Bölüm 9

98 22 14
                                    

Bir anda Onur alev aldı. Gözleri ve saçları kıpkırmızıydı. Resmen bir odun gibi yanıyordu. Tek fark ateş mavi tonlarındaydı. Bir kaç adım geri gittim. Onur da en az benim kadar şaşkın gözüküyordu. Bir saniye, canı yanmıyordu. Onur'un sakinleşebilmesi için gözlerimi tekrar ela rengine çevirdim ve,"Tamam Onur şimdi içini boşalttığına göre artık sakinleşsen mi diyorum." dedim. Onur'un ateşi yavaş yavaş sönüyordu. Ateş söndü ama Onur hala eski haline dönememişti. Gözleri ve saçları her an alev alacakmış gibi gözüküyordu. "Pekala Onur sanırım ben elimden geleni yaptım. Gerisine Bevi baksa iyi olur." "Bevi de kim?" "Gidince görürsün." Bevi'nin de bir İxia olduğunu söyleyip onu yine korkutmak ya da her ne yaptıysam bir daha yapmak istemiyordum. Onur'un omzunu tuttum-kesinlikle sıcaktı-ve evde olmayı istedim. Etraf bulanıklaştı ve o an çalmaya başlayan okul zili yavaş yavaş kayboldu.

Bir anda evdeydik. Onur ayağının altındaki tabanın değişme hızına yetişemedi ve sendeleyip geri düştü. O sırada tesadüfen yanımızda olan abim, Onur'u kaldırmak için elini uzattı ancak Onur'a değer değmez acı içinde bağırdı ve elini çekti. Onur'da yerden kalktığı o iki santim kadar geri düştü. Abimin bağırışı burada olduğumuzu resmileştirmişti. Tüm ev halkı buraya toplandı. Bir kaç teyzemin, halamın ve amcalarımın gittiğini fark ettim. Bevi ağzı bir karış açık Onur'a bakıyordu. "Okulda karşılaştığının bir Hafızacı olduğunu sanıyordum."dedi Bevi. Onaylayarak, "Evet bende öyle."diye cevap verdim. Onur şaşkın ve tırsmış gözlerle başında toplanmış kişilere bakıyordu. Bir an onu hastanedeki doktorlara bakan halime benzettim, sonra Onur'a elimi uzattım. Onur abimle yaşadıkları yüzünden elini uzatırken tereddüt etti ama sonra elimi tuttu. Eli kesinlikle çok sıcaktı, abimi çok iyi anlıyordum. Elini çektim ve ayağa kalkmasına yardım ettim. Bevi hala çok şaşkın bir şekilde Onur'a bakıyordu. Küçük kız kardeşim Zehra ise büyülenmiş gibiydi. Onur'un teninin etrafında bir sıcak hava dalgası vardı. Bu hepimiz için yeniydi. Şu sıra yeni şeylere alışmamız gerekirdi ama olmuyordu işte. Zehra klasik meraklı küçük bir kız gibi işaret parmağını Onur'a dokunmak için uzattığında Bevi gözlerini Onur'dan ayırmadan, hemen yanında duran Zehra'nın elinin yönünü değiştirdi. Annem gerçekleşen olayları fark etmişti, Zehra'yı tutup yanına çekti. Onur bütün bu gözlerin üzerinde olmasından hiç hoşnut görünmüyordu. Haklıydı da, ben olsam bende hoşlanmazdım. Baktı ki bizimkilerin konuşacağı yok, "Iııı siz kimsiniz?"dedi. Bevi hemen, "Asıl sen kimsin?"dedi. "Ben Onur." Onur'un verdiği cevap Bevi'nin sinirlenmesine ve aceleyle bir daha sormasına neden oldu, "Soyadın ne?" "Avcı." Onur'un sesi titrek ve kısık çıkıyordu. Sonra kendini toparladı ve, "Ya beni buraya getiren siz değil misiniz? Bence benim kim olduğunuzu öğrenmeye hakkım var." dedi.

Bu merak havası ortadan kalksın diye hızlıca ailemi tanıttım. Sırasıyla ailemi işaret ederek, "Bu annem Arzu, bir Felast'dır. Hemen yanında ki de babam Murat, kendisi bir Fortiz'dir. Annemin öbür yanındaki küçük kız kardeşim Zehra, bir Kurtkız'dır. Abim Oğuz ise bir Değişkendir. Babamın kucağındaki küçük erkek kardeşim Ayaz, normal olarak hala hangi tuhaflığa sahip bilmiyoruz. Babamın yanında duran ise büyükannem Pakize, bir Ateş Perisi'dir. Onun dışında sorusuna cevap verdiğin kişi her ne kadar o kadar da büyük göstermese de Büyük büyük büyük büyük büyük büyük büyükannem Sevil ama ben ona kısaca Bevi derim, kendisi bir Yeşil İxia olur. Ve son olarak bunlar da ikiz teyzelerim Ayla ve Aysun." dedim.

Bevi sabrı tükenmişçesine aceleyle beni ve Onur'u işaret ederek, "Siz hemen benimle gelin." dedi. Bizde hemen Bevi'nin arkasından gittik. Onur, ona bakan onca gözden kurtulduğu için rahatlamış gözüküyordu. Bevi bizi yine misafir odasına alıp koltuğa oturmamızı söyledi ama tam oturacakken durdurdu ve koltuğun yanmasını istemediğini söyleyerek Onur'a demir bir sandalye uzattı. Onur anlayışla karşıladı ve sandalyeye oturdu. Bense Bevi ile beraber koltuğa oturdum. Bevi hemen söze girdi, "Şimdi Onur, herhangi bir şüpheye veya kaygıya düşmeni istemiyorum. Bütün bunların yaşanmasının sebebi aslında bir bakıma bir çok şeyin bizim için yeni olması ve ayrıca anlarsın ki bir Net okulunda bir tuhafın bulunması pek normal bir şey değil. Aslında işler buraya kadar gelmeyecekti ancak sanıyorum ki Elif tamamiyle yeni bir şeyle karşılaşınca bu olayı tek başına çözemeyeceğini fark etmiş ve seni buraya getirmiş. Sanırım benim bile tuhaflığın hakkında bazı şüphelerim var. Acaba hangi tuhaflığa sahip olduğunu bizimle paylaşır mısın?"

Onur bir az duraksadıktan sonra cevap verdi, "Bir Hafızacıyım. Ama bugün yaşananlar benim içinde tamamen yeniydi." Bevi çok derin düşüncelere dalmıştı. Sonra birden aklına bir şey gelmiş gibi devam etti, " Belki ailenin bir bilgisi vardır. Aslında Netlerin dünyasına gelme sebebinle de ilgili olabilir. Bildiğin üzere Tuhaflar Diyarında işler hiç iyi gitmiyor."

Bevi bunları söylerken Onur'un yüzü düştü. Derin bir nefes aldı ve cevap verdi, "Maalesef bir Net okulunda okumamın nedeni annemin ve babamın bir Net olması. Aslında Tuhaflar Diyarı'nda doğdum ama ailemin Netlerin Dünyasında yaptıkları bir kazada ölmesinin sonucu bir Net çifti tarafından evlat edinilmişim. Elimde olan bir kitap sayesinde tuhaflığıma sahip olan kişilere Hafızacı dendiğini öğrendim. Ancak o kitabı onlarca kez okumama rağmen içinde bugün okulda yaşadıklarımla ilgili bir şey okuduğumu hatırlamıyorum. Ailem böyle yeteneklerim olduğunu bilmiyor. Açıkçası işime gelmiyor da değil. Bütün bu sebeplerden ötürü Tuhaflar Diyarı'nda neler oluyor bilmiyorum. Ama gerçek babamdan bana kalan tek şey sayesinde ne olacağını çok iyi biliyorum." Onur'un sözü bittiğinde Bevi gözlerini kısmış ve kaşlarını çatmış, anlamak istercesine Onur'a bakıyordu. Sonra sordu, "Ne olacağını biliyorum derken?" Onur söyleyip söylememe arasında ikilemde kalmışa benziyordu. Aslında Bevi ye bakıyordu ama yan gözle arada bir bana baktığını da fark ediyordum. Sanki kendini avutmak istermiş gibi, "Siz Tuhaflar Diyarı'nı seviyorsunuz değil mi? Yani Tuhaflar diyarına bir şey olsun istemezdiniz?"dedi. Ben kaşlarımı çatarken Bevi ise yüzünü buruşturup, "Bu nasıl bir soru böyle? Elbette Tuhaflar Diyarını seviyoruz. Ayrıca ne demek bir şey olsun ister miydik? Ne olacak da biz istemeyeceğiz? Orası bizim evimiz Onur, oraya gözümüz gibi bakarız. Ancak senin ne demek istediğini anlayamadım."diyerek tepki gösterdi. Onur bunun üzerine bana baktı ve, "Ya sen?"dedi. Benim farklı düşüneceğimi falan mı sanıyordu? Ne demek YA SEN? Her ne kadar sinirlensemde bunu dışarıya belli etmedim ve, "Benim de yuvam olan bir yer hakkında farklı düşüneceğimi mi sanıyordun?"dedim. Bunun üzerine Onur, "Tamam o halde."dedi. Cebinden buruşmuş eski tip bir kağıt parçası çıkardı ve, "Onu hiç yanımdan ayırmıyorum. Bu bana babamdan kalan tek şey. Sanırım bir kehanet ama yıllar içinde bir az eskimiş."dedi. Kağıdı Bevi'ye uzattı ve, "Belki siz silik yerleri de okumayı başarırsınız."dedi. Bevi kağıdı bir nefeste okudu,

"Yıllar içinde dönecek geriye en ölümcül olan.

Yakacak her şeyi ne varsa masum kalan.

Karşı koyulması güç her yerinden zalimlik akan,

Akacak Diyar'ın her yerinden kan.

Bir M— İxia olacak sonu, ne varsa tuhaf olan."

Bunları duyduktan sonra odada kısa bir sessizlik oluştu. Bevi'nin elinde ki kağıda baktım ve bir yerin silik olduğunu gördüm. Kehanetin sonlarında hangi İxia olduğunu belirten kısım zaman içinde silinmişti. Sadece başında bir M harfi vardı. Artık daha fazla dayanamadan sordum, "Bu da ne demek oluyor?!"

YORUMLARINIZI VE BEĞENİLERİNİZİ BEKLİYORUM...🌝

🔱CESUR DİŞ🔱
🐺🌘🌗🌖🌕🐺

İXİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin