Bölüm -7-

315 6 0
                                    

"Kim bu adam?" diye sormuştu arkadaşım. Ona hemen cevap vermedim. Adını söylemem olanaksızdı: Daha o anda, o tek anda adın benim için kutsal bir şey, bana ait bir sır oluvermişti. "Ah,aynı binada yaşayan herhangi bir adam," diye kekeledim daha sonda beceriksizce. "Peki o zaman sana bakar bakmaz neden kıpkırmızı oldun?" diye alay etmişti arkadaşım metaklı bir çocuğun kotücülügüyle. Ve onun sırrımı alaylı bir ifadeyle kurcaladığıni anladığım icindir ki, yanaklarına daha bir kan bastı. Utangaçlığimdan ötürü kabalaştım. "Bir kazdan farksızsın," dedim öfkeyle: Elimden gelseydi,onu oracıkta boğardım. Fakat arkadaşım çok daha yüksek sesle  ve daha kötücül bir ifadeyle gülmeye başladı, sonunda âciz kalmışlığın öfkesiyle gözlerimin yaşlarla dolduğunu hissettim. Arkadaşımı orada bıraktım ve yukarıya koştum.

O andan başlayarak seni sevdim. Biliyorum, kadınlar bu kelimeyi sana, senjn gibi hep şımartılan bir erkeğe çok sık söylemişlerdir. Fakat, inan bana seni kimse o kız kadar, yani benin kadar, olduğum ve senin için hep öyle kalan ben kadar köle ve bir köpeğin sadakatiyle kendini adayarak sevmedi, çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytulardaki bir çocugun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz; çünkü bu sevgi, yetişkin bir kadının tutkulu ve bilinçaltında  hep talep eden aşkının hiçbir zaman olmayacağı kadar umarsız, kendini karşısındakine hizmet etmeye adayan, boyun eğen, hep pusuda yatan ve tutkuyla yoğrulmuş bir sevgidir. Sadece yanlızlık çeken çocuklar turkularinı bütünüyle, dağılmaksızın koruyabilirler, ötekiler, duygularini başkalarıyla beraberlik atmosferinde gevezeliklerle harcarlar, yakınlıklarla köreltirler, aşk hakkında çok sey okumuşlardır, duymuşlardır ve aşkın ortak bir keder olduğunu bilirler. Onunla bir oyuncakmışcasına oynarlar, tıpkı ilk sigaralarını içen erkek çocukları gibi, onunla böbürlenirler. Oysa bana gelince,benim içimi dokebilecegim kimsem yoktu, kimse bana birsey ogretmis ve beni uyarmış değildi, deneyimsizdim ve herseyden habersizdim: kendimi kaderime bir uçuruma atlarcasına teslim ettim. İçimde dallanıp budaklanan, su yüzüne çıkan ne varsa, kendine yakın olarak yanlızca seni biliyordu, sana ilişkim hayali biliyordu: Babam çoktandür ölmüştü, annem neşeyi ebediyen gömmüştü olan matemi ve dul  aylığına mahkum olmuşların ürkekliğiyle bana yabancılaşmıştı, okuldaki yarı yarıya yozlaşmış kız arkadaşlarım itici geliyorlardı, zira benim için son noktada tutkunun ta kendisi olan şeyi onca hafife alarak oyun konusu yapıyorlardı -böylece beb de normalde parçalanıp dağılan ne varsa hepsini, baskı altında tutulan ve sabırsızlıkla hep yeniden uç veren tüm benligimi senin önüne serdim. Sen benim için -sana nasıl söyleyebilirim? Bu konusa her girişim yetersiz kalir-, evet çunku sen benim icin herseydin, bütün hayatımdın. Benim icin her şey, ancak seninle ilintili olduğu ölçüde vardı, hayatımdakilerin hepsi ancak seninle bağlantılı olduğu ölcüde anlamlıydı. Bütün hayatımı degistirmistin. O güne kadar okulda kayitsiz ve siradan bir öğrenciyken, ansızın birinci oldum, gecenin geç saattlerine kadar pek cok kitap okuyordum, zira senin kitapları sevdigini biliyordum, senin müziği sevdigine inandigim icin birdenbire, neredeyse inatçi bur israrla ve annemi hayretler icerisinde birakarak piyano çalmaya basladim. Hosuna gidebilmek ve sana laik gorünebilmek icin giysilerimi temiz tutuyor ve söküklerini dikiyordum ve eski okul önlüģumde -annemin eski bir ev elbisesinden bozmaydı- sol tarafındandaki eski ve dort köşe lekeden dolayı kendimi korkunç hissediyordum. Onu fark edip beni asaği gormenden korkuyordum; bu yuzden ne zaman korkudan tutreyerek merdivenlerden yukarıya koşsam okul çantamı lekenin üstüne bastırıyordum. Oysa bu, son derece aptalcaydı: Çünkü  sen beni asla, neredeyse, hiçbir zaman görmedin.

Beğenmeyi ve düşüncelerinizi yazmayı unutmayın❤

Bilinmeyen Bir Kadının MektubuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin