Rüzgara meydan okuyan dalgalar. Yada rüzgarla sevişen dalgalar.. Fazla mutlular sanki bu hayata göre. Dinle bi mutuluk çığlıkları değilde ne bu gürültü. Rüzgarla beslenen dalgalar. Ne güzeller..
Bazen yaptığın şeylerin yanlış olduğunu bilirsin. Hata değil yanlış. Ama ısrarla devam edersin. Gerçekleri sen gör diye. Evli bi adama sırılsıklam aşık olmak hata değil yanlıştır. Dalgalar ihanet etmiyor mu denize ait olup rüzgarla sevişirken. Şu durumda rüzgar ben oluyorum sanırım. Esintime kapılıp bana koşan dalga da o.. Yanlış yapıyoruz çok yanlış. Mutlu olmak için iyi ve ya kötü diye ayırt etmek gerekiyor mu bazen cidden düşünüyorum. Kötü bi durum ve sen mutlusun. Her kötülük acı mı verir? Ya bazı kötü yanlarımız bizi mutlu ediyorsa?
Biri cidden saçlarını okşayarak sevdi mi seni? Yada vücudunun her zerresini öperek? Sapıkça yaklaşma bu soruma.. Bedeninden öpüp ruhuna dokundumu o öpücük tanesi? Ya da gözleri sana değerken bunu en derinlerinde hissettin mi? Ben hissettim.. O adam tarafından. Ne büyük acı biliyor musun? Sana ait olmayan birşey nasıl büyük izler bırakıyor sende anlam veremiyorsun. İşin tuhafı anlam da aramıyorsun. Mutlusun işte. Bu yetiyor..
Her gece kabuslarla uyanmak mesela bu neye dahil? Bazen o kadar kötü hissediyorum ki, içimdeki çığlıkları duyuyorum ve bu acı veriyor. İçini duymamak için kulaklarını kapatır mı bi insan? Kulaklarımı kapatıyor, nefes almaya biraz ara veriyorum. Çivi çiviyi söker muhabbeti bu olsa gerek. Bi acıyı başka bi acıyla dindirmeye çalışıyorsun. Peki ya neden üst üste gelen mutluluklar yaşamıyoruz? Sebebini söyleyim mi? Acılar birikse bile gitmez hep kalır ve bi köşede usulca canını yakmak için doğru zamanı bekler. Gitmez işte. Sana ait ve görevini yeterince iyi yapıyor üstelik terk de etmiyor seni, mutluluk ise geçicidir. Gelir ve ansızın gider. Sana ait değil çünkü. Yan komşudan aldığın bir bardak şeker gibi düşün. Sende yok ondan alıyorsun. Evine tekrar şeker alınca ödünç aldığın şekeri iade ediyorsun üstelik ayni bardakta. Mutlulukta buna benzer birşey. Ödünç alınmış şeker misali.. Tekrar senden gitmek zorunda çünkü sana ait değil. Şekerin kilosu olmuş 6-7 tl. Bu kadar zor bulunan birşey istinaden eline geçmişken tutup yanlış diye çöpe atmak hoş olmaz bence..
Yada düşün yazın ortasında yağan yağmur. Deli gibi yorgunsun ve uykun var. Ama o yağmur belkide yazın ilk ve son yağmuru.. Ayağa kalkıp o yağmurun altında dans etmeli bağırarak şarkılar söylemelisin. Geç kalma yağmur her an dinebilir; O her an gidebilir. Git ve delice öpüş en kocamanından sarıl. Yarın geç olabilir.. Şuanın kıymetini bil..
Yutkunamadığım anlar oluyor, soluksuz kaldığım, beynimin uyuştuğu, kalbimin sanki beni terk etmeye çalışırcasına göğsümden dışarıya fırlamak istediği anlar. Ve elimden hiç birşey gelmiyor. Ona da öyle bakıyor, onu da öyle seviyor diye kafayı yememe ramak kala dünyadan soyutlaştığım o an. Hiç yaşanmamış ilk acının sızısı gibi.. Tadını bilmiyorum bu acının, yeni keşfedilmiş ve insan öldürmeye birebir iyi gelen bi acı. Hep acılı yanlar ağır basıyor o yokken. Bu gece de yalnızım bu gece de sahipsizim. Aslına bakarsan ben hep sahipsizmişim de mutlu olmayı ait olmak sanmışım. Aitlik. Ne mükemmel bi kelime. Fazlasıyla hayal dolu bu gece. Hayalperest kişiliğimin ruhuma açtığı yaralar kapanmak bilmiyor. Her gün bi yara. Yarama dokunmuştu, tam iyi olacakken ruhum hayata küstü yaram içine çekildi. İlacım o değildi. Ve ben bunu biliyordum. Kendi yaramı onun için kanatıp ona tekrar açtım. Sadece hadi dokun da iyi olayım demek için. Bana bir kez daha dokunsun diye yaralarımı kanatmıştım. Şimdi yaralar içinde kalmış kalbime yaramayacak bi adama olan sevgim yüzünden tükeniyorum. Kimse görmüyor, kimse bilmiyor. Sessizce kendimi öldürüyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terkedilen Bedenlere.!
Historia Corta''Ruhumun bedenime yansıttığı acıya adım adım..''