Jungkook için o sabah Jiminin kokusuyla uyanmak çok güzeldi.İyice geringi geniş yataklarında.Daha sonra o günün pazar olduğu aklına geldiğinde,iyice keyiflendi ve ona sırtını dönmüş olan Jimine çevirdi kafasını.
Jeon her zaman bir asker gibi sabahın altısında ayağa kalkıp her işini saate göre ayarladığından tatil olsa bile yine altıda uyanmıştı.Jimini pazar günleri bu saatte uyandırırsa ona kızıyordu.Bu yüzden boynuna ufak bir öpücük kondurmayı seçip,yataktan kalktı.
Hava daha karanlıktı ki bu Jungkookun sabah koşusunu yapması için favori zamanıydı.Geri döndüğünde muhtemelen bahçıvan gelir,kocası uyanana kadar onunla konuşurdu.
Giyinip aşağı indi ve kendine bir şişe su aldıktan sonra dışarı çıkmıştı ki,Tanrı o günün pek de iyi bir gün olmayacağını söylemek için sağanak bir yağmur başlatmıştı.
Yağmur yağınca bahçıvanda gelmez,koşusunu da yapamaz ve günü Jimin uyanana kadar mahvolurdu.Yani saat 11'e kadar.
Küçük bir çocuk gibi oflayıp tekrar içeri girdi.Şişesini bir tarafa fırlattı,deri koltuklardan birine uzanıp televizyonda ne olup bittiğine baktı.
Ama bir türlü kanallara odaklanamıyordu.Jiminle herşey güzel gittiğine göre,yıllardır istediği birşeyi gerçekleştirmek istiyordu Kook.
Bir kız çocuğu sahibi olmak.
Bunu Jimine söylediğinde ertesi gün eve o sinir bozucu kediyi getirmişti.Jungkook kendisini sevmeyen ve etrafa pisleyen iğrenç birşey istemiyordu.O etrafa gülücükler saçan,her sabah farklı şekillerde yapacağı güzel saçlarıyla ortada dolanan bir kız çocuğu istiyordu.
Televizyonu kapatıp başını tavana çevirdi.Diğer günlerin aksine yattığı koltukta mayıştı.Yağmur damlaları yavaş yavaş duyulurken,kızıyla yapacağı birçok şeyi düşünerek uyuyakladı.
Birkaç saat sonra Jimin uyandığında Jungkook yanında yoktu.Paniklemedi çünkü kocasının huyunu gayet iyi biliyordu.Ama hâlâ yağmur yağdığından,aşağıda takıldığını düşündü.
Jungkookun etijerde bıraktığı telefonuna diğer günlerden farklı olarak birsürü mesaj geliyordu.Jimin rahatsız olarak telefonu eline aldı.Hızlıca sessize alıp önce banyoya,sonra aşağıya indi.
"Günaydın Kookie."
Bir bardak su içip salona doğru ilerledi.Sadece pijamasının altı vardı üzerinde.Birazcık üşümüştü.Jungkooktan ses gelmediğinde gerçekten endişelenmeye kalktı ama neler olup bittiğini anladığında gülümseyerek yanına çömeldi kocasının.
Kahküllerini geriye atarak alnını açıkta bıraktı.Normalde Jungkook uykusundan uyandırılmaktan nefret ederdi ama şuan o kadar tatlı gözüküyordu ki bu Jiminin umrunda olmadı.
Jungkook yavaşca gözlerini araladı ve güzelce gerindi.Önce Jimine gülümsedi,daha sonra uyuyakaldığı için kaşları çatık bir şekilde etrafına bakındı.
"Günaydın sevgilim."
Jiminin sesiyle bakışlarını yeniden ona çevirdi.Dudaklarını öne doğru uzattığında kocası gülerek minik bir öpücük kondurdu üzerlerine.
"Kahvaltı yaptın mı?"
Jungkook yavaşca kafasını salladığında Jimin ayaklanıp kahvaltı hazırlamaya gidecekti ki onu kolundan yakalayıp karnına oturmasını sağladı.
Sarışın gençe gülerek Jungkookun üstüne yatıp ellerini yanaklarına koydu.Hiç bu kadar huzurlu bir sabaha uyandığını hatırlamıyordu.
"Ne oldu?"
Neşeli çıkan sesi Jungkooku iyice keyiflendirirken,yanaklarına koyduğu ellerini kavradı ve avuç içlerini öptü.Jimin tebessümle onu izliyordu.
"Bugün birsürü işimiz var Jiminie."
"Ne diyorsun Jungkook? Bugün pazar."
Jungkook gülümseyerek yutkundu.Baygın bakışlarıyla kocasını izledi bir süre.Elleri sarı saçlarını okşamaya başladı.
"Ben düşündüm ki..yani belki,herşey güzel gittiğine göre-"
"Ne düşündüm Jungkook söyler misin?!"
Jimin merakla isyan ettiğinde kıkırdayıp dudaklarına derin ama kısa bir öpücük kondurdu ve devam etti.
"Belki ailemizi genişletiriz diye düşünmüştüm."
Jungkook sonunda söyleyip rahatlıkla nefes aldığında,Jiminin cevabı yine bütün rahatlığını alıp götürmüştü.
"Yoksa köpek mi aldın Jeon!?"
Sarışın genç heyecanla kalkıp evi aramaya başladığında Jungkook oflayarak peşinden gitti.
"Hani nerde?"
Jimin arkasını döner dönmez önünde Jungookun yapılı vücuduyla karşılaştığı için durmak zorunda kaldı.Kocası onun aksine sinirli gibi gözüküyordu.Sanki yapmak istemediği birşey yapmış gibiydi.
"Köpek falan almadım Jimin sadece çocuk istiyorum!"
İkiside donup kalırken Jungkook Jiminin suskunluğundan rahatsız olup arkasındaki koltuğa oturdu ve kafasını elleri arasına aldı.Herşeyi mahvettiğini sanıyordu.
Jimin beklemediği bir teklif karşısında girdiği şoku yavaş yavaş atlatırken usulca kocasının yanına oturdu.Hiçbirşey söylemedi.İkisi bir süre öyle durdular.
En sonunda sessizliği bozan Jimin oldu.
"Jungkook.."
"Biliyorum Jimin.Çocuk istemiyorsun çünkü bize güvenmiyorsun.Masum bir çocuğun bizim lanet kavgalarımız içinde büyümesini istemiyorsun.Hep aynı şeyler."
Jimin söyleyecekleri Jungkook tarafından ağzına tıkıldığında ne yapacağını bilemedi.Elini usulca sırtına koydu.Yavaşca okşarken kafasını omzuna yaslayıp derin bir nefes aldı.
"Bugün işlerin nasıl yürüdüğünü araştırırız.Zamanımız varsa da gidip bakabiliriz."
Jungkook yavaşca kafasını kaldırıp Jimine baktı.Ağlamamak için kendini çok sıktığı belli oluyordu.
"Ne?"
"Sana güveniyorum Kook.Senelerdir bu kocaman evde ikimizden başka kimse yaşamıyor.Minik bir çocuğun sorumluluğunu alabiliriz.Onu dünyanın en mutlu çocuğu yapamamamız için hiçbir neden yok."
Jimin gülümseyerek kocasına bakmaya devam etti.Jungkook duyduklarını sonunda idrak edebildiğinde,sevinçle Jimine sarıldı.Bütün yüzüne öpücükler kondurdu.
"Seni çok seviyorum Jimin."
"Bende seni Kookie."
Jungkook gülünseyerek kafasını çok sevdiği boynuna gömdü.Jimin yavaşca saçlarını okşarken diğer eliyle akan gözyaşlarını sildi hızlıca.
"Ama bir şartım var."
Jimin usulca konuştuğunda Jungkook endişeyle kafasını kaldırıp soran gözlerle ona baktı.
"Kız olsun istiyorum."
Gülümsemesi yavaşca büyürken hızlıca kafasını salladı Jungkook.Yeniden Jiminin boynuna sığındı.
Küçük ailelerin genişlemesine sadece birkaç hafta kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
f*cking marriage ✔
Fanfiction"En büyük lanetler sana girsin Jeon!" "Soyadımızın aynı olduğunu hatırlarsın umarım!"