11.Bölüm

257 11 0
                                    

Dışarıdan tıkırtılar duyduğumda gözkapaklarımı açmak için kendimi zorladım. Uyuyakaldığım kanepeden doğruldum ve etrafıma bakındım. Sonunda elime tenis raketimi aldım ve sessizce yürümeye başladım. Kapı açılmak üzereyken bekledim ve gelenin annem olduğunu görünce nasıl bir tepki versem bilemedim.

"Senin bu saatte ne işin var?" dedim. "Sen uyumadın mı?" dedi ve çantasını kenara koydu. "Onca çıkardığın gürültüden sonra uyanmamamı mı bekliyordun yani?" dedim ve gözlerimi devirdim. "Her neyse geç oldu git yatağına artık." dedi. "Bana emir verme. sen neredeydin hem?" dedim. Bu sefer annem gözlerini devirdi. Daha fazla direnmeden odama gidip kendimi yatağa attım.

Gecenin ikisinde gelip bana nerden geldiğini söylemiyordu. annem ilk defa böyle bir şey yapıyor. Bu işte bir şeylerin olduğunu düşünsem de ağzımı kapalı tutmalıydım.

Sabah uyandığımda her ne kadar okula gitmemek için ısrar etsem de annem izin vermedi. Karamelli mısır gevreğini kaseye doldurdum. Annem boğazını temizledi ve "Babanla nasıldı?" dedi. Boğazıma bir taş oturdu. Ve onu yuttum. "İyi" dedim ve yemeye devam ettim. "İyi mi sadece?" dedi. Cevap vermeden yalnızca ona baktım. "Ne bilmek istiyorsun? Yoksa o adamın sevgilisi var mı falan gibi lanet olasıca bir soru mu? " dedim. Annem kırgınlık dolu gözlerle bana baktı. "Ne? neden öyle bakıyorsun? Ben de pek memnun değilim durumumdan." dedim ve masadan kalktım. Benim o adamla, hayatımı boşluğa düşüren adamla ne konuşmamı ne yapmamı bekliyordu?

"Yeter! Artık bu olaylara sadece kendi tarafından bakmaktan vazgeç Burcu." Annemin ani tepkisi karşısında şaşırsam da omuz silkip yürümeye devam ettim.

Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalışıyorum. Çok kötü hissediyordum. O kadar üzgün ve sinirliydim ki bunun acısını çıkarmak istiyordum. Ama farkındayım. Çok bencil bir insanım. İnsanların beni sevmesine izin vermiyorum ve herkesi uzaklaştırıyorum. Her şey benim etrafımda dönüyormuş gibi hissediyorum. Bencilim.

Her şeyi sayıyorum.

Çift sayıları, tek sayıları,beşin katlarını.Kalp atışlarımı, göz kırpışlarımı, ciğerlerime oksijen çekmeye çalışıyorum. bu his geçene kadar bekliyorum. Ellerimin titremesi geçene kadar bekliyorum. Sayılar hep az geliyor.

Sonunda okula geldiğimde sakinleşiyorum. kendime kızmaktan vazgeçip gözümün önüne baktım. Okula girdiğim zaman gözler üzerimde dolaşıyordu. Biraz ürkekçe göz teması kurup gözlerini kaçırıyorlardı. Hadi ama, o kadar kötü mü?

Şu saniyeden itibaren iyi biri olmak için çabalayacağım.

İyi biri.

İyi.

Sınıfa adımımı atıyorum ve aynı anda birisi bana sesleniyor. "Burcu?" Sesin geldiği yöne dönünce ağzımdan kısık kısık "Batuhan?" çıkıyor.Sanki bir duygu okyanusuna dalıyorum ve akıntıya kapılıp boğuluyorum. Bakışı damarlarımda akan yanıcı sıvıya bir kibrit çakmaya yetecek kadar üzerimde geziniyor. Yavaş yavaş dudakları aralanıyor ve "Biraz konuşalım." diyor ve arkasından gelmem için işaret veriyor. Onu takip ediyorum ve içinde Cerenin de bulunduğu bir topluluğa götürüyor. Birkaç kişi geldiğimizi görünce bize dönüyor. Burada her ne kadar rahatsız hissetsem de Batuhan'ın varlığı içimdeki endişeyi bastırmaya yetiyor. "Açık konuşacağım Burcu. Senden bir özür bekliyorum." diyor Ceren. Ona doğru döndüğümde içimde bir şeyler kopuyor fakat tam zamanında kendimi durdurdum. "Benden ne bekliyorsun? bir özür mü? " dedim ve gülmeye başladım. Sonra ekledim "hayır." Batuhan bir iç çekiyor ve "Bu durumda yani kavgalı olmak istemiyoruz. Söylediğin şeyler için bir özür bekliyoruz." dedi. "Ah? Bir özür mü? Siz neden bekleyesiniz ki? Bunun sizinle bir ilgisi yok" dedim. "Evet var. Ceren benim kız arkadaşım." dedi. Boğazıma ard arda bir şeyler düğümlendi  ve sanki sesim çıkmayacakmış kadar inceldi. İçime dal parçaları yerleştirmişler de kaslarımı hareket ettiremiyormuşum gibi. "Ne, biliyor musun? Özür dilemeyeceğim. Asla!" diye bağırıp ortamı terk ettim. Önüme çıkan insanları umursamadan ittirip her zaman gittiğim odaya gittim.

Biraz sonra zil çalacak. Toparlanmam gerektiğini biliyorum. Sakinleşmem gerek. Zil çaldığında çantamı tekrar alıp odadan çıktım. Sınıfa girip yerime oturdum. Ceren yanımda oturmuyordu. Yanıma kimin geleceğine bakmadan kafamı sıraya gömdüm ve dersin geçmesini bekledim.

Öğle yemeği sırasında kendime oturacak bir yer bile bulamadım. Zaten Cerenin yanına bile gitmiyordum. O yüzden yemeğimi aldım ve bahçeye çıktım. Kiminle konuşacağımı bilmediğim için de yalnız oturdum. Ben yemeği yerken birkaç kişi yanımdaki yere oturdular ve kendi aralarında konuşmaya başladılar. "Eminim işte Ceren. Biraz önce gördüm gidiyolardı." dedi birisi. Onları dinlemek istemiyordum ama yanıbaşımdaki insanı duymamam için sağır olmam gerekirdi. ve belli ki bana bir şeyler anlatmaya çalışıyorlardı.

Oturduğum yerden kalktım ve okul binasına girdim. Yapacak bir şey yoktu ve iki ders kalmıştı. Sınıfa doğru ilerlerken birinin bana seslenmesiyle arkamı döndüm. Ona Kaşlarımı kaldırarak baktım. "Burcu? sensin değil mi?" dedi. "Evet ne oldu?" dedim. "Rıfat hoca seni çağırıyor" dedi.İç sesim her ne kadar boka battın dese de çocuğa gülümseyip ardından gittim. Odanın kapısını çalıp içeri girdim. odaya adım atmamla ferahlatıcı bir koku burnumu doldurdu. Dört adım atıp yaklaştım."Burcu Bozdağ. Biraz önce aradılar. Sanırım annen rahatsızlanmış. " dedi. Belkide 15 saniye içerisinde aklımda bin türlü olasılığı evirip çevirdim. "Ne olmuş?" diyebildim ancak. Öylesine korktum ki. "Fenalaşmış sanırım. Sen panik yapma diye eve geçtiğinde haber verdiler. Seni bekliyor." dedi. "Yanında kimse yok mu?" dedim. Bilmiyorum dercesine başını salladı ve bende teşekkür edip odadan çıktım.

Sınıfa çıkıp çantamı aldım ve merdivenlerden inmeye başladım. Sol tarafa baktığımda Batuhanla Cereni gördüm ve kafamı hemen çevirdim.

Onları bir arada görmek kalbime bir baskı yapıyordu. Bu kadar çabuk birlikte olmalarına şaşırmıştım. Batuhan'ın davranışları çok değişmişti. Bana umut veriyordu. Ama bir anda değişti. Neler olduğunu kavrayamıyordum. Ama şimdi canımı sıkıyordu birlikte olmaları. Ceren'in ihaneti kafamı karıştırmıştı. Daha birkaç haftadır tanıdığı bir insan için benimle tartışmıştı. Belki bende üstüne gitmiştim ama en yakın arkadaşımın benden uzaklaştığını görmek ne olursa olsun üzmüştü. Batuhan bana dönüp baktığında göz göze geldik. Anında kafamı çevirdim. Acaba benimle arkadaş kalmak istiyor muydu? Ya da aramızın bozuk olması onu üzmüş müydü? İçimde bir parça da olsa ümit var. Eskide kalmış bir duyguyu anımsamaya başlıyorum.

Ümit.

Ümit; bir damla bal, baharda açan bir lale tarlası gibi. Taze bir yağmur,fısıldanan bir yemin, bulutsuz bir gök, bir cümlenin sonundaki noktalama işareti.

Ve bu dünyada dibe batmama engel olan tek şey.

Vote ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen . Okuyan herkese teşekkür ederim.


KAYBEDECEK HİÇBİR ŞEYİN YOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin