Bölüm -9-

295 4 1
                                    

O dakika, o hızla geçiveren tek dakika, çocukluğumun en mutku dakikasıydi. Sana işte o dakikayi anlatmak istedim, beni hiç tabımayan sana, bütün bu hayatın nasıl sana bağlı oldugunu ve nasıl geçip gittiğini artık sezmeye başlasın diye anlatmak istedim. Ve ötekini de, ne yazıkki bu olaya çok yakın komşu olan o korkunç zaman parçasını da anlatmak istedim. Ben -bunu daha önce de söyledim zaten- o sıralarda senin uğruna her şeyi unutmuştum, anneme dikkat etmiyordum ve kimseylede igilenmiyordum. Bu yüzden Innsbruck'lu bir tüccarla annemin koca tarafından uzak bir akrabası olan yaşlıca bir beyin gittikçe daha sık geldiğini ve daha uzun zaman kaldığını da fark etmedim, dahası bu benim işime de yarıyordu, çünkü adam bazen annemi tiyatroya görtürüyordu, bende yanlız kalabiliyordum, seni düşünebiliyordum, senin için pusuya yatabiliyordum ve bu en büyük mutluluģumdu, tek mutluluğumdu. Birgün annem beni biraz resmi bir ifadeyle odasına çağırdı; ciddi bir sey konusmak istediğini söylemişti. Bunun üzerine rengim soldu ve kalbim ansızın deli gibi atmaya başladı; bir şeyler sezmiş, anlamış olabilir miydi? İlk düşündüğüm sendin, beni dünyaya bağlayan sırdı. Fakat annem de sıkılgan görünüyordu, beni bir iki kere sevgiyle öptü (bu, normalde asla yapmadıği bir şeydi), kanepede yanına çekti, sonra çekingen ve utangaç bir ifadeyle anlatmaya başladı; kendisi de dul olan akrabası, ona evlenme tekligi etmişti annem de, her seyden once beni düşünerek, bu teklifi kabul etmekte kararlıydı. Karnım, yüreğime daha bir sıcak dolmaya başlamıştı: İçimden cevap olarak yanlızca tek bir düşünce, sana ait düşüncem yükseliyordu. Ancak, "Ama burada kalıyoruz degil mi?" diye kekeleyebildim. "Hayır, Innsbruck'a taşınıyoruz, orada Ferdinand'ım güzel bir villası var." Ondan sonrasını duymadım. Gözlerim kararmıştı. Sonradan bayılmış olduģumu öğrendim; annem kapının arkasında beklemiş olan üvey babama anlatırken duydum, ellerimi açarak geti gitmiş, sonra da kurşun gibi yere yığılmıştım. Sonraki günlerde neler olduğunu, kendini gücsuz bir cocuk gibi onlarin aşirı güçlü iradeleri karşısında nasıl savunmaya çalıştığımı sana anlatamam: şimdi bütün bunlari düşünürken, kalem tutan elim hala titriyor. Gerçek sırrımı ele veremezdim, bu yüzden karşı koyuşum sadece inatçılık ve kötülük diye algılandı. Artık kimse benimle konuşmuyordu  ve her sey benden gizli yapılıyordu. Taşınmaya hazirlık icin benim okulda bulunduğum saatlerde yararlanılıyordu: her eve dönüşümde eşyadan birazı daha taşınmış veya satılmış oluyordu. Evin ve boylece de hayatimin nasil yıkılmakta olduğunu görebiliyordum ve bir defasinda, öğlen yemeğine geldigimde, taşyıcılar benden önce gelip kalan her seyi götürmüşlerdi. Boşo odalarda toplanmış bavullar, bir de annem ve benim için kamp yatağı durmaktaydı: bir gece daha, son gece, orada yatacaktık ve ertsei günü Innsbruck'a gitmek üzere yola çıkacaktık.

Beğenmeyi ve düşüncelerinizi yazmayı unutmayın❤

Bilinmeyen Bir Kadının MektubuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin