Bölüm 3

150 44 19
                                    

Bip bip bip bip, bu da ne böyle. Sanki biri at yarışında tuttuğu atın koşarken attığı adımlarını sayıyordu. Kesinlikle iğrenç bir ses kesin şu sesi! İsyanımın bitmesi içimden konuştuğumu anlamamla bir oldu ve dışarıdan gelen babamın bağırışlarına odaklandım. Gelen öbür seslere göre başımda en az on doktor aşırı hızlı kalp atışlarım yüzünden kriz geçirdiğimi sanıyordu. Ah demek o ses kalp atışımın sesiydi ve anlaşılan bir hastanedeydim.

Bir an gözlerimi açtım ve annemi görür gibi oldum. Tabi ya aşırı hızı sayesinde doktorlar onu görmeden etrafta gezebilir. Peki ama ben nasıl gördüm? Ayrıca gerçekten kriz mi geçiriyorum? Kriz geçirmek böyle bir şey mi? Hava bir anda fazla sıcak oluverdi. Anlaşılan Büyükanne Pakize'de bu işe dahildi. Daha başka kim bu hastanede diye düşünürken, bir doktor kılığına girmiş ağabeyim Oğuz'u gördüm. Aslında onun Oğuz olduğunu anlayamamam gerekirdi, çünkü dışarıdan bakan herhangi biri onu normal bir doktor sanardı. O anda başıma üşüşmüş doktorların Oğuz'u uzun zamandır tanıyormuş gibi ve sanki ne yapması gerektiğini en iyi bilen oymuş gibi karşılayıp durumumu anlattıklarını gördüm. İçlerinden bir doktor kalp atışlarım kadar hızlı konuşuyordu ama onu anlamıştım, " Hasta sınıfta bayılmış, henüz sebebini bilmiyoruz ancak kriz geçiriyor, bu şu ana kadar görülmüş en uzun kriz, hastayı her an kaybedebiliriz." Doktor bunu söyler söylemez abimin gözleri doldu. Etrafta bir görünüp bir kaybolan annemin korkulu bakışlarını ve hatta onlarca kilometre ötedeki konuşmaları bile duyabilen Zehra'nın ağlamasını duyabiliyordum. Ve bir ses daha. Babamın bağırışları, yumruklarıyla hastane duvarlarını çökertişleri dışında bir ses. Ceren'in sesi. Zehra'ya ve Büyükannem'e, "Neden ağlıyorsunuz? Ne oldu? Doktorlar henüz bir şey söylemedi." diyordu.

Durun bir saniye kimse benim gözlerimin açık olduğunu fark etmiyor mu?! Ama sonradan fark ettim ki benim gözlerim kapalı ve açmak için fazla ağırlar, yani böyle kalmaları daha iyi. Ancak ailem merak etmesin diye açmak istediğimde açamadım. Peki asıl soru; benim gözlerim kapalı olduğu halde ben bütün bunları nasıl gördüm? Ve düşüncelerimi yine bir ses böldü. Bu sefer bölünmesini hiç istemediğim bir sesle. "Biiiiiiiiii" Bu kalp atışlarımın durduğuna işaret olan ses. Bunu bilecek kadar çok Net dizisi izlemiştim. Ama bir saniye. Nasıl yani? Doktorların telaşlı sesleri kulağımda çınlıyordu, "Hastayı kaybediyoruz!" "Voltajı ayarlayın!" Hayır olamaz, bana o ürkütücü elektrik aletinden yapacaklar. Bırakın da bari huzur içinde öleyim ya. "Bwf" aslında acı verici değildi. Ama doktorlar sonuçtan memnun kalmışa benzemiyordu, "Voltajı son seviyeye ayarlayın!" İki kere daha o tuhaf aletten yaptılar ve bir şey değişmedi.

En son doktorlar hastayı kaybettik derken, ağabeyim Oğuz hala bir yolu olmalı diyordu. Doktorlardan biri ağabeyime Mehmet onu kaybettik dediğinde Oğuz'u hala arkadaşları sandıklarını hatırladım. Bir doktor dışarı çıkıp aileme zaten 10 saniye önce duydukları haberi verince bir fırtına öncesi sessizlik oldu. Hepsine bağırmak istiyordum. Ben ölmedim! diye. Ama yapamadım. Sessizliği bozan Ceren oldu, "Nasıl yani? Elif öldü mü?" "Çok üzgünüm küçük hanım." dedi doktor.

İşte tam o anda bir sürü şey oldu. Büyükannem aşırı güçlü bağırmasıyla bağırıp camları kırarken, babamın tek koluna ağlayan Zehra'yı alıp kapıyı kırarak içeri daldığını, Oğuz Ceren'i alırken annemin beni kapıp kaçtığımız değişik bir sahneydi. Tek fark ben haraket edemiyordum. Büyükanne Pakize'nin çığlığının bir özelliği vardır. Tek bağırışta çığlık Tuhaflar Diyarı'na kadar gider ve neden kederlendiyse bunu istediği herkese duyurur.

Eve vardığımızda bütün kuzenlerim, teyzelerim, amcalarım, halalarım ve hatta çok önemli bir şey yoksa parmağını dahi kıpırdatmayacak olan kısaca Bevi bile oradaydı. Bevi dışında hepsinin gözleri ağlamaktan şişmiş bizi bekliyorlardı. Yine bütün bunları nasıl gördüğüme şaşıramadan, ev halkının beni gördüğü andaki bağırma, ağlama karışık tepkisiyle karşı karşıya kaldım. Ve onca koşuşturma yetmezmiş gibi Bevi'nin bir saniye içerisinde beni annemin kucağından aldığını ve ışık hızında yatak odama çıkartıp yatağıma bıraktığını gördüm. Bizim kadar çabuk yatak odamda olabilenler sadece ailemdeki Felastlardı. Bevi'nin tuhaflığı Felast değil. O hayatımda gördüğüm en havalı tuhaflığa sahip. Sonra kulağımın yanına eğilip fısıldadı, "Beni duyanildiğini ve görebildiğini biliyorum. Neden en sevdiğim torunumun sen olduğunu sanıyorsun?"

YORUMLARINIZI VE BEĞENİLERİNİZİ BEKLİYORUM...🌝

🔱CESUR DİŞ🔱
🐺🌘🌗🌖🌕🐺

İXİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin