Jimin gözlerini ovuşturarak duvardaki saate birkez daha odaklanmaya çalıştı.Her sabah Jungkooktan erken uyanacağına dair iddaya giriyorlardı ama o her zaman öğleye yakın uyanıp kaybediyordu.
Eh,en azından bugün kendi rekorunu kırmıştı.
Üzerine birşeyler geçirip önce Hye Lin'i kontrol etti.Mor çarşafların dağınıkça bırakıldığını gördüğünde aşağı indi.
Jungkookun ve kızının gülüşen seslerini duyabiliyordu.Seslerin geldiği yere,mutfağa girdi tebessümle.
"Ne yapıyorsunuz?"
İki kafa da onlara doğru çevrildiğinde Jimin sabahın erken saatlerinde ikisininde unla kaplı olduğunu farketti.
"Krep yapıyorduk."
"Krep?"
Gülümseyerek ona cevap veren kızını Jungkookun kucağından alıp yanakları birer öpücük kondurdu.
"Ben?"
Jungkook gözlerini büyültmüş,yalvaran bakışlarını ona dikmişken kıkırdayarak dudakları üzerine bir öpücük kondurdu.Dolgun dudaklarına bulaşan unları sildikten sonra tavada kabarmaya başlamış krebe baktı.
"Çevir Jungkook."
"Ne?"
"Krebi çevir."
Jungkook krebi çevirmeye kalkıp onu yamulttuğunda Jimin bir adım geriye gitti korkuyla.Kocasının sabahları kahvaltı iyi gitmezse bütün gün sinirli dolaşacağını biliyordu.
Jungkook sinirle soluyup tavadaki krebine,daha sonra Jimine baktı.Hye Lin havadaki gerginliği sezmişcesine, gülümseyerek parmağını o tarafa doğru uzattı.
"Bak baba!Artık kalp şeklinde!"
İki genç gözlerini kızlarının işaret ettiği tavaya doğru çevirdi.Gerçekten de krep kalp şeklindeydi artık.Jimin çocuksu bir neşeyle krebe bakakalmış Jungkookun yanağına bir öpücük vererek Hye Lin'le birlikte içeri gitti.
"Çizgi film izleyelim."
Televizyonu açıp kumandayı Hye Lin'e verdikten sonra yeniden Jungkookun yanına gitti.Onunla konuşmak istediği birşey vardı.
Her ne kadar yemeğe odaklanan Jungkook ona aşırı yenilesi gelsede bunun dikkatini dağıtmasına izin vermedi ve işini bitirmesini bekledi sessizce.
"Masayı hazırlayalım."
Tabaklara uzandığında önüne geçip kollarını boynuna doladı hızlıca.Jungkook hafifçe tebessüm ederek ona bakıyordu.Önce dayanamayıp minikçe öptü dudaklarını.Daha sonra tatlı yüzü ciddileşti.
"Birşey fark ettim.."
"Hm?"
Jimin kafasını uzanıp içerde kendi saçlarıyla oynarak televizyon izleyen Hye Lin'e baktı kısaca.
"Hye Lin geldiğinden beri,herşey çok güzel gidiyor."
Jungkookun parlayan gözleri sönerken birşey söylemeden tabaklara yöneldi ama Jimin birkez daha onu engelledi.
"Kötü birşey mi söyledim?"
"Hayır."
"O zaman?"
"Kendimi affetmiş değilim hâlâ.Herşeyi mahvettim."
"Jungkook bana bak."
Jungkook aşağı çevirdiği gözlerini çekingence Jimine çevirdi.
"Herşey çok güzel..hepimiz mutluyuz ve artık tam anlamıyla bir aileyiz.Üzülmeni istemiyorum."
Jungkook gülümserken Jimin gözlerinin dolduğunu farketti.Hızlıca kendine çekip sıkıca sarıldı ona.Sırtını yavaşca okşayıp geri çekildi.
"Karnım aç."
İkisi gülerek masayı hazırlamaya giriştiler bu sefer.Kahvaltılarını yaptıktan sonra Hye Lin'le birlikte bahçelerine çıktılar.Küçük kız kendi kendine oynarken onlar avluda,ellerini birleştirmiş kızlarını seyrediyorlardı sessizce.
"Bence Jae Eun'u çağırmalıyız."
"İyi anlaşıyor gibiler."
"Hiç korkmuyor musun?"
Jungkook Jiminin yeniden Hye Lin'in hastalığından bahsettiğini anladığında somurttu.
"İlaçlarını alıyor.Doktora da götürüyoruz.Atlattı sayılır."
"Bazen dünyanın en şanslı insanı olduğumu düşünüyorum."
Jimin Jungkookun elini daha da sıkı kavrarken kızına birkez daha baktı.
"Evet,ben de."
"Ama kabul et Kook.Sabahki krepler güzel değildi."
Jungkook sanki bunu bekliyormuş gibi birden 5 yaşındaki bir çocuğa dönüştü.Gözlerini büyülterek kendini savunmaya geçti hemen.
"Ya bana erken çevir dedin yoksa güzel olurdu!"
"Çevirmeyle ne alakası var!?"
"Saçmalıyorsun."
"Sen saçmalıyorsun."
"Hiçte bile."
"Sus."
"Seni seviyorum.
"Ben de."
İkisi birbirlerine bakarak gülerken Hye Lin oynamaktan sıkılıp yanlarına geldi.Jungkook onu kaldırıp geniş masaya oturturken alnını derince öptü.Küçük kız ise hiçbirşey duymamasına rağmen,sırf babaları gülüyor diye gülmeye başladı.
Yaşadığı duygular,yatağı,ya da edindiği herşey çok daha iyiydi burda.Yaşamında ilk defa sevildiğini hissediyordu.İlk defa yanakları ağrıyana kadar gülmeyi öğrenmişti bu evde.
"Neden böyleyiz?"
Jimin kahkalarının arasından zar zor konuştuğunda Jungkook önce onun,sonra da Hye Lin'in elini kavradı sıkıca.
"Neden böyleyiz bilmiyorum.Ama böyle olmayı hiçbirşeye değişmezdim Jeon Jimin.."
O sabah seneler önce taşındıkları tahta evden ilk defa bağırışmalar değil de,kahkalar yükseldi.İlk defa herkes mutluydu.Hye Lin onların evine bir mucize gibi doğmuştu sanki.Jimin ile Jungkook birbirlerine birkez daha aşık olmuştu.Başka hiçbirşey önemli değildi onlar için.
Kabus gibi olan evlilikleri birden en güzel rüyalarına dönüşmüştü.
Jeon ailesi asla dağılıp gitmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
f*cking marriage ✔
Fanfiction"En büyük lanetler sana girsin Jeon!" "Soyadımızın aynı olduğunu hatırlarsın umarım!"