleri değişecekmiş gibi hissettiğimden tüm yüzüne dikkat kesildiğimde bu halime kıkırdayarak, "Yime her zamanki çulsuzluğun üzerinde bakıyorum," deyip o da yatağına kurulmuştu. Benden daha dağınık biriydi ve temiz bir yer bulup oturmasının saatler almamış olması mucizeydi.
Omuz silkerek, dudak büzdüm. "Seninle konuşacağım için süslenmem mi gerekiyordu bay tren yolu kaşlı?"
"Şunu kes, tamam mı?" Tekrar sinirle homurdanıp, elini saçlarıma daldırdı. Bir süredir kesmediğinden dolayı uzandıkları için, birkaç tutamı alnını kapatmış tatlı bir görüntü çıkarmıştı ortaya. Kaşları çatarak, dudaklarını yaladı. "Yanımdayken yaptığında susturabiliyordum. Böyle daha sinir bozucu oluyor."
Onu ve tepkilerini izlemeyi, değerlendirmeyi seviyordum. Tüm geri tepmelerime rağmen yanımda olmuştu ve izinsiz bile olsa hayatımda bir yer edindiğini inkar edemezdim.
"Niye bana yıllardık aşıkmışta itiraf edemiyormuş gibi bakıyorsun?" Dudakları yukarı kıvrıldığında yüzünde çapkın bir ifade belirmişti. "Bana açılabilirsin bebeğim."