Bölüm 1

359 53 34
                                    

Yine aynı ses, yine aynı karanlık. Her sabah bu sese kalkmak ve daha kargalar uyanmadan iş yapmak bir aile prensibiydi herhalde. Gözlerimi açmak istemiyordum ama er ya da geç açacağımı biliyordum. Bu yüzden fazla inat etmeden açtım. Bir şey göreceğimden ya da bir şeylerin değişeceğinden değil, sadece sıkıntıdan. Ama bu sefer o boş duvarda bir şeyler farklıydı. Sesler aynıydı ama odamda bir tuhaflık vardı. Düşüncelerimi annemin sesi böldü, "Eliiiiiif! Kardeşinle ilgilen!" Bir filmin arasına kaynayan reklam karesi gibi düşüncelerimi yıkmış ve ne hakkında düşündüğümü unutturmuştu.

~~~~~*************•.•*************~~~~~

Neredeyse bütün ailemin kızıl ötesi görüş yeteneği olduğundan kimse koridorun ışığını açmaya yeltenmemişti. "Merhaba bu evde sıradan birileri de yaşıyor!" deyiverdim. Ama kimsenin ilgilendiği yoktu zaten. Elimi duvarda gezdirdim ama bir türlü ışık düğmesini bulamadım. Sanki her gün orada olan düğme kaybolmuştu. İçerdeki loş ışıkla idare ederek kardeşim Zehra'nın odasına doğru yolumu aldım. Ama her günün aksine Zehra'nın odasından hiç ses gelmiyordu. Annem neden ilgilenmemi istedi anlayamadım ama ilerlemeye devam ettim. Zehra her sabah bebek yüzünden uyanmaktan tek hoşnut olmayan oymuş gibi isyan edercesine ağlardı. Kendisinin bir kurt kız olduğunu düşünürsek ağlaması pek mantıklı değildi ama ona göre herkes ağlardı zaten.

Uzun ve yerdeki oyuncaklar yüzünden acı verici yolculuğumun sonunda Zehra'nın odasına varmıştım. Ne tuhaf ki kapısı kapalıydı. O itiraf edemediği korkuları yüzünden asla kapısı kapalı yatmazdı. "Zehra ben geldim." dedim kapıyı açarken. Ama bir çığlık ve almımın tam ortasına fırlayan takma dişlerle karşılandım. Kabul etmeliyim acı vericiydi. "Ahh! Napıyorsun ya!" "Asıl sen napıyorsun benim odamda!" Bu ses Zehra'ya ait olamazdı. Kafamı kaldırdım ve karşımda duranın Büyükanne Pakize olduğunu gördüm. Kendisi huysuz ama çok tatlı bir ateş perisidir. Tabi şu an çok tatlı olduğunu söyleyemeyeceğim. "Odaları karıştırmış olmalıyım Büyükanne, pardon."

Odadan çıktım ve elimi duvara yasladım. O an istemeden dokunduğum şey beni fazlasıyla mutlu etmişti. Bugün her şey fazlasıyla tuhaftı ama bu tuhaflık bir kez olsun işe yaramıştı. Elimin altındaki ışık düğmesine bastım ve bir de ne göreyim, içinde bulunduğumuz ev benim rüyamdaki evdi. Rüyamda o harikalar ötesi şatomuzu bırakıp Netler şehrinden bir ev tutuyorduk. Bu gerçek olamazdı. Hala rüyada olmalıydım, bütün bunların tek açıklaması bu olabilirdi. Uyanmak için kendimi kaç defa çimdikledim ama nafile. Anlaşılan bütün bunlar gerçekti. Hüsran içinde odama döndüm ve kendimi tuhaf görünümlü yatağa bıraktım. Bütün bu olanlara anlam vermeye çalışıyordum. Ama her zaman olduğu gibi geçirdiğim şok bile bölündü.

"Elif!" Annemin sesi bütün evde yankılandı. Bunu nasıl başarabiliyor anlam veremiyorum herhalde ben avazım çıktığı kadar bağırsam bile bu evde yankı yapamam. Hüsran içinde artık ışıkları yanmakta olan koridora çıktım ve kapısı tek pembe olan odanın Zehra'nın odası olduğunu umarak içeri daldım. Üstüme fırlayacak herhangi bir cisim için hazırlıklıydım ama Zehra üstüme öyle atladı ki yere yapıştım. Sadece yere yapışmakla kalsam yine iyi, yerdeki onca oyuncağın tenime batışını hissettim. Bunlar oyuncak değil resmen savaş makinesi! Tabi canım bunları söyleyemeyecek kadar çok acıdığından küçük bir inlemeyle yetindim.

Tam Zehra'ya kızacaktım ki kucağımda sessizce ağladığını gördüm ve bir anda içim yumuşadı. Sanırım yine kötü bir rüya görmüştü. Böyle durumlarda genelde konuşmazdı ama yinede şansımı denemek istedim. "İyi misin? Neyin var?" "Eski evimizi özledim." Daha yeni bir eve taşındığımıza bile inanamazken bunları duyduğuma şaşırmıştım, ama şimdi şaşırma değil teselli etme zamanıydı. " Bu ev de çok güzel hem bir sürü yeni anılarımız olucak." "Ama ben arkadaşlarımı özledim." Sesi sanki küçük bir kızın elinden şekeri alınmış gibi çıkıyordu. Bende onu teselli etmek için elimden gelenin fazlasını yapıp, benim bile inanmadığım bir teselli uyguladım. " Hem bak bir sürü yeni arkadaşın olucak ve bir sürü yeni oyunlar oynayacaksınız." Yalan söyledim. Belki de yalan değildi o mutlu olabilirdi ama kendimden pek emin değildim. Zaten tuhaflarla dolu bir ailedeki tek sıradan bendim. Bunları düşünürken Zehra'nın ipeksi saçlarını okşuyordum. Benim saçlarım hiç bir zaman bu kadar yumuşak olamamıştı. Çoğu insana göre benim saçlarım dalgalı olduğu için çok yumuşaktı ama bir kurt kızın saçları kadar yumuşak olmasını bekleyemezdim herhalde.

Parlak siyah saçları ve yeşile kaçan sarı gözleriyle çok tatlı bir kızdı Zehra. "Senin harika bir sakinleştirme gücün var" dedi. Hep böyle derdi zaten. Ailede tek benimde onlar gibi tuhaf olduğumu düşünen oydu. Ama eğer bir tuhaf olsaydım 16 yaşıma kadar çoktan gücümü en az bir kez olsun göstermiş olmam gerekirdi.

Her tuhaf 5 yaşına girmeden ya da 5 yaşında gücünü gösterirdi. Zehra 5 yaşında neredeyse boyum kadar bir kurta dönüşmüştü ve sinema gecemizi berbat etmişti. Tabi aileden birinin dönüşümünü görmek her ne kadar heyecanlı ve eğlenceli de olsa bir o kadar tehlikeli de. O gece babamın yanımızda olması büyük şanstı. Babamın tuhaflığı kuvveti olmasına rağmen Zehra'yı zor tutmuştu. Babam ailenin en uzunu ve en kaslısıdır. Saçları aynı Zehra'nın ki gibi siyah ve aynı Büyükanne Pakize'nin gözleri gibi açık kahverengidir. Ama bütün bu sert görünüşüne rağmen aslında çok komik ve eğlenceli bir adamdır.

~~~~~*************•.•*************~~~~~

"Elif!!!" Annem. Aslında süper elastik vücudu ve aşırı hızı sayesinde her yerde aynı anda olabilmesi gereken bir Felast'dır. Felast, annemin tuhaflığının adı. Çok sık rastlanmayan ama aynı zamanda da sayısı gitgide artan bir tuhaflık türüdür. Haberlerde, yani tuhaf haberlerinde annelerinin yakalayamadığı ve aşırı elastikiyetleri sayesinde annelerinden uzun olabilen bebeklerin haberleri çıkmaya başladı.

Tabi insanın böyle bir ülkesi ve böylesine sıradan bir başkanı olunca çıkan haberler genelde eğlenceli şeyler oluyor. Tuhaflar diyarının başkanı Seçkin Yıldız ülkemiz hakkındaki hiç bir gelişmeyi bizlerle paylaşmıyor. Ben zaten bir tuhaflar diyarını neden bir Net'in yönettiğini anlayabilmiş değilim. Net; bizim tuhaf olmayan normal insanlara koyduğumuz isim. Benim gibi tuhaflarla dolu bir ailede büyüyen ama tuhaf olmayanlara taktığımız isim ise, Sıradan. Eğer Başkanımıza soracak olursanız onun tuhaflığı parası ve onun ellerinde çok güvendeyiz. Aslında ülkemizi bir Net'in yönetmesi yasa dışı, ama bu durumun bolca bahşişle çözüldüğünü umuyorum. Halka karşı açıklaması ise karısının ve oğlunun bir tuhaf olması sonucu onun bir Net değil de Sıradan olduğunu belirtmesi. Çünkü Sıradanlar hakkında öyle bir yasa yok. Ama Büyükanne Pakize'nin dediğine göre Tuhaflar Diyarı'nda çok büyük şeyler oluyor. Sanırım bizim buraya gelme sebebimiz de bu. Orada Başkan'ın sözünü geçiremediği tek kişi büyük büyük büyük büyük büyükanne Sevil. Ama ben ona kısaca Bevi derim. Her neyse, anneme geri dönersek; annemin saçları abiminkinden bile kısadır. Gerçi abimin saçlarının uzunluğu görecelidir. Canı ne isterse onu yapar. Annemin saçları babamın ve Zehra'nınkinin aksine platin sarısıdır. Bazen büyükanne Pakize'de annemi göstererek benim saçlarım da sarı, beyaz değil der. Ama gençlik fotoğrafları onu ele verir. Annemin gözlerinin rengi yeşil, tam tamına bir çim rengi.

"Elif!" İyi insan düşüncesinin üstüne çağırırmış. "Tamam tamam geldim."
"Elif servisiniz 5 dakikaya burada olucak. Hemen git giyin."
"Servis mi?"
"Bugün okulunuzun ilk günü hadi acele et."
"Peki ya Gaf?" Gaf bizi okula götüren ve okuldan eve getiren şöförümüzdü. Kendisi bir Baster'dı. Tabi Netler'in değişiyle Zombie. Çok konuşmazdı ve sevdiğimiz müzikleri açardı. İyi bir yol arkadaşıydı. "Artık Net okuluna gidiyorsunuz Gaf sizin şöförünüz olamaz." İşte o acı sözler. Daha Gaf'ın gidişine üzülemeden annem, "3 dakika!" diye bağırdı ve ben hala pijamalarımlaydım. Tam son sürat odama koşuyordum ki tiz bir kahkaha duydum. Büyükanne Pakize kapısının önüne çıkmış, benim tepkilerime gülüyordu. Tam bir sinir patlaması yaşayacakken buna vaktim olmadığına karar verdim ve hemen odama girdim. Giyindikten sonra son bir defa kendime baktım. Dalgalı kumral saçlarım belime kadar uzanıyordu. Buranın havasından mı bilmem saçlarım olduğundan daha parlak duruyordu. Ela gözlerim her zamankinden daha canlı gözüküyordu. Sanırım artık hazırdım.

YORUMLARINIZI VE BEĞENİLERİNİZİ BEKLİYORUM...🌝

🔱CESUR DİŞ🔱
🐺🌘🌗🌖🌕🐺

İXİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin