chapter 7: the disappointment

505 70 61
                                    


[ GAVİN REED BAKIŞ AÇISI ]

Gecenin karanlığı ve soğuk hava içimi ürpertirken, elimde tuttuğum sıcak kahvemi yudumladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Gecenin karanlığı ve soğuk hava içimi ürpertirken, elimde tuttuğum sıcak kahvemi yudumladım. Biraz kafamı dinlemek için departmandan çıkmıştım. Son yaşanan olaylar beni epey yormuş, artık kendimi tanıyamaz olmuştum. Bu yüzden de
yüksek sayılabilecek bu yere gelmiştim. Elimdeki bitmiş plastik kahve bardağını kenara bıraktım.

Rüzgar bedenimi ürpertirken, önümde uzanan denize bakıyordum. Gözlerimi kapadım, fakat kapadığım anda Casey'in beni öptüğü an aklıma gelmişti. Hızla gözlerimi açıp derin bir nefes verdim. "Neden yaptın? Neden işleri zorlaştırdın?" diye mırıldandım kendi kendime.

Zor da olsa kendime itiraf etmeyi becerebilmiştim. Androidin dudakları benimkilere değdiğinde, yapmamam gerektiği hâlde etkilenmiştim. Ama kendime hakim olmalıydım, dava bittiğinde Casey gidecekti. Ve onu bir daha asla görmeyecektim. Kafamı başka şeylerle meşgul etmeli, asla kendimi ona kaptırmamalıydım. Hayat, masallardaki gibi değildi, hiçbirzaman mutlu sonla bitmezdi.

"Kenara çok fazla yaklaşmayın dedektif, eğer aşağı düşerseniz ölme şansınız %76.3" Arkamdan gelen tanıdık sesi duyduğumda o tarafa doğru döndüm. Karşımda Casey'i görmemle dengemi kaybederek sendelemem bir oldu.

"Dikkat edin!" Android hızla elimden yakalayarak beni kenara çekti. İkimizin de nefesleri sıklaşmışken "Dedektif..." diye mırıldandı Casey. "Ne var?" Bilerek onunla göz teması kurmamaya çalışıyordum ama "Kalbiniz..." diye devam ettiğinde meraklanarak başımı ona doğru çevirmek zorunda kaldım.

"Ne olmuş kalbime?" Rüzgar onun saç tutamlarını savuruyorken,
benim şaşkın bakışlarımın altında "Çok hızlı atıyor.." diye tamamladı cümlesini. En az benim kadar şaşkındı o da. Benim kalbimin neden bu kadar hızlandığını anlamamıştı.

"Az önce eğer düşseydim %76.3 ihtimalle öleceğim bir yerden kıl payı kurtuldum. O yüzden hızlı atıyor olamaz mı ukala?" Ağzımdan çıkan kelimelerin aksine, neden heyecanlandığımı ben çok iyi biliyordum. Ama bunu Casey'e söylemeyecektim. Engel olmaya çalıştığım hislerim, benimle beraber mezara gidecekti.

"Anlıyorum..." diye mırıldanarak arkasını döndü RK900. Ve gitmeden önce arkası dönük bir şekilde bana seslendi "Yarın son aykırı avımıza çıkacağız! Erkenden departmanda olmayı unutmayın!"


〰️♦️〰️


[ RK900 BAKIŞ AÇISI ]

Varış noktası belirleniyor...


Varış noktasına kalan
süre 25 dakika

Son birkaç dakikadır sormaya çalıştığım şeyi sormak için çekinerek Gavin'a baktım. Son derece ifadesiz bir yüzle arabayı sürüyor, ve yoldan gözlerini ayırmıyordu. Fazlaca uykusuz olduğu her halinden belliydi. Sonunda dudaklarımı yaladım ve cesaretimi toplayarak sordum, "Siz iyi misiniz? Çok uykusuz görünüyorsunuz."

Dedektif yine gözlerini yoldan ayırmadan ruhsuz bir şekilde bana cevap verdi. "Nasıl olup olmadığımı sormak programında var mı? Belki de gidip bir kontrol etmelisindir, ha?" Adamın yaptığı iğnelemeyi anladım ve dudaklarımı birbirine bastırarak susmakla yetindim.

Başımı cama çevirerek yolu izlediğim sırada Gavin'dan gelen soruyla ona dönmem gerekti. "Dün akşam, beni nasıl buldun?" Böyle bir soru beklemiyor olsam da bozuntuya vermeden yüzüme ukala bir sırıtış yerleştirdim. "Ben bir androidim dedektif. Yeteneklerimi hafife alıyorsunuz."

"O övündüğün yeteneklerin(!) bize dava boyunca neden hiç yardımcı olmadı acaba? Şu halime bak, senin yüzünden kariyerim zedelenecek!" Gavin'ın aniden sert çıkışması üzerine yine sustum, ledim sarıya dönerken gözlerimi cama çevirdim. 'Merak etmeyin, bu kez kimse hayal kırıklığına uğramayacak' diye düşünerek yolun bitmesini bekledim.

〰️♦️〰️

"Peşinde olduğumuz aykırı, DL500 model bir ev asistanı androidi. Ev sahibini yaralayarak evden kaçmış. Bu civarlarda, yanında bir de çocukla görülmüş. Çocuğu kaçırdığından şüpheleniyorum." Gavin, sözlerimi dikkatle dinliyordu. Her harfi zihnine kazımak istercesine hem de. Çünkü bunun son şansımız olduğunun bilincindeydi. Ve başarılı olmamız gerektiğinin de.

Gavin dudaklarını aralayıp soru sormak üzereyken bakışlarım arkasındaki duvara kaydı. Duvarın arkasında, aradığımız androide benzer biri duruyordu. Etrafa ürkek bakışlar atmasından ve duvarın ardına gizlenmesinden o olduğunu farketmiştim. "Dedektif, bu o!" diye bağırdım ve koşmaya başladım. Gavin'ın da arkamdan geldiğini ayak seslerinden anlamıştım.

Aykırı kadın android, bizi gördüğü anda yanındaki küçük çocuğun elinden tutarak kaçmaya başladı. Yol boyunca arkasına bakmadan koştu, bende peşlerinden koştum. Uzun bir kovalamacadan sonra  sonunda onları bir ara sokakta durdurabilmiştim.

Yüksek bir duvar vardı, oraya tırmanmaya çalışıyorlardı. İlk önce çocuğu kollarına aldı ve duvarın üzerine çıkardı. Küçük kız çocuğunun başına taktığı şapka yere düştüğünde, alnındaki ledi farkettim. Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken, kodlarımın arasında bir yazı belirdi.

🔓 Çocuk da bir android ?

Bunu konuşmaya ya da karar vermeye zaman yoktu. Hızla belimdeki silahımı çıkardım. Aykırıyı durdurmak için tek yol buydu. Eğer çocuğu vurursam, aykırı tek başına kaçmazdı. Kararlılıkla silahı çocuk androide doğrulttum.

Gavin kaşlarını çattı, "Ne yapıyorsun sen? Bırak o silahı! Çocuğu vuramazsın!" diye bağırdı. Fakat artık çok geçti, nişan alıp ateş etmiştim bile.

Ateş ettiğim anda dedektifin üzerime atlamasıyla afalladım. Çocuk veya aykırı vurulmamıştı, hatta elimizden kaçmayı başarmışlardı. Gavin'ın ağzından küfürle beraber bir inleme döküldüğünde endişeyle ona baktım. Kurşun omzunu sıyırmıştı.

"Omzunuz! Yaralanmışsınız! Hastane.. Hastaneye gitmemiz gerek.." Ben ardarda cümleler sıralarken, o sinirle kaşlarını çattı.

Beni iterek ayağa kalktığında bağırmaya başladı. "Lanet olsun, bir çocuğu vuracaktın! Hem de gözünü bile kırpmadan, ha?! Söylesene yapacak mıydın bunu?!" Gözlerime nefretle bakıyordu.

Büyük bir soğukkanlılıkla, "O bir çocuk değildi dedektif. Çocuğa benzeyen bir robottu. Hem siz robotlardan nefret etmiyor muydunuz? Neden bu kadar kızdığınızı anlamıyorum." diye yanıtladım.

"Sen gerçekten duygusuz herifin tekisin Casey!" diye bağırdı işaret parmağını bana doğrultarak. Onu onaylarcasına başını salladım. "Elbette öyleyim. Ben bir androidim, unuttunuz mu?" Bakışları garip bir hâl aldı, sanki bir şeylere üzülüyormuş gibiydi.

"Sen, görevi uğruna her boku yapabilecek tenekenin tekisin!" Tükürürcesine söylediği sözlerin ardından acıyla yüzünü buruşturdu. Elini yaralanmış omzuna götürerek uzaklaştı. Ve beni arasokakta yalnız bıraktı.

💭

⌊Callous. - Reed900 ⌉ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin