"Ona ısınamadım." Bir taraftan içkileri dizerken, bir taraftan bana yardım olsun diye yeni işe alınan Eddard'a gülümseyerek baktım.
"İlk başlar öyle oluyor, ama sonra sarışın, kıvırcık saçlarına dalıp gidiyorsun."
Sonuçta o Luke Hemmings?
Bana yardım için bay Ollasworth'ün onu işe alması çok yararıma dokunmuştu. Yük o kadar ağır olmuyordu ve ben, eve dönünce Mısır köleleri kadar yorgun olmuş olmuyordum.
İşe bir haftadır başlamıştı, ama çok iyi anlaşıyorduk. Flora ve Evelyn benden hoşlandığını söylemişti, fakat bu esmer ve gözlerimi kamaştıracak derecede yakışıklı olan çocuk için fazla sıradan bir kızdım.
"Gay değilim." Bana dönüp ciddi bir ifadeyle yüzüme baktığında, kahkaha attım. "Biliyorum."
"Kızlardan hoşlanırım. Özellikle de sıkı kalçaları ve diri göğüsleri olanları. Mesela senin gibi." Yarım ağız gülümsediğinde elimde tuttuğum havluyu gülerek suratına attım.
"Git başımdan be!" Gülüp işimizin başına döndüğümüzde, gözlerim bir çift mavi gözle buluştu.
Bana tek kaşını kaldırarak baktığında kalbimin teklemesini görmezden gelmeye çalışmıştım. Gözleri ben ve Eddard arasında mekik dokuyordu, bakışlarında anlam veremediğim bir sinir sezmiştim.
Kısa bakışmanın ardından gözlerini benden çekip, Michael'a yarım ağız gülümseyerek bir şeyler anlatmaya devam etmişti.
Kıskanmış mıydı?
Pek sanmam.
Zaten benden haz etmiyordu. Son attığım fotoğraftan sonra anonimin ben olmadığımı da anlayıp iyice koparmıştı zaten yarım yamalak olan irtibatımızı.
Umutsuzca ona âşık olan da bendim zaten.
Ne gerizekalıydım ama değil mi?
Kafamı gömüp bardakları silip, yerine dizerken sandalyede bir hareketlilik hissettim. Gözlerimi ses gelen tarafa çevirdiğimde ise karşımda elini yüzüne dayayıp, bana baygın baygın bakan Luke'la karşılaşmıştım.
Siyah, deri bir ceket giymişti. Altındaki bol siyah tişörtü ve siyah pantolonu uyum içerisindeydi. Siyah botları göz alıcı şekilde ayaklarında dururken, parmaklarındaki sayısız yüzükler ve her zamanki dağınık, kıvırcık saçları kıyafetlerini tamamlıyordu.
Yeni yeni çıkmış sarı kumrala dönük sakalları vardı. Dudağında piercingin izi duruyordu ve tanrı biliyor ya, ne kadar muhteşemdi.
Bardağı ovalarken, gülümsedim. "Oh hey, Hemmings."
Bembeyaz dişleri parladı. "Merhaba Mitchell."
Ardından kemikli parmaklarındaki yüzüklere bakarak dudağını yaladı. "Birer kadeh bir şeyler içmek istemiştim, ama görünüşe bakılırsa daha çok yardıma ihtiyacın varmış gibi duruyorsun."
"Sadece bardak siliyorum?"
Kafasını sağa ve sola salladı. "Oh, hayır güzelim. Yanlış siliyorsun, izin ver göstereyim."
"Ne-"
Konuşmama izin vermeden, aniden bar masasından atlayarak arkama geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cíel || Hemmings
Short Story"Eğer seni becerirsem, gökyüzüne bakacağım çünkü eminim çirkinsindir." Luke Hemmings Texting. *Cíel-Gökyüzü