unknown: neredesiniz?
unknown: tan tamına 12 dakika geçiktiniz.
unknown: tam*
luke: orospu çocuğu Calum, gitarını evde unutmuş onu almak için döndük.
luke: şimdi 5 dakikaya oradayız hanımefendi.
luke: ve son olarak bay Ollasworth gibi konuşmayı kes, sana karşı içimde olan o, bok büsür de yok olup gidiyor.
unknown: Ollasworth sıçmığı sikimde değil.
unknown: asıl takıldığım neden ona durmadan bAY OLLASWORTH demeN...
luke: onun adamlarından biri olabilirsin.
luke: ya da beni ifşa etmek isteyen düşmanlarımdan.
luke: oh, biliyorsun,
luke: yakışıklılığım yüzünden barda fazla kıskançlık meselesi yaşıyorum;))
unknown: kendini beğenmiş götün tekisin, ama seni seviyorum.
luke: tm
(Görüldü 19:14✔️✔️)
"İşinin başına dön, Rose." Bay Ollasworth'ın sesini duyduğumda, hızla telefonumu önlüğümün cebine sıkıştırdım.
"Özür dilerim, patron." Bir şey demeyip, beni alayla süzdü. "Son günlerde iş başında fazla telefonla ilgileniyorsun, maaşından kesmeli olacağım."
Hassiktir.
"Oh, şey..lütfen, ben..annem fazla hasta, onunla iletişimde olamadığım için durumunu kardeşimden öğreniyorum." diye bildiğim tüm yalanları sıraladım.
Şaşkınca bana baktı. "Annenin hayatta olmadığını sanıyordum?"
Sıçıp sıva, Rose. "Oh, üvey annem."
"Pekâlâ.. Bir daha olmasın."
Hızla başımı salladığımda, başka bir şey demeyip gitti. Stresle tuttuğum nefesi dışarıya verdim.
Bar kalabalıklaşmaya başlamıştı ve ben, her ne kadar bu ortamdan hoşlanmasam da, üniversite ve burada tuttuğum evin kirası için katlanmaya mecburdum.
Oh.
Bir de, Luke vardı tabii.
İlk gördüğüm günden değil belki ama, burada çalıştığımdan yaklaşık 1 ay sonra ondan hoşlanmaya başlamıştım.
Beni fark edememesi fazla acı vericiydi, fakat yine de ahmak gibi ona olan platonikliğimi devam ettiriyordum. Gözümün önünde 1500 tane kız götürüyordu belki, ama yine de onu seviyordum.
Böyle de salaktım işte.
Yaklaşık 1 yıl sonra, telefon numarasını Flora sayesinde bulmuştum ve ona yazacak cesareti toplamıştım. Ama sadece yazacak cesaretim vardı, hâlâ benim kim olduğumu bilmiyordu ve böyle giderse de bileceğini sanmıyordum.
Aslında beni tanıyordu evet, bir kaç kez konuşmuşluğumuz vardı, ama bir kez bile olsun bana gülmemişti.
Becerdiği kızlara bile gülümserdi, ama bana hiçbir zaman gülümsememişti. Hep başkalarına karşı gülümsemesine bakıp dururdum.
Çünkü aptalın tekiydim.
Luke Hemmings'e aşık olacak kadar hem de.
Ama bu sorun değildi, içinde bulunduğum duruma alışmıştım ve yaşadığım acıyı benimsemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cíel || Hemmings
Short Story"Eğer seni becerirsem, gökyüzüne bakacağım çünkü eminim çirkinsindir." Luke Hemmings Texting. *Cíel-Gökyüzü