"Olmaz,Jungkook."
Jimin aynı kocasına söz verdiği gibi evlatlık için işlemleri başlatmıştı bile.Şimdi tek sorun,Jungkookun piskolojik sorunları olan bir kız çocuğu sahiplenmek istemesiydi.
"Kız altı yaşında Jimin.Annesiyle babası istemiyormuş bile.Ne yaparsa yapsın ceza verip bodruma kapattıklarından-"
"Anlamak istemiyor musun!?"
Jungkook deri koltuklarında ona gönderdikleri e-maili ciddi bir şekilde okurken Jimin en sonunda patlamıştı.Susup gergin gözlerini ona çevirdi.Jimininkiler ise sinirle parlıyordu.
"Gelip bana kızın şizofreni olduğunu söylüyorsun,annesiyle babasının kavga edip sinirlerini ondan çıkardığını sayıklayıp duruyorsun Jungkook!"
Susup bir süre Jungkookun tepki verip vermeyeceğini kontrol etti ama bir cevap alamayınca aynı sinirle devam etti konuşmasına.
"Biz sürekli,birçok kez kavga etmiyor muyuz?Şu anda o kız burda olsa ne kadar etkilenebileceğini hiç düşünmedin mi?Onu cehennemden alıp yeniden cehenneme koymak gibi birşey olur bu!"
"Sadece normal bir çocuğumuz olsun istemiyorum Jimin.Cehennemden çekip aldığımız bir çocuğumuz olsun istiyorum."
Jungkookun sakin tavırları Jimini iyice sinirlendirirken hızla koltuktan kalkıp merdivenlere yönledi.
"İlk önce kendi cehennemini yok et Jeon Jungkook!"
Yatak odalarının kapısı sertçe kapandığında Jungkook sinirle soludu ve birkez daha ekrandaki kızın fotoğrafına baktı.Vazgeçmek istemiyordu.
"Deneme süresi veriyorlar!"
Jiminin duyabileceği bir ses tonuyla son kozunu ortaya sürdüğünda yatak odasının kapısı açıldı.Jungkook rahatlayarak arkasını dönüp hızlı adımlarla ona gelen kocasını gördüğünde,biraz fazla erken rahatlamıştı.
"Ben bir çalışanı işe almayacağım Jungkook,bir evlat edineceğim.Bunun nasıl bir deneme süresi olabilir!?"
Jungkookun boşluğundan faydalanarak kucağındaki laptobu hızla aldı ve son bir kez daha,üzerine bastırarak konuştu.
"Ya bu kızdan vazgeçersin,ya da bir çocuğun olmaz."
❇
Jimin Jungkookun çıkıp gittiğini görmüştü.Birkaç asır gibi gelen saatten sonra arabanın sesi yeniden kulaklarına dolduğunda merakla pencereye yanaştı.Kocası yüzünde memnun bir ifadeyle arabadan indi ve etrafına bakındı.Daha sonra etraftan dolandı ve arka kapıyı açtı.
Jimin kaşları çatılırken merakla hangi antikaya milyonlar verdiğine bakmak istedi.Sinirli olunca ya saçma sapan şeylere,ya da antikalara para harcardı.Antikalar da Jiminin gözünde saçmaydı ama herneyse.
Arka koltuktan inmesi zaman alan şeyin,parayla satın alınamayacak bir şey indiğinde küçük gözleri kocaman oldu.Saatlerdir çıkmadığı odadan hızla çıkıp aşağı kata indi.
Endişeli gözleri çıktığı avludan sakince çıkan Jungkooka,ve onu görünce birden duran minik kızda gezindi.
Uzun siyah saçları yüzünün yarısını kapatan solgun tenli kız onu gördüğünde olduğu yerde durdu ve kafasını kaldırmadan ona bakmaya başladı.
"Jungkook ne yaptın?"
"Kendi cehennemimi yok etmemi söylemedin mi?O olmadan yok edebileceğimi düşünmüyorum."
Kız korkulu gözlerle onları izlerken Jimin sessizce kocasının kolundan tutup onu içeri çekti.Kapı kapalı değildi ama küçük kızın dikkatini çoktan büyük bahçenin ardında dolaşan kazlar ve onlarla ilgilenen bahçıvan çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
f*cking marriage ✔
Fanfiction"En büyük lanetler sana girsin Jeon!" "Soyadımızın aynı olduğunu hatırlarsın umarım!"