Jimin sabah kolu şiddetli bir şekilde sarsılıp,adı sürekli söylendiği için uyanmak zorunda kaldı.
Gözünü ovalarken onu dürtükleyip duran Jungkooka döndü.Yine üstlerinde iç çamaşırlarından başka birşey yoktu.
"Ne var Kook?"
"İşe gitmemiz lazım."
Oflayarak kalkıp üstünü giyinmek adına dolaplarına yöneldiğinde bütün kıyafetlerinin aşağıda,bavulda olduğunu anımsadı ve kendine küfrederek merdivenlerle yönledi.
Jungkook ise pantolonunu çoktan giymiş,gömleğinin düğmelerini bağlıyordu.Etijerdeki telefonu çalmaya başlayınca son üç düğmeyi açık bırakıp ona uzandı.
"Alo Jungkook?Niye dün yüzüme kapattın lan şerefsiz?Zaten sinirlerim bozuldu bak birde sana çatmıyım tamam mı?"
"Taehyung arayan sensin istersen yine yüzüne kapatabilirim."
Jungkook telefondaki heyecanlı sesi bıkkınlıkla dinlerken Jimine sadece takım elbisesini almış merdivenlerden çıkıyordu.Onu konuşurken görünce kapının yanına ilişti.
"Ee gecen nasıl geçti?"
Minik gözleri bir anda kocaman oldu sarışın gencin.Merakla dinlemeye devam etti.
"Berbattı resmen.Seokjin tam bir faciaydı.Babam bile ondan daha güzel espiriler yapıyor.İlk başta takmadım çünkü adamı bir görsen o kadar yakışıklı ki.."
Jungkook gülerek tek eliyle gömleğini iliklemeye çalışıyordu.
"Artık tinderda takılma bence.Benimle takılmanın daha eğlenceli olacağına bahse girerim."
Jiminin yanakları sessizce ıslanırken olduğu yere çöktü.Jungkook onu aldatıyor muydu yoksa?Ama dün beraber değiller miydi?
"Jungkook şerefsizlik yapma kısmetimi kapatma.Gidiyorum hazırlanmam lazım görüşürüz."
"Tamam görüşürüz."
Telefonu kapatır kapatmaz gözyaşlarını kurulayıp içeri daldı Jimin.Jungkook onu farkettiğinde,oldukça dikkatini dağıtan açıkta kalan göğsüyle afalladı ama çabuk topladı.
Kocası,ya da onu aldatan "kocası", gülümseyerek yaklaşıp kollarını Jiminin hala çıplak olan bedenine dolayıp kafasını boynuna döndüğünde huylandı ve ister istemez kıkırdadı.
"Bugün işe gitmesek mi Jimin-ah ne dersin?"
Jungkook boynunun kokusunu iyice içine çekerken kulağına doğru fısıldayarak Jiminin duvarlarını iyice yıktı.
"Bütün günü yatağımızda geçirebiliriz.?"
Jimin buna asla hayır diyemezdi.Bunu bütün benliğiyle biliyordu ama Jungkookun göğsüne yerleştirdiği elleriyle onu hızla kendinden uzaklaştırdı.
"Akşamını sorduğun kişiyle yap sen onu!"
Çıkıp gidecekti.Gözleri yeniden dolmuş,fazlasıyla kırılmış ve sinirlenmişti ki Jungkook kolundan yakaldı.
Eh,Jungkook onun iki katı olduğundan kaçma gibi bir şansı yoktu.Denemedi bile.
"Ne saçmalıyorsun yine?"
"Telefonda konuştuğun kişiden bahsediyorum Jeon.O kadar tartışmamıza rağmen beni aldatacağını düşünmemiştim bile."
Jungkook bir süre ne demek istediğini anlamaya çalıştı ve en sonunda anladığında,kocaman bir kahkaha doldu Jiminin kulaklarına.
İyice sinirlenip kolunu kurtarmaya çalıştı ama Jungkook bu sefer ciddileşmişti.Daha da sıkı tuttu kolunu.
"O Taehyungdu."
Jimin yüzünü buruşturdu hemen.Taehyungu hiçbir zaman sevememişti.Hep fazla gevşek geliyordu ona göre.Her ne kadar onunla arkadaş oldukları için Jungkooka kızsada,içine soğuk sular serpildi birden.Bütün kırgınlığı uçup gitti.Kocası onu Taehyungla asla aldatmazdı.Bunu adı gibi biliyordu.
"Hey,aldatmak yok tamam mı?"
Ellerini yanaklarına yerleştirdiğinde Jimin utançla gülümseyerek kafasını aşağı doğru eğdi.
"Şimdi öylece durmaya devam edecek ve gününü bu odada mı geçireceksin yoksa giyin ve işe gidelim?"
Jungkookun sorusuyla kıkırdayarak giyinmeye başladı.Daha demin sinir krizi geçirmenin eşiğindeyken,şimdi kahkahalarla gülüyordu.Galiba bu kadar bağımlı olması, dönüp dolaşıp ona gitmesi bu yüzdendi.Ne olacağını ikiside bilmiyorlardı ve sonuna kadar merak ediyorlardı.
"İşe gidelim."
"Beni üzdün."
Birkaz daha güldü Jimin.Daha sonra işe gitmek için evden çıktılar.Yine aynı arabayla geldiler,şakalaşarak girdiler kapıdan.Şirketteki herkes şaşkınlıkla onlara bakmaya başladı.Hepsi onun bir günlük istisna olduğunu sanıyordu ama iş sandıklarından daha farklıydı.
Ya da sadece iki günlük bir istisnaydı?
Çünkü herşey birkaç saat sonra,Jimin her zamanki gibi Jungkookun yaptığı her hareketine karıştığında bitecekti.
Herkes bunu siyah saçlı gencin elindeki dosyalarla gülerek girdiği odaya somurtarak çıktığında anlamıştı.Dosyaların yarısı elindeydi ve hepsi yeşil renkliydi.
Jungkook her zaman projelerini yeşil renkli dosyalara koyardı.Jimin bütün hepsini saçma bulup onu azarlayana kadar da herşey güzeldi.
Sinirle odasına girip siyah deri koltuklara üstünde günler harcadığı kağıtları fırlattı ve masasına oturdu.
Bir süre odasını inceledi.Daha sonra telefonuna uzanıp,birkez daha Taehyungu aradı.
"Efendim?"
Arkadaşının sesi kahkasının arasında geldiğinde,birkez daha dünyadaki tek mutsuz insanmış hissine kapılmadan edemedi.Jeon Jimin,onu dünyadaki en mutsuz insan yapıyordu.
"Nerdesin Tae?"
Sinirden gözünün döndüğünü telefondaki genç adam bile farketmişti.Birden ciddileşip boğazını temizledi.
"Seokjinleydim Jungkook.Sandığım kadar kötü değil,hatta harika!"
Birkez daha pot kırdığında Jungkook gözlerini kapatıp sinirle soludu.Uzun zaman önce Tae ile konuştukları,Jungkookun şiddetle nefret ettiği bir konuyu yeniden açtı.
"Hoseok napıyor?"
"Hoseok nerden çıktı?"
"Ne yapıyor dedim Tae."
"Hiç.Hala aynı hastanede çalışıyor."
Uzun zaman önce Taehyung Jungkookun Jimin tarafından oldukça üzüldüğünü gördüğüne,arkadaşının iyiliği için başarılı bir doktor olan kuzeni Jung Hoseoku tavsiye etmişti.Jungkook ise Jimini aldatmak kadar seviyesizliğe düşemezdi asla.Ama şuan sinirden hiçbirşey umrunda değildi
"Güzel,yarın bize bir buluşma ayarla."
"Bekle Jungkook ciddi-"
"Ayarla dedim Taehyung fazla soru sorma.Görüşürüz."
Telefonu kapattığında derince ofladı boşluğa doğru.Yapacaktı işte.Onu yıpratan Jimini hayatından silecek,başkalarını deneyecekti.
Hem yakında boşanma kağıtlarını da hazırlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
f*cking marriage ✔
Fanfiction"En büyük lanetler sana girsin Jeon!" "Soyadımızın aynı olduğunu hatırlarsın umarım!"