eleven.

10 1 0
                                    

"Nasılsın?" Pera yediği darbeler yüzünden bayılmıştı. Genç kız per- perişan olmuştu. Sevmişti işte. Sadece sevmişti. Ama genç adam kızı birden bire bırakıp gitmişti. Aylar boyunca tedavi görmüş yine de unutamamıştı.

"Ya iyiyim de, sen gitsene." Dedi genç adam gözlerini kaçırarak. Yoksa öldüğü o gözlere bakarsa bütün gerçekleri sericekti ortaya.

Kızcağız dayanamıyordu genç adamın böyle yapmasına. Ama sebepleri ardı adamın.

Ölüyordu. Günden güne biraz daha ölüyordu genç adam. Tutunma sebebiydi Beril onun. Yıldız çiçeğiydi.

"Neden?" Dedi kız yalvarırcasına.

"Doktor zırvalıkları işte. Beni birazda olsa seviyorsan ya da sevmişsen sadece git." Diye geçiştirmişti adam. Zavsllı kız kapıyı açıp dışarı attı kendini ve koşarak uzaklaştı sevdiğinden.

Birbirlerine itiraf edemiyordular. Seviyordular ama dile getirmek zor işte.

Bazıları 'seni seviyorum' der çünkü ezberldmiştir. Bazıları diyemez çünkü gerçekten sevmiştir.

İşte bu laf özetliyordu iki gencin sevgisini. Bedenleri, ruhları hatta ve hatta kalpleri aynıydı bu iki gencin.

Bekliyordu genç adam o büyük günü bekliyordu. Deney faresi olmuştu resmen. Her ay biraz daha işliyordu ilaçlar kanına. Yapamıyordu. Duramıyordu dik.

O büyük gün ölecekti. Biliyordu. Ne garip değil mi? Öleceğin günü adın gibi bilmek.

Günden güne büyordu içindeki zehir. İşliyordu organlarına, kalbine, kanına ve en sonda damarlarına ordan ise beynine.

Temizlenmişti Tokyoda. Damarlarından, kanından, kalbinden her yerinden. Ama o zehiri tekrar işlediler genç adamın içine. İzin vermediler.

Mutlu son diye bir şey olmayacaktı. Kurmuştu bütün planını. 1 hafta sonra saat 21:09 da ölüm fermanını imzalayacaktı.

İşte diyorum ya;

Adam gitti, kadın bitti.

Bu Nasıl Sevda? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin