6

2.6K 236 138
                                    

Uykusuz geçen bir gecenin ardından hazırlanıp evden çıktım. Jin'in sayesinde okulu severdim ve yine Jin'in sayesinde okuldan nefret ediyordum. -Her ne kadar senden vazgeçip, kaçmak istesem de beni iyice kendine çekiyorsun Jin-. Okula doğru yürümeye başladığımda Jin'in evinin önünden hızlı adımlarla ilerledim. Onu görmek şu an isteyeceğim en son şeydi.

Okula vardığımda kapıda Jimin ve Jungkook derin bir konuşmaya girmişlerdi. Jimin Onunla konuşurken cidden mutlu gözüküyordu. En azından aramızdan biri sevdiğiyle konuşabiliyordu. Jimin'in bu mutlu anını bozmamak için
araya girmeyip sınıfa çıktım. Jisoo'nun bağırma sesini duyduğumda arkamı dönüp koşarak gelmesini izledim.

-Taehyunng. Taeee!

Jisoo kolumu tutup heyecanla savururken bir yandan da konuşmaya başladı.

-Ayrılmışlar, Jin'le Lisa ayrılmış.

Gözlerimi kocaman açtığımda gülmemek için kendimi sıkmıştım. Jisoo da saf gibi sırıtıp duruyordu.

-Artık biraz da olsa şansımız var. Neyse ben gidiyorum.

Jisoo bana sarılıp hızlı bir şekilde merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Lisa'yla ayrıldıklarına sevinsem de Jin'in tavırlarını hatırladıkça mutluluğum tekrar yok oluyordu.Ama olsun en azından Lisa'yla ayrılmışlardı.Belli belirsiz bir mutlulukla sınıfa giderken merdivendeki Jin ve yanındaki kız dikkatimi çekmişti.Suratımdaki gülümseme ve içimdeki o küçük mutluluk da şuan kaybolmuştu. Dün Ona uçkuruna düşkün olduğunu söylediğimde bir de bana yumruk atan Jin, sevgilisinden ayrılır ayrılmaz yeni birine koşmuştu. Gerçekten bu kadar düşmüş müydü? Jin'e olan öfkem artarken içimdeki kıskançlık duygusu da kendini ortaya çıkarmaya başlamıştı bile.

Kendimi sınıfa atıp öfkemi dindirmek için kafamı sıraya koydum. Jin cidden tam bir aptaldı. Daha kendinin nasıl biri olduğundan bile haberi yoktu. Bir kız için en yakınındaki kişiyi bile unutabiliyordu. Sınıfa Tarihçinin girmesiyle kafamı kaldırıp Jimin'e baktım ama hala sınıfta gözükmüyordu. Mesaj atmak için telefonu elime aldığımda Jimin sınıfa dalmıştı bile.

-Hocam özür dilerim, geldiğinizi görmedim.

Hoca gözlüklerinin üstünden Jimin'e bakıp geç anlamında kafasını salladı.

-Tae, Jin'in yanında Solbin'i gördüm.

-Biliyorum.

-Lisa'yla ayrılmışlar mı?

-Evet.

-Sen nerden biliyorsun?

-jisoo.

Jimin'e bakmadan kısa ve net cevaplar verirken hala aklımda Jin vardı. Artık beni görse ne olurdu sanki. Jimin'e baktığımda O da kafasını sıraya koymuş dersle olan bağlantısını kesmişti. Bende kafamı koyup zilin çalmasını bekledim.

Zil çaldığında Jimin'le sınıftan çıkıp kantine indik. Karşıdan gelen Jinle Solbin'i görmem duraksamama sebep oldu. Jin'e baktığımda suratındaki alaycı gülüşle bana bakıyordu. Dudağımı yalayıp gözlerimi devirdiğimde şu an sinirden kuduruyordum. Yanımdan geçerken omuz atması da artık öfkemi kontrol etmemi engellemişti.

-Hey Jin, bilerek felan mı yapıyorsun? Eğer öyleyse de amacın ne senin?

Jin duraksamış ve yavaşça bana doğru dönmüştü.

-Yeni kız arkadaşımla yürüyordum sadece Tae. Sana mı çarptım yoksa görmemişim.(!)

Jin'in bu tavrı artık son noktaya gelmeme sebep oluyordu. Umursamaz tavırları kalbimi parçalarken, alaycı tavırları öfkemi daha da arttırıyordu. Yavaş yavaş Jin'e yaklaştığımda aramızda ki mesafeyi azalttım.

LOVE AGAİN ~ TAEJİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin