17.BÖLÜM

110 7 2
                                    

"Ne oynayacağız?" diye sordum gözlerimi kırpıştırarak. "Doğruluk ve cesaretlik" dedi ve kafasını çevirdi. "Ben oynamıyorum" dedim ve ellerimi havaya kaldırarak geriledim. "Mızmızlanma" dedi beyaz tül elbiseli kız. O an üzerine atılma isteğimi yok sayarak "Mızmızlanmıyorum. İstemiyorum işte" dedim buz gibi bir sesle. Bakışlarını kaçırıp Ceren'e baktı. Ceren omuz silkip "Her neyse oynamazsa oynamasın kimseyi zorlamıyoruz. Köşeye geç otur ya da git yokluğun farkedilmez bile" dedi.

Bana karşı açtığı cepheye karşılık yeni bir cephe aldım ve okumu ona attım. "Evet. Sen farketmezsin ama farkedecek olanlar var." dedim. Gözlerimin içine bakmaya devam etti ama bir an olsun bakışlarımı kaçırmayınca kafasını çevirdi.

"Şişenin şu ucu soran kişi" dedi birisi. Herkes onayladı ve şişeyi çevirmeye başladılar. Çocuk gibi oyun oynuyorlardı. Ceren yine bir şeylerin peşindeydi, tahmin edebiliyordum. Ne zaman böyle olmuştuk anlamamıştım. Daha geçen ay en yakın arkadaştık. Şimdi bana düşmanıymışım gibi davranıyordu. Böyle devam ederse ben de gardımı almaya devam edecektim.

Şişenin bir ucu bir çocukta ve Cerende durdu. Ceren kıpırdanıp boğazını temizledi. "Doğruluk mu cesaretlik mi?" dedi çocuk. Ceren düşünür gibi yaptı ve "Doğruluk" dedi. "Batuhan'la yattınız mı?" dedi. Cevabını duymayı hiç istemiyordum. O kadar korkuyordum ki. "Bu çok özel bir soru. Onca insan var daha mantıklı bir soru sorabilirsin." dedi Ceren ve duraksamadan şişeyi çevirdi. Duymadığımı varsaydım ve tüm ihtimalleri uçurumdan aşağı yuvarladım.

Şişenin bir ucu beyaz elbiseli kıza ve Mert'e geldi. Mert "doğruluk" dedi daha sorulmadan. "Birini seviyor musun?" diye sordu kız. Mert kafasını salladı ve "evet" dedi. Kızın yüzü düştü ve bunu bastırmaya çalışarak gülümsedi. Mert birini mi seviyordu? Bana neden söylememişti? Mert'in bana baktığını görünce anlamayan gözlerle baktım. Eliyle bir işaret yaptı ve önüne döndü. Benden saklamazdı değil mi?

Bu şekilde birkaç tur daha döndü ve gereksiz sorularla zaman geçti. Şişe son kez çevrildiğinde Batuhan ve bir çocukta durdu. "Cesaret" dedi Batuhan ve güldü. Çocuk güldü ve "öp." dedi. Herkes ona anlamayan gözlerle baktı. "Ne? kimi öpüyüm?" dedi. "Burcu'yu" dedi çocuk.

Gözlerim iri iri olurken dudaklarım sanki birbirine yapıştırılmış gibi açılmıyordu. "A-ama ben oynamıyorum" dedim. "Bu bir şeyi değiştirmez" dedi çocuk. Ona kaşlarımı çatıp bakarken "Saçmalıyorsunuz. Bu oyunu siz oynuyorsunuz ben değil." dedim üstüne bastıra bastıra. "Peki. O halde Ceren'i öp" dedi. Batuhan gözlerini Ceren'e kaydırdı. "Hadi ama yapmadığın bir şey mi?" diye alayla sordu biri. Batuhan Cerene yaklaştı ve dudaklarını Ceren'e bastırdı.

Gözlerimi üzerlerinden çektim ve kalbime inen darbeden kurtulmaya çalıştım. Ama bir sızı oluştu. Ellerim buz gibi oldu. Yüzüm birden yanmaya başladı. Bu tezat canımı yakıyordu.

Yerimden kalktım ve Mert'in yanına geçtim. "Bitti mi oyununuz" dedim. Ceren sırıtarak "Bitti" dedi. "O halde gidelim" dedim ve yerimden kalktım. Mert de benimle kalktı. "Biz hâlâ burdayız siz gidin" dedi Ceren. Ona cevap vermeden çıkışa yöneldik.

İçimden bir parça, çok küçük bir parça Batuhan'ın arkamızdan gelmesini istiyordu. Hem onu özlemiştim. Bu kadar kısa sürede hem yakın hem uzak, çok uzak olmak beni yormuştu. Tam alışmışken o sarı kafalı salak aramızı açmıştı. Onu özlemiştim.

Her ne kadar beklesem de gelmezdi.

Bahçeye gittiğimizde yeni bir masaya yerleştik. "Çok sessizsin" dedi Mert. "Ben hep sessizim" dedim. Ona kapılarımı kapatarak. "İyi misin gerçekten? Yoksa sana sordukları sorudan mı sinirlisin?" diye sordu. "Ne?  Hayır ilgisi yok" dedim. "Tamam" dedi ve konuyu kapatmayı kabullendi.

Batuhan beni öpecekti.. Bu çok ilginç bir şeydi. Daha önce olmuştu ama Batuhan Çelik tarafından öpülmek farklı olmalıydı. Çünkü o normal olamayacak kadar mükemmeldi. Her şeyiyle. Ve o erişilmezdi. Belki de onun farklı olmasının sebebi bu. Cerenle öylesine çıktığını söylemişti. Birini sevmiş midir hiç?

"Burcu?" adımın seslenilmesiyle düşüncelerden sıyrıldım. "Ne düşünüyorsun?" dedi Mert. "Hiçbir şey. " diye yalan söyledim. "Gidelim mi artık? Geç oldu" dedi. Kafamı sallayıp onayladım. Kapının yanında Batuhanların grubu duruyordu. Bu kadar kısa sürede tüm okul tarafından tanınması çok tuhaf da olsa arkadaş ortamı çok genişti.

Onların yanından geçmek istemedim ama Mert çoktan beni oraya sürüklemişti.

Yanlarından geçerken selam vermemek için başımı yere eğdim. Kapıdan çıktığımızda Batuhan'ı yanımda buldum. "Ne yapıyorsun?" diye sordum şaşkınlıkla. "Seni eve bırakacağım" dedi. Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. "Annemin yanında kal-" açıklama yaparken Mert lafımı kesmişti. " Ben bırakıyorum." dedi ve beni elimden tutup çekti. Batuhan diğer kolumu tutup durdurdu. " Öyle mi seni göremedim de" dedi. Mert'in kolları kaskatı oldu. "Göstermemi ister misin" dedi. Mert'i durdurdum ve "Şuna bi son verin" dedim. "Araya girme" dedi Batuhan. "Ne araya girme? Ne yapıyorsun sen? Mert zaten yanımdaydı olay çıkarma" dedim. "Peki ama söyle şu çocuğa bana diklenmesin. Ayağını denk alsın." dedi ve arkasını dönüp gitti.

Şaşkınlıkla arkasından bakakaldım."Bunun derdi ne?" diye sordum. "Ne biliyim ya sataşacak yer arıyor dengesiz" dedi. Gerçekten dengesiz. 3-4 ayda sürekli tavır değiştiriyordu. "Dengesiz işte kendin diyorsun. Boşver." dedim.

Babamı aradım ve nerede olduğunu sordum. Daha sonra onu ikna edip mert'in bırakması için izin aldım. Mert beni eve getirdi.

"Teşekkür ederim. Bu gece için. Her şey için" dedim. "Ben teşekkür ederim geldiğin için. Mutlu ettin" dedi. Ona sarıldım ve "İyi geceler" diyip eve ilerledim. "Burcu?" diye seslendi arkamdan. Ona baktım. "Görüşürüz" dedi ve el sallayarak arabaya bindi. Bende eve geçtim ve kendimi sıcacık yatağıma atmak için hazırladım.

Okuyan herkese teşekkür ederim. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum :))


KAYBEDECEK HİÇBİR ŞEYİN YOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin