Sabahın ilk ışıkları, pencerenin ardından bulunduğum odayı doldururken gözlerimi zar zor ışığa alıştırıp aralayabilmiştim. İlk gördüğüm şey, Katsuki'nin pencereye dayanıp sigarasını içtiği olmuştu. Etrafa duman saçan sigarasının diğer ucunu küllük niyetine duvara bastırıyor, çıplak bedenini farkında olmadan bana sunuyordu.
Geceden kalma vücudunun çeşitli yerlerinde kızarıklık ve diş izi vardı ve ben garip bir şekilde bundan hoşlanmıştım. Sahi, gece yaşananlar yavaş yavaş gözümün önünde belli belirsiz canlanıyordu.
Yorgundum; çok az uyumuş ve neredeyse sabaha kadar sevişmiştik.
Ama ne yazık ki uykum kaçmıştı. Yatakta oturur konuma geçtiğimde Katsuki dikelip başını bana çevirmişti. Her zaman sunduğu alaycı gülümsemesini yüzüne yerleştirip konuşurken dumanın dudakların arasından çıkmasına izin vermişti, "Günaydın."
Dudaklarımı içeri kıvırıp bakışmayı bozmuş, kısa bir "Günaydın," mırıldanmıştım.
Başımı tekrar ona çevirdiğimde komodinin üzerindeki Rus ruletine ulaşmıştı. Ruleti bana uzattığında geri çevirmiş, elimle alnıma vurmuş ve "Yine başlama..." demiştim zayıf bir ses tonuyla. Çatık kaşlarını bozmadan ruletin ucunu ovarken neden gereksiz yere hayatını ortaya koyduğuna tekrar kafa yormaya çalışmıştım. Onu anlayamıyordum işte o zamanlar.
Gözlerini kısıp yakutlarını ince bir şerit şeklince ancak görebileceğim şekilde gülümsemişti ve ruleti şakağına dayamıştı. "Hadi deneyim. İlk ben başlıyorum," Gözlerini son kez şoktan mimiklerimi dahi oynatamadığım suratımda gezdirip kapatmıştı.
Ve ben o sırada korkudan hareket edemeyen vücuduma söz geçirip ona yaklaşmış, ruleti kendime asılmıştım. Elleri arasındaki boşlukla gözlerini aralayıp kaşlarını çatmıştı. "Oyun bozancı. Eğlence yoksunu seni," demişti bana. Başımı sağa ve sola sallayıp sinirden gülmüştüm. "Ölmeni istemiyorum," demiştim buruk bir ifadeyle. Sesim titremiş, görüşüm yavaştan buğulaşmaya başlamıştı.
Yüz ifadesi ağır çekimde değişirken çatık kaşları ile yüzündeki gülümseme kaybolmuş, bakışları yeri bulmuştu. "Ben... Ölmem ki." Sinirle dişlerimi birbirine bastırıp iç geçirmiştim. Çatık kaşlarımı bozmadan ruletin içindeki mermileri çıkarmak amaçlı ruleti açtım.
Ancak içi boştu.
Başımı yavaşça kaldırıp yeniden gülümseyen suratıyla karşılaştığımda dudaklarımdan "Neden?" kelimesi dökülmüştü acizce. Yatağa çıkıp emekleyerek bana yaklaşmış, burnunu hâla hareket edemeyen benim burnuma sürtmüştü. Sigara koyuyordu; bütün gece içime çektiğim ve ciğerlerimi kavuran duman kokusuydu sonuçta.
"Belki biraz cesaret kazandırır diye yapmıştım. Kendine güvenin artar..." Bu mantıklı gelmemişti. Yükünü bacaklarıma verdiğinde kolları boynumda birleşmişti bile.
"Evet sonra içinde mermi olanla kendimi vurayım!" Bu güvenimi arttırırdı, evet. Ancak ölüm o zaman kaçınılmaz olurdu. Gerçi şimdi düşündüm de, zaten kendisine ölüm meleği diyen bir adamla olmuştum. Koynuma girmiş, kötü amellerine alet etmişti.
Çıplak bedenin sıcaklığını, buz kesmiş vücudumda; kafasını omzuma gömdüğünü, tenime çarpan sıcak nefesiyle,rahatlıkla hissedebiliyordum.
Güçsüz düşmüştü kollarım. Öyle ki, zar zor kaldırıp sarışının sırtına koymuş, sarılmasına karşılık verebilmiştim. Onunla beraber mutlu olmak istiyordum sadece, neden böylesine tehlikeli işlere devam ediyordu ki?
"Neden," sordum. "Neden buna devam ediyorsun...?" Sesim o denli zayıf ve kısık çıkmıştı ki duyduğundan emin bile olamamıştım. Ancak hızlıca kaldırdığı başı ve dudağına yayılan gülümsemesi, duyduğunu göstermişti bana.
"Bilirsin, Rus ruletini iki önemli temelden dolayı oynarsın." Parmakları, dudaklarıma baskı yapıp onları okşarken yutkunmuştum. "Ya zor bir durumda kaldığın ve para kazanman gerektiği için, ya da zor bir durumda kalmadığın hâlde para kazanmak için."
"Sen neden oynuyorsun peki?" Gözlerimi kapayıp mırıldanmıştım. Daha fazla duymak bana zarar verecekti ancak ihtiyaç duyuyordum aynı zamanda.
"Benimki bu iki temelin dışında kalıyor." Elleri, yana düşmüş ellerimi yeniden yakaladığında beline yerleştirmişti. O an ki durumumuz fazla tahrik ediciydi; ancak ânın keyfini çıkaramayacak kadar yorgun düşmüştüm duyduklarımla. "Tahmin edebiliyor musun?"
Kaşlarını sorarcasına havaya kaldırdığında ben de kaşlarımı kaldırmıştım. Aklıma gelen ilk şeyi de sunmuştum işte. "Zevk aldığın için mi?"
Odanın bir başka köşesine odaklanıp dudağını yalamış, sonra yeniden bana dönüp sormuştu, "Neden zevk alıyorum peki?"
Nedeni oldukça basit gelmişti gözüme, asıl nedenini bilmeden önce. Adrenalini ve tehlikeyi sevdiğini, heyecan verici şeylerden zevk aldığını düşünüyordum o ana kadar. "Hayatını ortaya koyduğun için?"
Kıkırdayıp kalçasını havaya kaldırmış, üzerime verdiği yükü hafifletmişti. Onun yakutlarına bakabilmek için kafamı yukarı kaldırmam gerekmişti çünkü üzerimde doğrulmuştu. Omuzlarımdaki ellerini sıkılaştırıp dudaklarını dudaklarıma sürtmüştü.
Birkaç dakikaya kadar tuttuğum nefesim onun nefes kesici ve heyecanlandırıcı görüntüsü yüzündendi. Ancak ağzını araladığında nefesimi, korkudan ve pişmanlıktan tutmaya başladığımı söylemem gerekiyor.
"Hayır, karşımdakini ölüme sürüklediğim için."
Heey, um, kitabın adını değiştirmeye karar verdim. Eğer güzel kitap isim önerileriniz varsa ve yazarsanız sevinirim, olmadı benim birkaç fikrim var onlardan da koyabilirim. İyi günler!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Breath Of Death║KiriBaku
FanficBakugou Katsuki, elini kana bulamayan bir ölüm meleğiydi. |ağustos 2018|