Jungkook bütün gün Jimine asi bir şekilde davranıp,eve geldiklerinde koltukta uyumayı tercih etmişti.Onun yüzünü görmek istemiyordu.
Sabah kalktığında sırtı hafifçe ağrısada umursamadı.Bugün Hoseokla buluşacaktı çünkü.İş yerinden izin almıştı.
Pikesini ve yastığını toplayıp kolunun altına tıkıştırdı ve merdivenlere yöneldi.Jimin hala odada uyuyordu.Sarı saçları beyaz yastığına dağılmıştı.
Sessizce dolaptan giyeceklerini ayarladı ve aşağı indi.Üzerini giyinirken,bir yandan da ağzına bir parça ekmek sıkıştırıyordu.
Aldatma fikri bile Jungkookun kendisinden nefret etmesine sebep olurken,resmen kocasını aldatmaya gidiyordu.Artık boşanma kararı aldığı için,Jiminin diğer insanlardan bir farkı kalmadığını söylerek kandırıyordu kendisini.
Evden çıkıp dün gece numarasını aldığı Hoseoka mesaj attı.Birlikte kahvaltı yapmaya gideceklerdi.Ordan sonra da belki başka biyerleri gezerlerdi?
Yarım saatlik bir sürüşten sonra buluşacakları kafeye geldiğinde aklından birsürü şey geçiyordu.Jimin kesinlikle birşeylerden şüphelenecekti.Kesinlikle onu arayacaktı.Bu yüzden boşandığını söylediği Hoseoka karşı bir pot kırmamak adına rehberdeki adını düz bir şekilde Jimin olarak kaydetti ve içeri adımladı.
Hoseok gelmişti.Taehyungun geçen seneki gösterdiği fotoğrafta siyah olan saçlarını kırmızıya boyatmıştı.Ciddi bir şekilde telefonuyla uğraşıyordu.Jungkook heyecanlandı.Hatta bir an herşeyden vazgeçip çıkıp gitmeyi bile düşündü.
Gergince sandalyesini çekil oturduğunda,Hoseok nazik bir gülümsemeyle kafasını kaldırdı.
Jungkook ona uzatılan eli sıkarken hiçbirşey hissetmedi.Gözlerinin içine bakarken,gülüşünü izlerken veya anlattığı şeyleri dinlerken bile kalbi hızlanmadı.
Kahvaltısının yavaş yavaş sonuna gelirken,Hoseok onu tam anlamıyla tanıyabilmişti.Jungkook ise hala onun bir doktor olduğundan başka birşey bilmiyordu.
"Branşın ne Hoseok?"
Kızıl saçlı genç kahvesinden bir yudum daha alarak branşıyla ilgili soruyu üniversite sınavından anlatmaya başladığında,dinliyormuş gibi yapmaya geri döndü.
O sırada telefonu titrediğinde Hoseok konuşmasını kesip bakışlarını telefonuna indirdi.Jungkook önce Jiminden gelen bir mesaj olduğunu gördüğünde bakmak istemedi.Ama bu oldukça uzun bir mesaj olduğundan elinde olmadan parmağı ekrana dokundu.
"Hoseok bana biraz zaman verir misin işten bir mesaj geldi de."
"Tabi ki."
Ayaklanıp tuvaletlere doğru gitti ve mesajı okumaya başladı.
"Jungkook nereye gittin bilmiyorum.Daha yeni uyanabildim ve işe oldukça geç kaldığım için patrondan güzel bir azar yedim.Seni sorduğumda izinli olduğunu söyledi.Nerdesin bilmiyorum,ama dün olanlar için oldukça üzgün olduğumu bilmelisin.Dün gece hep ağladım ama ya duymadın ya da duymamazlıktan geldin.
O gün sana bağırdığım için özür dilerim.Daha yeni başka bir şirketle anlaşma sağlayamamıştım ve sinirliydim.Sen üstüne geldiğinde patladım.Seni çok seviyorum Jungkook.Beni ne olursa olsun asla bırakmayacağını biliyorum.Daha birkaç saat önce gittin ve herşeyim alt üst oldu.Sen olmazsan sabahları iğrenç bir alarm sesiyle uyanmak zorunda kalırım.Senin öpücüklerinle değil.
Lütfen neredeysen gel ve herşeye yeniden başlayalım."
Jungkook hipnoz olmuş gibi gelen mesajı okurken,yanağını ıslatan gözyaşını farketmemişti bile.Hızlıca yüzünü yıkadıktan sonra uzun süre kendisini izledi.Hangi akılla kocasını aldatmayı düşünmüştü ki?Tam bir aptaldı.Nefret duygusu bütün vücudunu sarmıştı.Kendinden nefret ediyordu artık.
Yüzünü kurulayarak hızlıca lavabodan çıktı.Hoseokun oturduğu masaya yönlerek sandalyeye astığı ceketini aldı ve gülümsedi.
"Çok iyi vakit geçirdim Hoseok.Ama işten çağırıyorlar önemli birşeymiş.Mutlaka tekrar görüşelim olur mu?"
Ard arda sıraladığı yalanlarıyla birlikte gülümseyerek kafeden çıktığında,aklı yolda değilde tamamiyle Jimindeydi.
Yüzünde şapşal bir sırıtmayla sürüyordu arabayı.Jiminin bıraktığı dosyalar hala yan koltuğunda öylece duruyordu.Kendi arabası olmasına rağmen heryer kocası gibi kokuyordu.Sanki hemen yanında oturuyordu aşık olduğu adam.
Artık tamamiyle emindi.Her hücresine kadar aşıktı Jimine.Birkez daha içinde tekrarladı.Ne yaparsa yapsın,her ne kadar kavga ederse etsin her zaman Jimine yapışıp kalacaktı.Kendi yarattıklarını yine kendileri çözecekti.
Evin önüne park ettiğinde Jimini bahçede kahvesini içerken gördü.Gülümseyerek yanına gitti.Sadece onu görmek bile heyecanlanmasına yetmişti Hoseokun aksine.
Sessizce yaklaşıp kollarını sımsıkı doladı arkasından.Saçları arasına bir öpücük kondurdu.Burnunu boynuna gömerek güzel kokusunu derince içine çekti.
"Hoşgeldin sevgilim."
Jiminin daha yeni ağladığını belli eden ses tonu ve şişmiş gözleri Jungkooku iyice pişmanlığa sürüklerken biraz daha sokuldu ona.
"Nerdeydin?"
Jungkook bir anda dondu kaldı.Buna verebilecek hiçbir cevabı yoktu.Yalan söylemeyi seçti.
"Hiç.Hava almaya çıktım."
Jimin ellerini etrafına sardığı kollarına koyarken burnunu çekti usulca.
"Birdaha çıkıp gitme böyle olur mu?"
"Birdaha asla gitmem Jiminie.Seni çok seviyorum."
"Bende seni çok seviyorum Kook."
Jungkook bu sefer yaramaz bir şekilde burnunu yanağına sürttüğünde Jimin kıkırdadı.Siyah saçlı genç kısılan gözlerinin yanlarına öpücükler kondurdu.
"Çok özledin mi beni?"
"Çok."
Jungkook yavaşca Jimini oturduğu sandalyeden kaldırırken yanaklarına minik öpücükler konduruyordu.
"Hadi özlemimizi giderelim Jiminie."
"Giderelim Kook.."
Jungkookun telefonu titrediğinde Jimin yukarda olacağını söyleyerek dudaklarına uzandı ve koşarcasına merdivenlere yöneldi.
Siyah saçlı genç gülümseyerek arkasından bakarken telefonunu çıkardı ve gelen mesaji kontrol etti.Hoseokun gönderdiğini görünce yüzü buruştu.
Jimine birşey çaktırmamak adına numarasını rehberinden sildi ve merdivenlere yönledi.
Birdaha asla Jimini bırakıp gitmeyecekti.
Arkadaşlar Rana sevgilim olmak istemiyor onu linç eder misiniz benim gibisini bulmuş harcıyor ya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
f*cking marriage ✔
Fanfiction"En büyük lanetler sana girsin Jeon!" "Soyadımızın aynı olduğunu hatırlarsın umarım!"