Jimin kızıyla birlikte gittikleri oldukça eğlenceli olan kahvaltıdan yeni dönmüştü.
Hye Lin'le beraber öğlene kadar uyuduklarından bu biraz da öğle yemeğine giriyordu ama bunu dert etmedi.Onunla vakit geçirebildiği için çok mutluydu çünkü.
"Bugün çalışma masanı kuralım mı Hye Lin ne dersin?Ya da raflarını kurup oyuncaklarını dizebiliriz."
Onun cevap vermesini beklemeden devam etti.
"Bence çalışma masasını Jungkook kurabilir.Raflar daha kolay."
İkiside Hye Lin'in eğitimi için özel bir okula bakıyordu durmadan.Şimdilik evden eğitim alması en mantıklısı gibiydi.Jimin eğer sınıfta bir kriz geçirirse arkadaşları tarafından dışlanabileceğinden korkuyordu.
"Babamı arayabilir miyiz?"
Küçük kızın bu isteği biraz canını sıksada gülümsemesini bozmadan telefonunu çıkartıp Jungkookun numarasını tuşladı.Aşina olduğu melodi üst kattan kulaklarına dolduğunda kapattı ve Hye Lin'i kucağına aldı.
"Baban telefonunu evde unutmuş Hye Lin.Birkaç saat sonra gelir."
Kızını geniş yatakta siyah çarşafların üzerine oturttu ve gardolabına yöneldi.Onun siyah saçlarının çarşaflarla uyumunu çok seviyordu.Ona ve kendisine rahat birşeyler giydirdikten sonra yanına uzandı ve etijerdeki laptobu aldı.Jungkookun unuttuğu telefonunu da bulmuştu.
Amacı Hye Lin'le güzel bir animasyon filmi izlemekti.O film ararken küçük kız çekinerek bir soru sordu.
"Kafamı karıştıran birşey var."
Jimin gözleri hâlâ ekrandayken minik ellerini üşüdüğü için boynuna gömdüğü kızına cevap verdi.
"Dinliyorum prenses?"
"Şimdi hanginize baba demeliyim?
Sarışın genç şaşkınlıkla gözlerini ekrandan kaldırıp ona merakla bakan Hye Lin'e çevirdi.
"İkimize de."
"Ama o zaman karışmaz mı?"
Jimin bir an için laptopun ekranına uzun süre baktı ve hızlıca kapatıp yatakta doğruldu.Hye Lin'e de aynısını yapması için yastığı dikleştirdikten sonra minik ellerini ellerini arasına hapsetti.
"Şimdi şöyle yapalım,bu eve geldiğinden beri aklındaki bütün soruları bana sor ve ben de cevap vereyim oldu mu?"
Hye Lin sanki geldiğinden beri bunu bekliyormuşcasına istekle kafasını salladı ve küçük parmakları Jiminin eline daha sıkı sarıldı.
"Jungkook babamla sen evli misiniz?"
"Tabiki evliyiz Hye Lin."
"Erkeklerin birbirleriyle evlendiklerini bilmiyordum."
Jimin Hye Lin'i utandırmayacak bir şekilde gülüp yanaklarına öpücükler kondururken küçük kızın gülmesini sağladı.
"Jungkook babam ve sen ne iş yapıyorsunuz?"
"Kocaman bir binada çalışıyoruz bebeğim."
"Peki neden bana bir oda ve oyuncaklar aldınız?"
Jimin kollarını Hye Lin'in ince beline sardı ve kafasını minik boynuna gömdü.
"Çünkü sen artık bizim kızımızsın Hye Lin.Seni çok seviyoruz.Bundan sonra bizimle büyüyeceksin,bizimle yaşayacaksın ve bizi sevginle besleyeceksin.Olur mu?"
Hye Lin parmaklarını babasının saçlarına geçirip gülümseyerek kafasını salladı.O sırada onların bu güzel anını bozan Jungkookun çalan telefonu oldu.Jimin doğrulup kim oldiğuna baktığında,bilinmeyen bir numara olduğunu farketmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
f*cking marriage ✔
Fanfiction"En büyük lanetler sana girsin Jeon!" "Soyadımızın aynı olduğunu hatırlarsın umarım!"