Steve Rogers (3)

1.8K 126 69
                                    


ben bıktım siz bıkmadınız -_-

- hadi Rogers geç kalıcaksın!

odasından hızla çıkan steve e kahvaltıyı gösterdin.
hızla sofraya oturunca sende karşısına geçiyorsun.

- şapkanla gözlüğünü takmeyı unutma o kadınlada münasebetiri kısa tut.

ağzındaki yemeği bitirip gülümsedi.

- peki anne.

sinirle masaya vurdun.

- ben annen değilim!

sana gülümseyerek meyve suyundan içti.
seni öptüğünden beri hiç birşey olmamış gibi davranıyordu.
buna bozulsanda ses etmedin.
hadi ama! o ahlaklı kaptan amerika!
biraz yaptıklarının arkasında dursa ne olurdu sanki?
fantastik dörtlüdeki aleşli çocuk gibi davranıyordu.
çizgi roman okumayı severdin.

- ben işe gidiyorum.

diyerek ayağı kalktı. şapkasını ve gözlüğünü taktı. artık kendini iyice belli eden sakalları ve uzamış saçıyla kesinlikle kaptan amerikaya benzemiyordu.

- iyi..  bende bu gün kendime iş bakıcam. bulursam kafe ye uğrarım.

ben masayı kadırırken o kapıya ilerliyordu ki durdu.

- hey.. beni yolculamıycak mısın?

masayı hızlıca topalarıktan sonra salona adımladın.
'sen beni umursamazsan bende seni umursamam.' diye geçirdin içinden.

- hayır tabiki steve. neden evliymiş gibi davranıyorsun?

koltuklardan birine otururken steve önüne geçip televizyonu görmeni engelledi. televizyonu görmek için sağa sola hareket ettin ama her seferinde görüşünü engelliyordu.

- ne var steve!

seni hızlıca kolundan tutup kaldırıyor. kapıya ilerlerken ofluyorsun.
kapıyı açıp sana dönüyor.

- ben işe gidiyorum.

- biliyorum.

göz deviriyor. gözlüklerin altından bile fark edilecek şekilde.

- hayır. doğru cümle bu değil. tekrar deneyelim. ben işe gidiyorum..

- gelirken süt al evde kalmamış.

kafasını iki yana sallıyor.

- bu da değil.. tekrar. evde süt kal- şey... ben işe gidiyorum.

bıkkınca nefes verip sahte ve abartılı bir gülümsemeyle ona bakıyorsun.

- iyi işler jamy! (james) umarım günün güzel geçer.

- iyi. ama geliştirmen lazım..

gitmek üzere arkasını dönmüştü ki tekrar sana baktı.

- bir şans öpücüğü hiç fena olmaz.

sen heyecanlanırken yanağını gösterdi. sözde 'james' e yaklaşıp yanağından hızlıca öpüp geri çekildin.
kapının yanındaki mavi bisikletine binerken yüzünde istemsiz bir gülümseme vardı. içeriye girip iş ilanlarını araştırmaya başladın.

. . . . . . . .. . . . . . .. . . . . . . ..  . . . . . . . . . . . .

steve in çalıştığı kafe ye gidip herzamanki yerine oturdun. hemen yan tarafındaki masanda kıkırdaşan kızlardan sipariş alan steve kısaca kafasını sana çevirip göz kırptı.
sende ona gülümserken.
kıkırdaşan kızlardan biri ikinize bakmıştı.
steve siparişleri içeriye verip senin yanına geldi.

- buyrun güzel bayan? bir isteğiniz varmıydı..

gülümseyerek ona baktın. daha sonra gözlerini menüde gezdirdin. her zamanki gibi kararsız kalmıştın.

- lütfen şaşırtın beni bayım. isteksizim.

- o zaman seviceğiniz birşeyler bulmak hayatımın amacı haline geldi.
emin olun yüzünüzü kara çıkarmıycam.

kıkırdadın. böyle şakalaşmanız hoşuna gidiyordu.

- herzamankinden olur jammy.

yüzünü buruşturdu.

- adım james. james evans.

umursamazca kafa salladın.

- evet biliyorum jemmy.

yanından ayrıldıktan bir kaç dakika sonra bir bardak kahve ve bir dilim pastayla geldi.
önüne koyarken gülümsedin.

- başka bit isteksizliğiniz?

- teşekkürler jemmy. gidebilirsin.

gitmek üzereydi ki yan masadaki kıkırdaşan kızlar eliyle bardağı devirdi. bardak yere düşerken bir kaçı kıkırdamaya devam ediyordu.
yapmacık bir ifadeyle üzüldü.

- ah.. olamaz! limonatam devrildi.

steve eğlip bardağı almak üzereydi ki kız eteğini yükseltti. bacaklarını çapraz yapmıştı.
kısaca bacak showu yapıyordu.
bu görüntüyle sinirlendin.

steve i kolundan tutup kaldırdın.
karşına oturttururken sinirlerine hakim olmaya çalışıyordun.

- görmedinmi stev- james. resmen bacağı var diye gözüne sokucaktı.

steve kısaca kıza baktı. sonra sana.

- fark etmemiştim. yemin ederim.

trip atarcasına cevap vermeden pastandan yedin ve kahvenden bir yudum adın. gülerek masadaki elini tuttu.

- kıskanmak bile yakışıyor sana.. iyiyiz değilmi?

yavru köpek bakışlarını atıyordu.
kızı parçalama isteğinden kurtulup trip savar steve e odaklandın.

- elbette iyiyiz.. hem ben kıs-kan-ma-dım!

'hıhı' gibisinden sana bakınca sustun.
senin oynadığın çatalını hızlıca tutarken pastaya batırdı ve ağzına yaklaştırdı

- aç ağzını.

sırıtarak verdiği parçayı yedin. yan masadakilere nisbet yapıyordun.
o da sırıtırken pastanın hepsini böylece yedirdi sana.
kahvene uzanınca onu da içiricek sanmıştın ama o kendi içince biraz bozuldun.
ayağı kalkıp kasaya hızla gitti.
ordaki kıza yaka kartını verip yanına geldi. elinden  tutup çıkışa yönelirken neden işi ektiğini düşünüyordun.

bir süre sonra evine gittiğinizi fark ettin. içeriye girip salona çekiştirdi seni steve.
etraftaki gül yapraklarını gözünce şaşırdın. o..nasıl yapmıştı? ne ara yapmıştı?
kafanı iki yana sallayıp gözyaşlarını geri gönderdin. steve de söze başladı.

- bak.. hayatım berbat bir haldeyken sen geldin ve herşey hiç olmadığı kadar iyi oldu. sana minnettarım.
ve.. artık duygularımdan eminim.
ben.. seni seviyorum.

hızlıca kollarını ona sararken göz yaşın akmıştı. hızlıca onu silip gözlerine baktın.

- bende seni seviyorum.

- o zaman.. çıkıyoruz?

- çıkıyoruz.

diye onayladın onu. çok geçmedende beklediğin itirafla dudaklarına yapıştın.




.


.

senden nefret ediyorum okul!
bir dakka yalnış oldu.
SEN MÜKEMMELSİN STEVE!
bıkarak yazdığım bir bölümdü :(






.

Marvel ile hayallerin zirvesi!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin