Stephen Strange

3K 146 65
                                    


yada doktor strange mi demeliydim?

- tüm gerekli bilgiye ulaştığımızda sana haber veririz. o zamana kadar asla yanından ayrılma.

telefonun diğer ucundaki kişinin konuşmasına göz devirdin.

- sen belirlenen parayı her gün hesabıma geçirmeye bak. işimi senden öğrenicek değilim.

tükürürcesine söylediğin söz üzerine tefonu yüzüne kapatıyor.
telefonuna kısa bir bakış atıp cebine yerleştiriyorsun.
Bu işi istememiştin ama işin içinde o kadar çok para vardı ki istemsizce kabul ettin.
sen çoğu aptalın deyimiyle 'paralı casus'  tun. işinin kiminle olduğundan çok hesabındaki miktara bakarsın.
her ne kadar bu işten emekli olmak istesende -ki olunmadığını biliyorsun-
bu aralar cidden çok sıkışıksın.
yani istesende istemesende o aptal adamların teklifini kabul etmek zorundaydın.
kiran çıkışmadığı için evden atılmıştın ve beş parasızdın.
şimdi ise verilen talimat üzerine
New York tasın.
bir büyücünün yanında olman gerekiyor. seni buraya yollayan adamlar büyü kitaplarının resimlerini istediler. her kitabın. her yazının. her gizli kapının ardının.
kısacası herşeyin.
dediklerine göre kapılarına gidip hasta numarası yapman içeri girmen için yeterliymiş.
tam kapılarına ilerlerken kolundan tutan kişiye döndün.
bu sana iş teklif eden adamdı. yanında bir kaç kişi daha vardı.
sen kaşlarını çatarken seni bir sokağa çekti.
arkandan da diğerleri gelirken başları konuştu.

- onlar zihnindeki leri görebilir. bu yüzden tedbir alalım dedik.. ve seninde pek hasta gibi bir halin yok.. seni biraz, hastaya mı çevirsek?

sen kaşlarını çatarken sana vurmaya hazırlanan adamı tere serdin.
bu sırada fark etmediğin ise boynuna yediğin iğneydi.
yalpalanarak düşerken sana vurmaya başlayan adamların yumrukları canını yaktı.
git gide gözlerin kapanırken.

- bakalım o büyücü hafıza kaybı yaşayan birininde geçmişine bakabilecek mi?

dediğini duydun. gerisi karanlık..

....

sesten dolayı yüzünü buruşturdun. daha çok kulağına değen birşey gibiydi.
zorlukla gözlerini açtın ve turuncu tuhaf halkalarla karşılaştın. heryerinde vardı. üzerinde duruyorlar ve büyük olanlar da hareket ediyorlardı.
vücut ağrılarından kalkamıyacağını hissettikten sonra kafanı sola çevirdin.
havada bağdaj kurmuş, ellerini dizlerinde birleştirip tuhaf parmak hareketi yapan adam şaşırmana neden olsada şuan ondan daha büyük sorunların vardı.

geçmişini hatırlamıyordun! cidden..hiçbir anını hatırlamıyor, neden burda olduğunu bilmiyordun.
hala paniklememene şaşırıp biraz doğruldun. havadaki adam kapalı gözlerini açarak  sana dönerken hatırlamadığın hayatındaki en harika gözlerle karşılaştın.
mavinin kristalik (-böyle bir kelime varsa tabi-) halindeki eşsiz gözleri seni daha şimdiden büyülemişti.

- demek sonunda uyandın.

- gördüğün gibi.. söylesene ne oldu bana?

yattığın sert yataktan doğrulup bacaklarını yataktan sarkıtıcak şekilde oturdun.

- onu senin söylemen gerekli. zihninde dolandım ama hiçbirşey yoktu.

havada oturuşundan kurtulup ayakları üzerine basınca ne kadar uzun olduğunu fark ettin.

- hiç bir şey hatırlamıyorum.

elini zonklayan başına yaslarken söylendin.
adam yaklaştı ve gözlerine baktı.

- nerdeyse 3 saattir baygınsın. yaralarını iyleştirdim saylır. artık gidebilirsin.

evini de hatırlamadığını söyliycektin ki vazgeçtin.. ayağı kalkıp yanından geçicekken korkunç baş ağrınla durdun.
ağrı dahada şiddetlenirken dudaklarından bir inilti kaçtı. ellerinle başını ovarken ağrının geçmesini diledin ve istemsizce yere çöktün.
adam kolundan kavrayıp iyi olup olmadığını sorarken kafa sallamaya çaşıştın ama beyninin içindeki ses konuştu.

- görevini tamamlamadan gitmek yok.
her hareketini izliyoruz.

beyninin içindeki o sesi duyduktan sonra korkuyla gözlerini kapadın. adını bilmediğin adam konuştu.

- gözlerini aç ve bana bak kızıl. ben doktor strange.
konuş benimle. sadece basit bir tramva geçiriyorsun. adın ne senin?

ellerini kulaklarına koyarak duymamaya çalışıyorsun. her yanın titrerken sesinin yüksek çıktığını fark etmeden bağırıyorsun.

- b..bilmiyırum.. lanet olsunki b..ilmiyorum.  h.hiç birşey ha..hatırlamıyorum.

gözyaşaların akarken hıçkırıyorsun.
stephen kollarını sana sararken pelerininin uçları da seni kavrıyor. delirdiğini düşünüp gülmeye başlıyorsun.

- ştt... sakin ol kızıl.. herşey geçicek..
hem artık adın kızıl olsun. isim konusu halledilmiyecek birşey değil.

istemsizce gülümserken kadife pelerini yanağında hissediyorsun.
göz yaşını silerken gülümsemen büyüyor.

sakinleştiğini anlayan strange seni bırakırken kafanı öne eğiyorsun.
seni elimden tutup kaldırıyor ve geniş koridordan ilerliyor.

- pekala.. hem bir doktor hemde bir büyücü olarak burda kalmanın daha iyi olucağını düşünüyorum kızıl.

hala elini bırakmadan ilerlediği içim ediğer elinle bir saç tutamını görebileveğim kadar gözüne yaklaştırıyorsun.

- açık kahverengiyle turuncu karışımı gibi birşey bu! kızıl değilim ben.

kapalı kapıyı açarken sana 'cidden söylediklerimden bu sonucu mu çıkardın' dermiş gibi baktı ve seni içeri soktu.

- yeni oldan. zaten burada fazla yalnızdım. keyfine bak. ama sakın hiçbirşeyi kurcalama.

dedikten sonra odadan çıkmak için hareketlendi. Ve son anda durup sözüne devam etti.

- sen biraz dinlen. az önce bir kriz geçirdin. uyumak seni rahatlatır.
yaraların içinde iyi olucaktır. bende seni getiren adamı bulmaya çalışacağım.

diyerek kapıyı kapattı. oda çok büyük olmasada ferahtı. yatağa yaklaşıp uzanırken  yumuşaklığına şaşırdın.
kafanı yastığa koyup uykunun gelmesini beklerken duyduğun son şey "oyun başlasın" diye fısıldayan bir sesti..

part 2 si hatta 3 ü olucaktır.
part 2 lere yarın itibariyle başlıyorum.
Ve SEN MÜKEMMELSİN STRANGE!



.

Marvel ile hayallerin zirvesi!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin