BÖLÜM 9

122 16 12
                                    

Dükkanı kapattıktan sonra;

"Nereye gittiğimizi söyler misin ?" diye sordum.

"Yemeğe." dedi. 

"Çöreklerle mi ? Üstelik yanıma para almadım.  Hatta leş gibi kokuyorum." dedim.

"Paul özel bir yere gitmeyeceğiz. Hem ben sevmem öyle yerleri. Sahile gidip oturalım. Ne dersin ? Çörek yer biraz kendimizden bahsederiz." deyince şaşırdım.

"Özel yerleri sevmez misin ? "Bay Sins." sonuçta şirket müdürü ,sürekli öyle yerlere götürüyordur.Nasıl katlanıyorsun ? " diye sordum. Gülmeye başladı.

"İsmi Tim,sana hiç söylemedim değil mi ? Kusura bakma ve dayanamıyorum. Bunalıyorum. Yani ellerimiz varken,her yemek için neden farklı çatal ve bıçak kullanıyoruz anlamıyorum." dedi. Sırıtmaya başladım. Tam istediğim gibi bir kadındı Jes. Koluma girdi ve yürümeye başladık.

"Şarkı söylesene Paul." dedi.

"Kim ? Ben mi ? Ah hayır olmaz. Hayatında duymak isteyeceğin son ses ve bu anı hiç bozmak istemiyorum." dedim.

"Sanırım müzik çalardan açmak zorunda kalacağız o zaman." dedi ve müzik çalarını açtı. Çok sevdiğim bir Jazz parçası çalmaya başladı.Bende mırıldanarak eşlik ettim.

"Daha sesli söyle Paul." dedi bağırarak.

"Sen kaşındın." diyerek söylemeye başladım. Gülmeye başladı. Bozulduğumu fark edince durdu. Fakat dayanamayıp tekrardan patlatıverdi kahkayı. Ardından bende gülmeye başladım. Sahil yolu çok daha kısa gelmişti bu sefer. Biraz daha ilerleyince gördüğümüz ilk kuma yattık.Telefonunun ışığını açıp ortamı aydınlattı.  Sessizce gökyüzünü seyrettik. Bana;

"Yıldız isimlerini biliyor musun Paul?" diye sordu.

"Fen dersinden her zaman nefret etmişimdir." diye karşılık verdim.

"Başlarda bende nefret ederdim. Sonra babam bilimin kuvvet,hareket,hayvanlar ya da sinir bozucu gazlardan ibaret olmadığını söyledi. Beni çatıya çıkarıp yıldız isimlerini her gün öğretmeye çalıştı. Ardından başka gezegenleride. Bak mesela şu Kuzey Yıldızı." dedi.

Baktım fakat gösterdiği yıldızı bulamadım. Elimi tuttu.İşaret parmağımı düzeltmemi istedi. Sanırım yine midemde garip şeyler oluyordu.

"Aptal,işte bak şu en parlak olanı." dedi gülümseyerek.

"Ah evet gördüm." dedim. Ardından karnım guruldadı. 

"Paul,o ses senden mi geldi?" dedi kıkırdayarak.

"Evet." dedim yüzümü çevirerek.

"Hadi çörekleri çıkar ufaklık." dedi. Elimi paketin içine soktuğumda elim yapış yapış oldu;

"Sanırım çikolatalı çörekler erimiş." dedim paketin içine bakarak.

"Ne önemi var ki?"  dedi ve elini daldırdı pakete önce parmaklarını yaladı ardından çöreği ısırdı. "Hadi sende ye,o kadar iğrenç değil." dedi ağzı doluyken.

"Beni yemek yerken görmemelisin. Bir bebekten bile daha berbat yerim. Yüzünü çevir." dedim şakayla karışık.

 "Ah benim minik bebeğim." dedi ve çikolatayı burnuma sürdü. Bugün ancak bu kadar güzel olabilirdi. Bu kadar mutlu olduğumu hiç hatırlamıyordum.

"Şey Jes,dudağının kenarında çikolata kalmış,oldukça kötü gözüküyor." dedim elini dudağında gezdirip silmeye çalıştı.

"Dur yardım etmeme izin ver." diyerek yaklaştım. Nefesini yüzümde hissettim. Dudaklarımız ilk kez bu kadar yaklaşmıştı. Biraz daha yaklaştım. Dudaklarımız arasında milimetrelik mesafeler kalmıştı. Midemde kelebekler uçmaya başlamıştı sanki. Cesaretimi toplayıp,öpmek için harekete geçmiştim ki yüzünü çekti ;

"Şey,bunu yapamam. Bir erkek arkadaşım var ve bu ihanet olur. Biz çok iyi iki dostuz. Dostlar birbiriyle öpüşmez." dedi sahte bir gülümsemeyle.

"Evet,haklısın." dedim. utanarak. Saatine baktı;

"Baya geç oldu,beni eve bırakır mısın Paul ? " diyerek ayağa kalktı ve yürümeye başladı.Bu anı bozduğum için kendimden nefret ettim.

"Tamam bekle geliyorum Jes." diye arkasından bağırdım.

ÇÖREK,KİTAP VE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin