Nuri Alço

456 23 4
                                    

Nea? ‘27 CEVAPSIZ ARAMA’ mı?

  Yaklaşık 20-25 saniye boyunca telefonumla bakıştıktan sonra beynime yeniden çalışması için komut verdim. Dehşetle açtığım ağzımı da kapadıktan sonra arayanın kim olduğuna baktım. Gözlerim önümde oluşan yazı eşliğinde pörtlerken nefesim kesildi.

 

  Onur mu ? O psikopat beni niye arasın? Tamam son konuşmamızda yüzüne kapamış olabilirdim ama sonuçta iş tatlıya bağlandığında kapatmıştım telefonu. Yanımdan geçenler bana ‘ne ayak lan bu kız?’ bakışları atarken olduğum yerde dikilmiş Onur’un beni neden aradığına dair teoriler üretmekle meşguldüm.

Psigopatın aramasının tahmini nedenleri:

1. Yanlışlıkla telefonun üstüne oturup götüynen beni aradı

2. Bunu yapan aslında Onur değil onun şeytani ikizi Orhan’dı

3. Onur kafasına düşen piyanoyla travma geçirip hafızasını kaybetti ve tek yapabildiği arama tuşuna basmak oldu

4. Çünkü filler mor rengini sevmez ve güneş sıcaktır.

 Beynimin yavaştan ısınmaya başladığını hissettiğimde teoriler üretmeyi bırakıp geri arama tuşuna bastım. Elimi saçlarıma götürerek önüme düşen bi’ kaç uyuz parçayı geriye doğru itip gergin bi’ şekilde beklemeye başladım. Tam kendimi telefonun çalma melodisine kaptırmış harman dalı oynamaya hazırlanırken Onur’un kulağıma dolan gür sesiyle ekşi yüz çiğnemiş gibi titredim

“ Niye açmıyosun telefonunu?!” ay sna ne be slk .s.s

“ Ne bağrıyon be? “

“ Elli defa aradım insan bi açar!” dedi sesini biraz daha yükselterek. Kulağım hamile kaldı Onur. Artık kulağımın çocuklarının anası evinin kadını olucaksın Onur -_-

“ Hayır 27 kere aramışsın sallama!” diye karşılık verdim ben de sesimi yükselterek. Yanımdan geçen masum vatandaşlar bana çiftleşme dansı yapan orangutanmışım gibi bakınca olay mahalinden uzaklaşmaya karar verdim. Hızlı adımlarla burnumdan soluya soluya yürürken kulağıma dayadığım telefondan Onur’un iyice yükselttiği sesi bana eşlik ediyodu.

“ Ha bi de saydın yani. Bana bak Defne bu ergen atarları bana sökmez senin yüzünden dersi bıraktım ben.” Sesindeki öfkenin altında ezilip nefessiz kalırken orda bi yerlerde endişe de hissetmiştim. Ama bu beynime oksijen gitmemesinin bi belirtisi olabilirdi.

“ Dersi mi bıraktın? Ya ne kızıyon? Sayemde dersin de kaynadı işte teşekkür etceğin yere… bi de dövseydin. Hem sen niye aradın ki beni? Yani tamam yüzüne kapamış olabilirim ama o kadar da kızılmaz ki canım” derken mis gibi döner kokan lokantadan hızla sağa dönmüştüm

“ Ölüp ölmediğini kontrol etmek için” dedi durgun bi’ sesle. Bunu alaylı bi’ şekilde söylemesi gerekmez miydi?

  Hızla attığım adımlardan dolayı soluk soluğa kaldığım için sırtımı arkamdaki duvara yaslayarak kendime gelmeye çalıştım.

“ Maalesef helvamı yiyemiycen koçum. Hem ben Osman’ın düğününü görmeden ölmem bi’ kere” dedim başımı yaslandığım duvardan geriye doğru yatırarak. Elimdeki LCD ekran camışın varlığından dolayı kolum uyuştuğu için onu sol elime aktararak Onur’un sorguya çekiliyomuşum gibi hissettiren sesini dinledim

“ Osman?”

“ Hayır ben Defne. Ne kıt beyinlisin hala öğrenemedin mi adımı?”

“ Kes dalgayı Osman kim?” valla ben bi’ şey bilmiyom polis abiyğğ ühüüğğğ ühüüğğğ.

BÖHH!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin