"Sanırım burada yenisiniz." dedi,yeşil gözlerini üstüme dikerek. "Ah,evet.Bir kaç sokak geride dükkan satın aldım,bu nedenle evimi buraya taşıdım." diye karşılık verdim. Sanırım benimde onunkiler kadar etkileyici gözlerim olsaydı,yüzüne bakarak konuşabilirdim.Fakat ben yalnızca sol tarafta kırık dökük olan kaldırım taşlarına bakıyordum.Bir süre sinir bozucu sessizlik kapladı ortamı.Neyse ki evimin önüne geldik. "İşte burası benim evim. Şemsiye için teşekkürler." dedim. "Önemli değil." diye karşılık verdi."Kusura bakma kabalık etmek istemiyorum ama ismini söylemende bi' sakınca var mı ?" diye sordum. "Ah tabiki sakıncası yok,nazik adam.İsmim Jesse.Bana kısaca Jes diyebilirsin." dedi. "Sanırım sana hiç Jes diyemeyeceğim.Çünkü öyle görünüyor ki bu ilk ve tek karşılaşmamız.Bu arada ben Paul.Bana kısaca Paul diyebilirsin.İsmim oldukça uzundur." dedim. Sonra keşke bu kadar berbat bi' espri yapmasaydım diye iç geçirirken,Jes gülmeye başladı. "Bu kadar berbat bi' esprime güldüysen sanırım oldukça iyi anlaşabiliriz." dedim. Bunu söylerken yüzüm devamlı başka yerlere dönüktü. "Ah tabi,her neyse hoşçakal Paul." dedi."Hoşçakal." diye karşılık verdim.Arkamı dönüp adım attığımda arkamdan ; "Ah bu arada Paul,o etkileyici gözlerini bir daha ki karşılaşmamızda lütfen benden kaçırma." dedi.Yüzümde sıcak bir gülümseme oluştu,arkamı dönüp cevap verecektim fakat topuklu ayakkabısının seslerini uzaklaştığı fark ettim. "Ah kadınlar." diye iç geçirdim. Merdivene yöneldim. Kafamda hâlâ Jes'in söyledikleri dolanırken daireme ulaşmıştım. Kapıyı açıp,hiç bir yere uğramadan yatağıma gittim. Pantolonumu çıkarıp kenara attım. Yatağın üstüne uçarmışcasına çıktım.Gözlerimi kapattım.Jes'in gözleri düşüncelerimde gezinirken yavaşca uykuya daldım.
...................................
Önce tek gözümü açıp,odayı inceledim. Yavaşça doğruldum.Pencereye yöneldim.Perdeyi araladım. Hava düne kadar çok daha sıcaktı. Sokaktaki insanlara bakarken,spor yapan bir kadını farkettim. Kalça kısmı yok denecek kadar küçüktü,fakat göğüsleri için aynı şeyi söyleyemem. Biraz daha dikkatli bakınca "Jes." diye iç geçirdim.Evet bu Jes'ti. Hemen saatime baktım. "08.55." Oldukça hoş olan fiziğine bakınca ,düzenli olarak spor yaptığını düşündüm.Belkide yarın bende ona eşlik etmeliydim.Buna cesaret edebilir miydim bilmiyorum. Etkilenmiş miydim acaba ya da hoşlanmaya mı başladım ? Ah hayır olamaz. Hoşlananam.Çünkü ben kocaman bir korkağım. İlişkiden korkuyorum. Fakat duygularımı bastıramıyorum. Jes tam gözden kaybolurken,oldukça yapılı,saçları kazıtılmış bir genç, Jes'e sarıldı. Birbirlerini gördüklerine oldukça sevindikleri buradan anlaşılıyordu. Başımdan aşağıya kaynar sular dökülüyormuş gibi hissettim.Kendimi hiç bu kadar berbat hissettiğim hatırlamıyorum.Perdeyi örttüm. "Zaten hiç benim olmamıştı." dedim,kendimi avuturmuşcasına. Bugün dükkanda artık satışa başlamayı düşünüyordum.Pantolonumu giydim,banyoya gidip saçlarımı düzelttim.Merdivenleri üçer üçer atlayarak dışarıya çıktım. Yavaş yavaş yürüdüm. Dükkana vardım. Uzaktan dükkana baktım.Tek eksiğim tabelaydı. İsmine henüz karar vermemiştim ama sanırım isim konusunda bir hırsızlık yapıp "Debbie Macomber"'in yazdığı "Küçük Mucizeler Dükkanı" adlı kitabın ismini çalıcaktım."Tanrı beni affetsin." dedim biraz sesli söylemiş olmalıyım ki arkamda ki papaz "Tanrı affedicidir." dedi. Gülümsedim. "Burası senin mi ?" diye sordu. "Ah evet.Birazdan açacağım.Gelip çöreklerimden yemeye ne dersin ? Bu seferlik benden." dedim. "İyi olur,oldukça açım dedi papaz." . Kapıyı açtım.Işıkları yaktım."İstediğin yere otur." dedim. "Kitaplarına bakmam da sakınca var mı ?" dedi. "Ah tabi ki hayır,sizler okuyun diye onlar orada. " dedim. "İçerisinde dini kitaplar neden yok." dedi. "Okuyan kimse yok ve benimde elimde yok bahsettiğin kitaplardan. Fakat isterseniz bi kaç tane getirebilirsiniz.Yerimiz var." dedim. Gülümseyerek ; "Tabi,zevkle." dedi. Çörek ve kahvesini birlikte hızla bitirdi ardından teşekkür edip çıktı. İlk müşterim gelmişti,umarım memnun olmuştur diye düşünürken çocuklarını okula bırakan bir anne üç çocuğu için ikişer çörek ve meyve suyu istedi. "8 $ efendim." dedim. 10 $ çıkarıp "Üstü kalsın." deyip uzaklaştı.Başlangıç olarak gayet iyiydi. Ardından yaşlı bir çift ve bir genç geldi. Onların siparişlerini verdikten sonra,kapının zili yine çaldı. İçeriye girenleri görünce gözlerimi kapatıp bir kaç saniye açmadım.Gelenler Jes ve "Johnny Sins" görünümlü erkek arkadaşıydı, el ele içeriye girmişlerdi. Jes beni farketmeden masaya oturdu. Erkek arkadaşı benden iki çörek ve iki portakal suyu istedi. Suratımdan samimiyetsizlik akarken; "Tabi efendim." diyerek siparişlerini hazırladım. Jes'in beni görmemesini arzuluyordum.Bir kaç dakika sonra "Bay Sins" lavaboya gitti. Jes sanki masada bir şey ararmışcasına hızla masayı karıştırdı. Bir kaç defa bana seslendi bense arkamı dönüp beni görmemesi için Tanrı'ya dua ediyordum.Bir kaç dakika sonra biri omzuma dokundu hızla arkamı döndüm. "Ah Paul,merhaba!" dedi sevimli sesiyle. "Merhaba Jesse." dedim,sonra "Ah pardon "Jes." " diye düzelttim. Gülümseyerek peçete istedi bir kaç tane verdim. Arkasını dönüp giderken; "Buranın senin olduğunu öğrendiğim iyi oldu." dedi. Ya tabi ne demezsin diyerek iç geçirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖREK,KİTAP VE AŞK
Teen FictionBazen hayatınızı neyin değiştireceğini tahmin bile edemezsiniz..